Aydın, Ege Bölgesi’nin kalbinde yer alan ve tarihi zenginlikleri, doğal güzellikleri ve benzersiz kültürüyle öne çıkan bir şehir. Antik çağlardan günümüze uzanan hikayesiyle Aydın, her köşesinde farklı bir sürpriz sunuyor. Aydın, sadece tarihiyle değil, aynı zamanda doğası ve kültürel zenginlikleriyle de ziyaretçilerine unutulmaz deneyimler sunuyor. Antik kentlerde tarihin izini sürerken, Ege’nin mavi sularında serinleyebilir, yemyeşil ormanlarda doğa yürüyüşleri yapabilirsiniz. Şehir, adeta geçmişle bugünü harmanlayan bir açık hava müzesi gibi.
Bu yazımıda Aydın’da görülmesi gereken en önemli yerleri sizler için derledik. Her bir yeri detaylıca anlatarak, Aydın’ı keşfetmenizi kolaylaştırmak istiyoruz. Şimdi, Aydın’ın eşsiz güzelliklerine birlikte adım atalım ve bu güzel şehri keşfetmeye başlayalım.
Afrodisias Antik Kenti
Aydın’ın Karacasu ilçesinde, yeşilin ve tarihin kucaklaştığı bir vahada yer alan Afrodisias Antik Kenti, adını aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’ten alıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu antik kent, Helenistik ve Roma dönemlerinin en önemli merkezlerinden biriydi. Bugün hala ayakta duran görkemli yapıları, heykelleri ve diğer kalıntılarıyla ziyaretçilerini büyülüyor.
Afrodisias, MÖ 5. yüzyılda kurulmuş ve Roma İmparatorluğu döneminde altın çağını yaşamış. Kent, özellikle mermer ocakları ve heykeltraşlık okulu ile ünlüydü. Afrodisiaslı heykeltıraşlar, Roma İmparatorluğu’nun dört bir yanına eserler gönderiyor ve dönemin en ünlü sanatçıları arasında yer alıyorlardı.
Antik kentin en etkileyici yapılarından biri, 262 yılında inşa edilen ve 30 bin kişi kapasiteli stadyumu. Günümüzde hala ayakta olan stadyum, antik dönemdeki atletizm yarışlarına ve gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yapıyordu. Stadyumun yanı sıra, Afrodisias’ta Roma hamamı, antik tiyatro, agora, Hadrian Tapınağı, Sebasteion ve Tetrapylon gibi birçok önemli yapı bulunuyor.
- Afrodit Tapınağı:
- MÖ 1. yüzyılda inşa edilmiş ve MS 5. yüzyılda kiliseye dönüştürülmüştür. Tapınak, kentin dini merkezi olarak büyük öneme sahipti.
- Tiyatro:
- Yaklaşık 7000 kişilik kapasiteye sahip tiyatro, Roma dönemi mimarisinin en güzel örneklerinden biri.
- Stadyum:
- Antik dünyanın en iyi korunmuş stadyumlarından biri olan bu yapı, 270 metre uzunluğunda ve 30 bin kişilik oturma kapasitesine sahip.
- Sebasteion Tapınağı:
- Roma İmparatorluğu döneminde inşa edilmiş olan bu tapınak kabartmalarıyla ünlüdür.
Karacasu ilçesine yaklaşık 20 km uzaklıkta olan antik kente, özel araç veya minibüslerle ulaşım mümkündür. Antik kenti ziyaret etmek için en uygun zamanlar, bahar ve sonbahar aylarıdır. Yaz aylarında sıcaklık yüksek olabilir, kış aylarında ise yağış nedeniyle antik kentin bazı bölümlerine ulaşım zorlaşabilir.
Afrodisias Antik Kenti’ni gezerken, yanınıza rahat ayakkabılar, şapka, güneş gözlüğü ve su almayı unutmayın. Ayrıca, antik kentte bir müze de bulunuyor. Müzede, Afrodisias’ta yapılan kazılarda çıkarılan heykeller, lahitler, yazıtlar ve diğer eserler sergileniyor.
Bu antik kenti ziyaret ederek, Roma döneminin ihtişamını ve sanat anlayışını yakından tanıyabilir, antik kentin büyülü atmosferinde kaybolabilirsiniz.
Efes Antik Kenti
Efes Antik Kenti, İzmir’in Selçuk ilçesinde yer almasına rağmen Aydın’a sadece 58 km mesafede bulunuyor. Antik dünyanın en önemli metropollerinden biri olarak kabul edilen Efes’in tarihi M.Ö. 10. yüzyıla kadar uzanıyor. Efes, aynı zamanda doğu ile batı arasında önemli bir geçit ve liman kenti olarak bilinir.
Efes, Antik Çağ’ın en önemli merkezlerinden biriydi. İyonya Birliği’nin 12 kentinden biri olan Efes, MÖ 10. yüzyılda kuruldu ve Roma İmparatorluğu döneminde en parlak dönemini yaşadı. Liman kenti olması nedeniyle ticaretin ve kültürün merkezi haline gelen Efes, dönemin en zengin ve en kalabalık şehirlerinden biriydi. Bugün gezdiğinizde bile bu ihtişamı hissetmeniz mümkün.
Antik kentteki en dikkat çekici yapılardan biri Celsus Kütüphanesi’dir. M.S. 110-135 yılları arasında, Roma’nın en yüksek memurluklarından biri olan prokonsül Tiberius Julius Celsus Polemaeanus onuruna oğlu Gaius Julius Aquila tarafından yaptırılmış. 21 metre genişliğinde ve 17 metre yüksekliğinde olan Kütüphane, zengin mimari süslemeleri ile dikkat çeker. Kütüphanenin cephesindeki heykeller bilgelik, erdem, muhakeme ve bilim gibi kavramları temsil eder.
Efes’te ziyaret edilmesi gereken diğer önemli yapılar arasında Büyük Tiyatro, Hadrian Tapınağı, Yamaç Evler ve Artemision (Artemis Tapınağı) bulunuyor. Büyük Tiyatro, yaklaşık 25.000 kişilik kapasitesiyle antik dünyanın en büyük tiyatrolarından biriydi. Artemis Tapınağı ise Antik Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olarak kabul ediliyordu ve görkemli yapısıyla ünlüydü. Günümüze sadece birkaç sütun ve temel kalıntıları kalmış olsa da, bu kalıntılar bile tapınağın büyüklüğü ve ihtişamı hakkında fikir veriyor.
Efes, aynı zamanda Hristiyanlık tarihi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Hz. Meryem’in İsa’nın annesi olarak kabul ve ilan edildiği 431 tarihli Ekümenik Konsülün gerçekleştiği Meryem Kilisesi burada yer alıyor. Ayrıca, İsa’nın havarilerinden biri olan St. John’ın mezarı üzerine inşa edilen St. John Bazilikası da görülmesi gereken yerlerden biri.
Efes Antik Kenti’ne Selçuk ilçesinden kalkan minibüslerle veya özel araçla ulaşabilirsiniz. Antik kenti gezmek için en az yarım gününüzü ayırmanızı tavsiye ederiz. Yanınıza rahat ayakkabılar, şapka, güneş gözlüğü ve bol su almayı unutmayın.
Meryem Ana Evi
Hristiyanlık dünyasının en kutsal mekanlarından biri olan Meryem Ana Evi, İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Bülbül Dağı’nda yer alıyor. İzmir sınırlarında yer alsa da Aydın’a yaklalık 58 km uzaklıkta bulunuyor.
Yeşillikler içinde, huzur dolu bir atmosfere sahip olan bu küçük taş ev, Hz. Meryem’in hayatının son yıllarını geçirdiğine inanılan yer olarak kabul ediliyor. Hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar için kutsal bir ziyaret yeri olan Meryem Ana Evi, her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor.
Meryem Ana Evi’nin tarihi, Hristiyanlık inancına göre Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra Hz. Meryem’in, Havari Yuhanna ile birlikte Efes’e gelmesiyle başlıyor. Rivayete göre Hz. Meryem, hayatının son yıllarını bu evde geçirmiş ve burada vefat etmiş. Evin varlığı, 19. yüzyılda Alman rahibe Anne Catherine Emmerich’in gördüğü rüyalar sayesinde yeniden keşfedilmiş.
Meryem Ana Evi, 1967 yılında Papa VI. Paul tarafından ziyaret edilerek kutsal bir mekan olarak ilan edilmiş. Bu tarihten itibaren her yıl 15 Ağustos’ta Meryem Ana’nın göğe yükselişinin kutlandığı gün, burada büyük bir ayin düzenleniyor.
Evin hemen yanında yer alan kutsal su kaynağı, ziyaretçiler tarafından şifa kaynağı olarak kabul ediliyor. Ayrıca, evin çevresinde yer alan dilek duvarına ziyaretçiler dileklerini yazıyorlar.
Meryem Ana Evi, hem dini inancı olanlar hem de tarihi ve kültürel mekanlara ilgi duyanlar için mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Şirince Köyü
Şirince Köyü, arnavut kaldırımlı dar sokakları, bembeyaz evleri, rengarenk çiçeklerle bezeli bahçeleriyle ziyaretçilerini büyüler. Tarihi ve doğal güzellikleriyle öne çıkan bu şirin köy, huzur arayanlar ve farklı bir deneyim yaşamak isteyenler için ideal bir kaçamak noktası.
Antik dönemdeki adı Kırkınca olan köy, mübadele dönemine kadar Ortodoks Rumlar tarafından yerleşim görmüştür. 1923’teki Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi sırasında, köye Selanik ve Kavala’dan gelen Türk mübadiller yerleşmiş.
Şirince’nin dar sokaklarında yürürken, restore edilmiş Rum evlerini ve tarihi yapıları görebilirsiniz. Köyde bulunan evler, 19. yüzyıl mimarisini yansıtır ve pek çoğu günümüzde butik otel veya pansiyon olarak hizmet vermektedir. Şirince’nin yerel ekonomisi, bağcılık, şarapçılık ve zeytincilik gibi tarım faaliyetleri etrafında şekillenmiştir. Ayrıca, köyde şeftali, incir, elma ve ceviz gibi meyveler de yetiştirilir.
Şirince, özellikle 1990’lı yıllardan itibaren turistik bir kimlik kazanmıştır. Köyde üretilen ev yapımı şaraplar oldukça ünlüdür ve ziyaretçiler bu şarapları tadabilir, satın alabilirler. Şirince, aynı zamanda zengin bir gastronomi kültürüne sahiptir. Yerel restoranlarda Ege mutfağının lezzetlerini, özellikle zeytinyağlı yemekleri ve otlu mezeleri deneyimleyebilirsiniz.
Şirince’de gezilecek yerler arasında St. John Kilisesi, Nesin Matematik Köyü ve Şirince Tiyatrosu yer alıyor. St. John Kilisesi, 19. yüzyılda inşa edilmiş ve Rum mimarisinin güzel bir örneği. Nesin Matematik Köyü, matematikçi Ali Nesin tarafından kurulmuş ve matematik eğitimi veriyor. Şirince Tiyatrosu ise yaz aylarında çeşitli oyunlara ev sahipliği yapıyor.
Dilek Yarımadası (Güzelçamlı) Büyük Menderes Deltası Milli Parkı
Kuşadası’nın hemen güneyinde yer alan Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, Ege’nin saklı kalmış cennetlerinden biri. Yemyeşil ormanları, turkuaz rengi denizi, kumsalları, şelaleleri ve tarihi kalıntılarıyla ziyaretçilerini büyülüyor. 27.675 hektarlık geniş bir alana yayılan milli park, doğa severler, tarih meraklıları ve macera arayanlar için birbirinden farklı deneyimler sunuyor.
Milli park, zengin bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliğiyle dikkat çekiyor. Kızılçam, karaçam, meşe, zeytin, defne, sandal ve sakız ağaçları gibi Akdeniz bitki örtüsünün en güzel örneklerini burada görebilirsiniz. Parkta ayrıca yaban domuzu, çakal, tilki, sansar, porsuk, tavşan, sincap ve çeşitli kuş türleri yaşıyor. Milli parkın kıyıları ise Akdeniz foku ve deniz kaplumbağaları gibi nadir deniz canlılarına ev sahipliği yapıyor.
Dilek Yarımadası, birbirinden güzel koyları ve kumsallarıyla da ünlü. Aydınlık Koyu, İnce Kum Plajı, Kavaklı Burun Plajı ve Karasu Koyu, milli parkın en popüler plajları arasında yer alıyor. Bu plajlar, temiz denizi, ince kumu ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerine unutulmaz bir deniz tatili deneyimi sunuyor.
Milli parkta, antik dönemden kalma birçok tarihi kalıntı da bulunuyor. Antik dönemde On İki İon Kenti’nin kutsal toplanma merkezi olan Panionion (Priene), tarihi Doğanbey Köyü, antik Thebai kenti, Aya Yorgi Manastırı, Karina, Hagios Antonios Manastırı ve Zeus Mağarası gibi önemli tarihi yapılar milli park sınırları içerisinde yer alıyor. Bu yerleri ziyaret ederek, antik dönemlerin izlerini sürebilir ve tarihe tanıklık edebilirsiniz.
Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’na ulaşım, Kuşadası’ndan kalkan minibüslerle veya özel araçla sağlanabilir. Milli parkın girişinde ücret alınıyor ve ziyaret saatleri mevsimlere göre değişiklik gösteriyor. Parkı gezerken yanınıza rahat ayakkabılar, şapka, güneş gözlüğü, su ve yiyecek almayı unutmayın.
Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, doğa, tarih ve deniz tutkunları için eşsiz bir bölge. Siz de bu cennet köşeyi keşfetmek için mutlaka zaman ayırmalısınız.
Milet Antik Kenti
Milet Antik Kenti, Aydın’ın Didim ilçesine bağlı Balat Köyü sınırlarında, Büyük Menderes Nehri’nin denize döküldüğü yerde bulunuyor. Antik Yunan dünyasının en önemli şehirlerinden biri olan Milet, hem tarihi hem de kültürel zenginlikleriyle dikkat çekiyor.
M.Ö. 2000’li yıllara tarihlenen ve Giritliler tarafından kurulmuş kurulan kent, zamanla önemli bir liman ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Şehrin altın çağı ise MÖ 6. yüzyılda yaşanmış. O dönemde Milet, deniz ticareti sayesinde büyük bir zenginliğe ulaşmış ve Akdeniz ile Karadeniz’de birçok koloni kurmuş. Bu koloniler sayesinde Milet, bir deniz ticaret imparatorluğunun merkezi haline gelmiş.
Milet, aynı zamanda felsefenin ve bilimin önemli isimlerine ev sahipliği yapmıştır. Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes gibi filozoflar, burada önemli çalışmalara imza atmış ve Miletos ekolünü oluşturmuşlardır. Thales, Mısır’a yaptığı ziyaret sonrasında güneş tutulmalarını hesaplamayı öğrenmiş ve evrenin temel bileşenlerini sorgulamaya başlamıştır. Anaksimandros, evrensel kanunları taşlara kazdırarak tarihe adını yazdırmıştır.
Milet, özellikle Arkaik ve Klasik Dönemlerde İonia Konfederasyonu’nun başkenti olarak büyük bir önem kazanmıştır. Kent, Hellenistik ve Roma Dönemlerinde de önemini korumuş, ancak denizin çekilmesi ve liman kenti olma özelliğini yitirmesiyle zamanla önemini kaybetmiştir. 1071 Malazgirt Savaşı sonrasında Türklerin egemenliğine giren Milet, 1261 yılından itibaren Menteşe Beyliği tarafından yönetilmiş ve Osmanlı döneminde Balat adıyla anılmıştır.
Milet Antik Kenti’nde bugün görülebilen kalıntılar, Helenistik, Roma, Doğu Roma ve Türk Dönemlerine aittir. Helenistik Çağ kalıntıları arasında tiyatro, hereon, Apollon Kutsal Alanı, İonik Stoa, Gymnasium ve Bouleterion öne çıkıyor. Roma dönemine ait Faustina Hamamı, Capito Hamamı, Liman Kapısı ve Agora gibi yapılar da ziyaretçileri bekliyor. Ayrıca, Doğu Roma Hamamı, St. Michael Kilisesi ve İlyas Bey Camii gibi yapılar da dikkat çekici.
Antik dünyanın felsefe, bilim ve sanat merkezi olan bu kent, mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olarak listenizde yer almalı.
Priene Antik Kenti
Aydın’ın Söke ilçesine bağlı Güllübahçe Mahallesi’nde, Samsun Dağı’nın eteklerinde yer alan Priene Antik Kenti, Ege’nin göz kamaştıran manzarasına hakim bir konumda, adeta zamana meydan okuyor. Antik Kent, Söke’ye 15 kilometre, Aydın şehir merkezine ise yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
İyonya Birliği’nin 12 kentinden biri olan Priene, MÖ 7. yüzyılda inşa edilmiş ve dönemin en iyi planlanmış şehirlerinden biri olarak kabul edilir. Bugün, antik kentin kalıntıları arasında dolaşırken, Helenistik dönemin mimari ve şehircilik anlayışını yakından tanıyabilir, tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Priene, Miletliler tarafından kurulmuş ve kısa sürede önemli bir liman kenti haline gelmiş. Kent, özellikle MÖ 4. yüzyılda Büyük İskender’in himayesinde altın çağını yaşamış. İskender’in ölümünden sonra ise Bergama Krallığı’nın egemenliğine girmiş. Roma döneminde de önemini koruyan kent, daha sonra yaşanan depremler ve Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlar nedeniyle liman özelliğini kaybetmiş ve yavaş yavaş terk edilmiş.
Priene Antik Kenti’nin en etkileyici yapılarından biri, 6500 kişi kapasiteli tiyatrosu. Günümüze oldukça iyi korunmuş bir şekilde ulaşan tiyatro, Helenistik dönem tiyatro mimarisinin önemli bir örneği. Tiyatronun yanı sıra, kentte agora, bouleuterion (meclis binası), gymnasium, stadyum, hamamlar ve tapınaklar gibi birçok önemli yapı bulunuyor.
Priene’nin ilgi çekici yapılarından bir diğeri de Athena Tapınağı. MÖ 334 yılında Büyük İskender tarafından yaptırılan tapınak, İyon düzenindeki en güzel örneklerden biri olarak kabul ediliyor. Tapınağın 5 adet sütunu günümüze kadar ulaşmış ve hala ayakta duruyor.
Priene Antik Kenti’ne ulaşım, Söke veya Kuşadası üzerinden sağlanabilir. Güllübahçe köyüne yaklaşık 15 km uzaklıkta olan antik kente, özel araç veya minibüslerle ulaşabilirsiniz. Priene Antik Kenti’ni gezerken, yanınıza rahat ayakkabılar, şapka, güneş gözlüğü ve su almayı unutmayın. Antik kentte bir müze bulunmuyor ancak kazılarda çıkarılan eserler Aydın Arkeoloji Müzesi ve Bergama Müzesi’nde sergileniyor.
Bu antik kenti ziyaret ederek, Helenistik dönemin şehircilik anlayışını ve mimarisini yakından tanıyabilir, Ege’nin muhteşem manzarası eşliğinde tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Apollon Tapınağı
Apollon Tapınağı, Aydın ilinin Didim ilçesinde, Yenihisar mahallesinde yer alır. Ege Denizi kıyısında konumlanmış olan tapınak, Didim ilçe merkezine yaklaşık 1 kilometre mesafededir.
Apollon Tapınağı, antik dönemde İonia’nın en önemli kehanet merkezlerinden biri olarak bilinir. Tapınak, Miletos kentinin kutsal alanı olan Didyma’da bulunur. Didyma’nın kutsal yolu ile Miletos’a bağlanan tapınak, MÖ 6. yüzyıldan itibaren büyük bir dini merkez haline gelmiştir. İlk inşa edilen tapınak MÖ 494 yılında Persler tarafından yıkılmış, ancak MÖ 311’de yeniden inşa edilmeye başlanmış, ancak tapınak hiçbir zaman tamamlanamamış.
Apollon Tapınağı, antik dünyanın en büyük üçüncü tapınağı olarak kabul edilir ve özellikle Medusa başı kabartması ile ünlüdür. Tapınak, dipteros plan tipinde inşa edilmiştir; bu planda, tapınağı çevreleyen çift sütun sıraları bulunur ve sütunlar, yaklaşık 20 metre yüksekliğindedir. Helenistik dönemde en parlak dönemini yaşayan tapınak, 124 adet devasa sütunla desteklenen görkemli bir yapıya sahipti. Tapınağın içinde, Apollon’un heykeli ve kehanet merkezi bulunuyordu.
- Kehanet Odası:
- Tapınağın iç kısmında yer alan kehanet odası (adyton), Apollon’un rahiplerinin kehanetlerde bulunduğu kutsal bir mekandır. Bu odanın üstü açık ve tabanında taş döşemeler bulunur.
- Medusa Kabartması:
- Tapınağın koruyucusu olarak bilinen Medusa’nın başı, tapınak duvarlarında yer alan dikkat çekici bir detaydır. Yunan mitolojisinde Medusa, baktığı her şeyi taşa çeviren bir Gorgon olarak bilinir.
Tapınağın inşası hiçbir zaman tam olarak tamamlanmamış olsada bu durum tapınağın etkileyiciliğini azaltmamıştır.
Apollon Tapınağı’na Didim ilçe merkezinden yürüyerek veya toplu taşıma araçlarıyla kolayca ulaşabilirsiniz. Tapınak, yılın her günü ziyarete açıktır ve giriş ücreti alınmaktadır. Ziyaretçiler Müzekart ile iki defa ücretsiz giriş yapabilirler.
Tapınağı ziyaret ederek, antik dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden birini keşfetme fırsatı bulabilirsiniz. Didim’de bulunan diğer tarihi ve doğal güzellikleri de ziyaret ederek, bölgenin kültürel zenginliklerini daha yakından tanıyabilirsiniz.
Nysa Antik Kenti
Aydın’ın Sultanhisar ilçesinde, Menderes Nehri’nin iki yakasına kurulmuş Nysa Antik Kenti, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ziyaretçilerini adeta zamanda yolculuğa çıkarıyor. Helenistik dönemden kalma bu antik kent, tiyatrosu, agorası, kütüphanesi, hamamları ve stadyumu ile dönemin önemli merkezlerinden biriydi. Bugün hala ayakta duran bu görkemli yapılar, Nysa’nın ihtişamını gözler önüne seriyor.
Nysa Antik Kenti, MÖ 3. yüzyılda kurulmuş ve Roma İmparatorluğu döneminde altın çağını yaşamış. Kent, özellikle bilim, sanat ve felsefe alanında önemli bir merkez haline gelmiş. Dünyanın ilk coğrafyacısı kabul edilen Strabon’un burada eğitim görmesi, kentin entelektüel mirasını vurgular. Kent, bir vadinin iki yakasında kurulmuş olup, bu iki yakayı birbirine bağlayan üç köprü bulunmaktadır. Bu köprüler, antik dönemin mühendislik harikaları arasında yer alır.
Antik kentin en etkileyici yapılarından biri, 10 bin kişi kapasiteli tiyatrosu. Günümüzde restore edilerek yeniden kullanıma açılan tiyatro, antik dönemdeki oyunlara ve gösterilere ev sahipliği yapıyordu. Tiyatronun yanı sıra, Nysa’da agora, kütüphane, bouleuterion (meclis binası), gymnasium, stadyum ve hamamlar gibi birçok önemli yapı bulunuyor.
- Tiyatro:
- Yaklaşık 10.000 kişilik kapasiteye sahip olan tiyatro, Hellenistik dönemde inşa edilmiş ve Roma döneminde genişletilmiştir. Sahne binası kabartmalarla süslenmiş olan tiyatro mimarisi açısından önemli bir örnektir.
- Kütüphane:
- MS 2. yüzyılda inşa edilen kütüphane, Anadolu’nun en iyi korunmuş antik kütüphanelerinden biridir. İki katlı yapısı ve zengin süslemeleri ile dikkat çeker.
- Gymnasium:
- Gençlerin eğitim aldığı gymnasium, büyük bir avluya sahip olup, spor ve fiziksel eğitim alanları ile donatılmıştır.
- Stadyum:
- Yaklaşık 30.000 kişilik kapasitesi ile antik dünyanın en büyük stadyumlarından biridir.
- Agora:
- Şehrin ticaret merkezi olan agora, geniş bir pazar yeridir ve sütunlu revaklarla çevrilidir.
- Meclis Binası (Bouleuterion):
- 700 kişi kapasiteli bu yapı, şehir meclis toplantılarının yapıldığı yerdir ve iyi korunmuş yapılar arasındadır.
Aydın’ın Sultanhisar ilçesine yaklaşık 5 km uzaklıkta olan antik kente, özel araç veya minibüslerle ulaşım mümkün. Antik kenti ziyaret etmek için en uygun zamanlar, bahar ve sonbahar aylarıdır. Yaz aylarında sıcaklık yüksek olabilir.
Nysa Antik Kenti’ni gezerken, yanınıza rahat ayakkabılar, şapka, güneş gözlüğü ve su almayı unutmayın. Antik kentte bir müze bulunmuyor ancak kazılarda çıkarılan eserler Aydın Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Güvercinada Kalesi
Kuşadası’nda, denizin ortasında yükselen bir siluet… Güvercinada Kalesi, adını bir zamanlar üzerinde yaşayan güvercinlerden alan, tarihi ve doğal güzellikleriyle büyüleyici bir ada kalesi. Günümüzde bir yaya yoluyla karaya bağlanan bu ada, ziyaretçilerine hem tarihi bir yolculuk hem de eşsiz bir deniz manzarası sunuyor.
Güvercinada Kalesi, Osmanlı döneminde denizden gelebilecek saldırılara karşı kenti korumak amacıyla inşa edilmiş. 16. yüzyılda Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yaptırılan kale, daha sonra Mora İsyanı sırasında İlyas Ağa tarafından surlarla güçlendirilmiş. Zaman içinde çeşitli eklemeler ve onarımlarla bugünkü halini alan kale, 19. yüzyılda hapishane olarak da kullanılmış.
Kale, yaklaşık 3 metre yüksekliğinde surlarla çevrili ve iç kısmında bir gözetleme kulesi bulunuyor. Bu kule, adanın en yüksek noktasında yer alıyor ve ziyaretçilere muhteşem bir panoramik manzara sunuyor. Kalenin yapımında kullanılan taşlar, Kuşadası’nın Yılancıburnu bölgesinden getirilmiş. Kalenin giriş kapısı, yuvarlak kemerli ve iki kule ile korunmakta. İç kaledeki çeşitli top bataryaları ve küçük pencereler, dönemin savunma stratejilerini gözler önüne seriyor. Kalenin içinde yer alan cami, sarnıç ve diğer yapılar ise o dönemin yaşam tarzına dair ipuçları veriyor.
Güvercinada Kalesi’nin en büyük özelliği, kuşkusuz sunduğu muhteşem manzara. Kalenin surlarından Kuşadası Körfezi’nin turkuaz sularını, çevredeki adaları ve Kuşadası’nın siluetini panoramik olarak görebilirsiniz. Özellikle gün batımında, kale eşsiz bir manzara sunuyor.
Güvercinada Kalesi’ne ulaşım oldukça kolay. Kuşadası merkezinden yürüyerek veya toplu taşıma araçlarıyla rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Ayrıca, araçla gelenler için yakınlarda otopark imkanı da mevcut. Kaleyi ziyaret etmek için en uygun zamanlar, sabah erken saatler veya akşam üzeri. Bu saatlerde hem kalabalıktan kaçınabilir hem de gün doğumu veya gün batımının eşsiz manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Güvercinada Kalesi, sadece bir tarihi eser değil, aynı zamanda Kuşadası’nın sembollerinden biri. Siz de bu tarihi kaleyi ziyaret ederek, Kuşadası’nın tarihine tanıklık edebilir ve eşsiz manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz.
Aydın Arkeoloji Müzesi
Aydın’ın merkezinde yer alan Aydın Arkeoloji Müzesi, Ege Bölgesi’nin zengin tarihini ve kültürel mirasını gözler önüne seren önemli bir müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. Ilıcabaşı Mahallesi’nde geniş bir alanda konumlanan müze, modern mimarisi ve geniş sergi alanları ile dikkat çekiyor. Müze, 2012 yılında yenilenmiş ve yeni binasına taşınarak daha etkileyici bir sergileme ortamı sunmaya başlamış.
Müze, tarih öncesi dönemlerden Osmanlı dönemine kadar uzanan geniş bir koleksiyona sahip. Arkeoloji seksiyonunda sergilenen eserler arasında, prehistorik dönemden kalan el baltaları, pişmiş toprak seramikler, cam objeler ve heykeller bulunuyor. Özellikle Hellenistik Dönem’e ait Tralleis heykeltraşçılığının güzel örnekleri olan Athena büstü, Nike heykeli ve Satyr heykeli, müzenin en dikkat çekici eserleri arasında yer alıyor.
Sikke seksiyonunda ise Grek, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait altın, gümüş, bakır ve bronz sikkeler sergilenmekte. Etnografya seksiyonunda ise bölgenin zengin halk sanatları, halılar, kilimler, geleneksel kıyafetler ve takılar gibi eserler bulunuyor. Müzenin bahçesinde, Aydın çevresindeki antik kentlerden getirilen taş eserler sergilenmekte. Lahitler, sütun başlıkları, mezar stelleri ve çeşitli mimari parçalar, bahçede tarihi atmosferi tamamlayan unsurlar olarak öne çıkıyor.
Aydın Arkeoloji Müzesi, Antik dönemin izlerini sürmek ve bölgenin kültürel zenginliklerini yakından görmek isteyenler için ziyaret edilmesi gereken yerlerden.
Yörük Ali Efe Evi Müzesi
Aydın’ın Yenipazar ilçesinde bulunan Yörük Ali Efe Müzesi, Türk Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarından Yörük Ali Efe’nin hatırasını yaşatıyor. Yörük Ali Efe, İzmir’den dönüşünden ölümüne kadar bu evde yaşamış ve evi, 1980’lerde çıkan bir yangınla yok olmuş. 1995 yılında Aydın Valiliği’nin girişimi ve Yörük Ali Efe’nin ailesinin katkılarıyla evin yeniden inşası sağlanmış ve 2001 yılında müze olarak ziyarete açılmış.
Yörük Ali Efe, Kurtuluş Savaşı sırasında gösterdiği cesaret ve liderlik ile tanınır. Kuvâ-yi Milliye’nin bu değerli komutanı, TBMM tarafından İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Savaştaki rolü hakkında yapılan övgülere verdiği yanıt, onun mütevazı ve vatansever kişiliğini yansıtır: “Bazı kimseler savaş zamanında yapılan işlerin birçoğunu bana ve başkalarına mal ederler. Bu yanlıştır. Bir kişinin, beş kişinin böyle büyük davalarda ne ehemmiyet olur ki? Gönlünde vatan muhabbeti taşıyan her vatansever o günlerde bizim gibi düşünmüş, bizim gibi duymuş ondan sonra da bizimle beraber olmuştur. Milli mukavemette aslan payını kendine ayırmakta hata vardır. Bir elin şamatası olur mu ki?”
Yörük Ali Efe’nin kahramanlık hikayesi, Anadolu’da destanlaşmış ve adına türküler söylenmiştir. “Efelerin Efesi” olarak bilinen Yörük Ali Efe, türkülerde cesareti, mertliği ve vatan sevgisiyle anılır. Özellikle “Efelerin Efesi, Yörük Ali” türküsü, onun halk arasında ne kadar sevildiğini ve sayıldığını gösterir:
Müze, Yörük Ali Efe’nin kişisel eşyaları, dönemin kıyafetleri ve çeşitli etnografik eserlerle dolu. Evin aslına uygun restore edilmiş yapısı ve bahçesi, ziyaretçilere Yörük Ali Efe’nin yaşamından kesitler sunuyor. Müzede sergilenen objeler arasında efe kıyafetleri, silahlar, belgeler ve fotoğraflar yer alıyor. Ayrıca, Yörük Ali Efe’nin mezarı da müze bahçesinde yer alıyor.
Yörük Ali Efe Müzesi, Türk Kurtuluş Savaşı’nın önemli figürlerinden birinin anılarını yaşatan değerli bir mekandır. Yenipazar’da bu müzeyi ziyaret ederek, Yörük Ali Efe’nin hatırasını onurlandırabilir ve Türk tarihinin bu önemli dönemine tanıklık edebilirsiniz.
Tales Matematik Müzesi
Aydın’ın Efeler ilçesinde, şehir merkezinde yer alan Tales Matematik Müzesi, matematiği soyut kavramlardan çıkarıp somut ve eğlenceli bir şekilde deneyimlemenizi sağlayan interaktif bir müze. 2015 yılında açılan müze, adını MÖ 6. yüzyılda yaşamış ünlü matematikçi ve filozof Thales’ten alıyor.
Müze, matematiğin sadece ders kitaplarında değil, günlük yaşamın her alanında olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Müzede, geometri, cebir, trigonometri gibi farklı matematik dallarına ait interaktif sergiler, oyunlar ve deneyler bulunuyor. Ziyaretçiler, bu sergilerle etkileşime geçerek matematiği eğlenceli bir şekilde öğrenebiliyor.
Müzenin en dikkat çekici bölümlerinden biri, “Matematik Bahçesi”. Bu bölümde, geometrik şekillerle dolu bir bahçede yürüyüş yapabilir, matematiksel bulmacaları çözebilir ve matematiksel oyunlar oynayabilirsiniz. Ayrıca, müzede düzenlenen atölye çalışmalarıyla, çocuklar matematiği deneyerek öğrenebiliyor.
Aydın şehir merkezinde, Adnan Menderes Üniversitesi’ne yakın bir konumda olan müzeye, toplu taşıma araçlarıyla veya özel araçla rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
Tales Matematik Müzesi, sadece çocukların değil, yetişkinlerin de matematiğe olan bakış açısını değiştiren bir yer. Siz de matematiğin eğlenceli dünyasını keşfetmek istiyorsanız, Tales Matematik Müzesi’ni mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Tralleis Antik Kenti
Aydın’ın tam kalbinde yer alan Tralleis Antik Kenti, tarihin derinliklerine uzanan bir yolculuk yapmak isteyenler için eşsiz bir fırsat sunuyor. Günümüzde Aydın şehir merkezinin bir parçası olan Tralleis, Helenistik ve Roma dönemlerinin izlerini taşıyan görkemli yapıları ve zengin tarihiyle ziyaretçilerini büyülüyor. Tralleis, coğrafi konumu ve stratejik önemi nedeniyle tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Antik dönemde önemli bir ticaret merkezi olan kent, aynı zamanda bilim ve sanat alanında da önemli isimler yetiştirmiştir.
Tralleis Antik Kenti’nin tarihi, MÖ 13. yüzyıla kadar uzanıyor. Antik kaynaklara göre Trakyalılar ve Argoslular tarafından kurulan kent, zaman içinde Lidyalılar, Persler, Büyük İskender ve Roma İmparatorluğu gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Özellikle Roma döneminde önemli bir merkez haline gelen Tralleis, zenginliği ve kültürel canlılığıyla ün kazanmış.
Antik kentte günümüze kadar ulaşan yapılar arasında, Roma Hamamı, Gymnasium, Stadyum, Agora ve Bazilika yer alıyor. Roma Hamamı, antik dönemin en büyük ve en iyi korunmuş hamamlarından biri. Gymnasium, gençlerin eğitim gördüğü ve spor yaptığı bir kompleks. Stadyum, atletizm yarışları ve gladyatör dövüşleri gibi etkinliklere ev sahipliği yapıyordu. Agora, şehrin ticari ve sosyal merkeziydi. Bazilika ise adli ve idari işlerin yürütüldüğü bir yapıydı.
Tralleis Antik Kenti’nin en dikkat çekici özelliklerinden biri, yeraltı sarnıçları ve tünelleri. Bu sarnıçlar, şehrin su ihtiyacını karşılamak için kullanılıyordu. Tüneller ise, şehrin savunması için önemli bir rol oynuyordu. Günümüzde bu tünellerin bir kısmı ziyarete açık ve ziyaretçiler, tünellerde dolaşarak antik dönemin mühendislik harikasına tanıklık edebiliyor.
Tralleis Antik Kenti, tarih ve arkeoloji meraklıları için eşsiz bir deneyim fırsatı sunuyor. Bu antik kenti ziyaret ederek, Helenistik ve Roma dönemlerinin izlerini sürebilir, antik kentin büyülü atmosferinde kaybolabilirsiniz.
Arapapıştı Kanyonu
Arapapıştı Kanyonu, Aydın’ın Bozdoğan ilçesi sınırlarında, Kemer Barajı’nı besleyen Akçay’ın yıllar içinde aşındırmasıyla oluşmuş muhteşem bir doğal harikadır. 380 metre yüksekliğe ve 6 kilometre uzunluğa sahip olan bu kanyon, hem doğaseverleri hem de tarih meraklılarını kendine hayran bırakan bir yer.
Kanyon, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda antik dönemden kalma kalıntılarıyla da dikkat çekiyor. Kemer Barajı ve çevresinin tarihi Aphrodisias Kenti’ne yakın olması, bu bölgenin tarih boyunca önemli bir yerleşim alanı olduğunu gösteriyor. Kanyonda, çeşitli kaya mezarları ve antik yapı kalıntıları görmek mümkün.
Arapapıştı Kanyonu’na, Aydın şehir merkezinden Bozdoğan ilçesine kadar karayoluyla ulaşabilirsiniz. Bozdoğan’dan kanyona giden yollar da iyi durumda, özel araçla ya da tur şirketlerinin düzenlediği turlarla kanyona ulaşmak mümkün. Ziyaretiniz sırasında rahat yürüyüş ayakkabıları giymeniz ve bol su almanız önerilir. İlkbahar ve sonbahar ayları, hem hava koşullarının uygunluğu hem de doğanın güzelliklerini en iyi şekilde görebilmek için en ideal zamanlardır. Kanyon boyunca yürüyüş yaparken, her köşede karşınıza çıkan manzaralarla büyüleneceksiniz. Ayrıca, kanyon içinde tekne turları da düzenleniyor. Bu turlar sayesinde kanyonu daha yakından keşfetme fırsatı bulabilirsiniz.
Arapapıştı Kanyonu, doğanın gücünü ve güzelliğini en iyi şekilde yansıtan yerlerden biridir. Ziyaretiniz sırasında, hem doğanın sessizliğini ve huzurunu hissedecek hem de antik dönemlere ait kalıntılarla tarihin derinliklerine bir yolculuk yapacaksınız.
Zeus Mağarası
Kuşadası’nın Güzelçamlı Mahallesi’nde bulunan Zeus Mağarası, Dilek Yarımadası Milli Parkı girişine sadece 100-150 metre uzaklıkta, dağ eteğinde yer alıyor. Bu doğal güzellik, içinden çıkan su kaynağının oluşturduğu derin ve küçük havuz benzeri su birikintileriyle dikkat çekiyor. Mağaranın yer aldığı tepenin üst kısmında Panionion Antik Kenti bulunuyor.
Zeus Mağarası, dağlardan gelen kaynak suyunun deniz suyu ile karışması sonucu oluşmuş bir doğal havuza sahip. Yaz aylarında serin, kış aylarında ise ılık olan suyu ile ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Özellikle yazın serinlemek isteyenler için ideal bir nokta. Mağaranın suyu, mineral açısından zengin olduğu için cilt üzerinde güzelleştirici etkileri olduğuna inanılıyor.
Mağara, Yunan mitolojisinde önemli bir yere sahiptir. Efsaneye göre, gök tanrısı Zeus, kardeşi deniz tanrısı Poseidon’un gazabından kaçmak için bu mağaraya sığınırmış. Poseidon, Zeus’a kızdığında büyük dalgalar ve fırtınalar yaratırmış ve Zeus, bu mağarada saklanarak sakinleşmesini beklermiş. Başka bir hikaye ise Antik Panionion Birliği toplantıları sırasında kraliçelerin burada yüzdüğünü ve mağaranın suyunun güzellik verdiğine inandıklarını anlatır.
Zeus Mağarası, mitolojik hikayeleri, doğal güzellikleri ve serinletici suyu ile ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunuyor. Aydın, Kuşadası’nda bir doğa harikasını keşfetmek isteyenler için mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Süleyman Bey Cami
Aydın şehir merkezinde yer alan Süleyman Bey Cami, 17. yüzyıl Osmanlı mimarisinin zarif bir örneği. Kesme taştan inşa edilmiş, tek kubbeli ve kare planlı bu cami, sade ve şık görünümüyle dikkat çekiyor. 1683 yılında Cezayir Beylerbeyi Mustafa Paşa’nın oğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın kalfalarından biri tarafından inşa edildiği düşünülen cami, kare planlı ve tek kubbeli bir yapıya sahiptir.
Caminin iç mekanı, ferah ve aydınlık. Kubbesi, iki kademeli beden duvarları üzerinde 16 köşeli bir kasnak üzerine oturtulmuş. Kubbeyi aydınlatan pencereler, hem duvarlarda hem de kasnakta yer alıyor. Caminin mihrabı ve minberi, sade ama zarif bir tasarıma sahip. Caminin iç duvarları ise kalem işleri ile süslenmiş.
Cami, tren garı yakınında yer alması sebebiyle ulaşım açısından oldukça rahattır. Şehir içi ulaşım araçları ile kolayca ulaşılabilir.
Süleyman Bey Cami, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda Aydın’ın tarihi ve kültürel zenginliğini yansıtan önemli bir yapı. Siz de bu tarihi camiyi ziyaret ederek, Osmanlı döneminin mimari anlayışına yakından tanıklık edebilirsiniz.
Bafa Gölü
Bafa Gölü, Ege Bölgesi’nde, Aydın ve Muğla illeri sınırları içerisinde yer alır. Büyük Menderes Deltası’nın güneydoğusunda konumlanan göl, Didim ve Milas ilçelerine oldukça yakın bir mesafededir.
Bir zamanlar deniz olan bu göl, Büyük Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlar nedeniyle zamanla denizden kopmuş ve bugünkü halini almış. 20 bin hektarlık geniş bir alana yayılan Bafa Gölü Tabiat Parkı, eşsiz doğası, tarihi kalıntıları ve zengin biyolojik çeşitliliğiyle ziyaretçilerini büyüler.
Bafa Gölü, hafif tuzlu bir göldür ve çevresindeki zengin flora ve fauna ile önemli bir ekosistem oluşturur. Göl, bataklık kırlangıcı ve mahmuzlu kız kuşunun üreme alanı olması nedeniyle Önemli Kuş Alanı statüsüne sahiptir. Tepeli pelikan, küçük batağan, karabatak ve sakarmeke gibi kuş türleri gölde sıklıkla görülür. Gölde ayrıca kefal, levrek ve yılan balığı gibi balık türleri de yaşıyor.
Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında, göçmen kuşların da uğrak noktası olan göl, kuş gözlemcileri için bir cennet. Pelikanlar, flamingolar, balıkçıllar, ördekler ve daha birçok kuş türünü burada gözlemleyebilirsiniz.
Bafa Gölü, antik dönemde Ege Denizi’nin bir parçası olan Latmos Körfezi olarak biliniyordu. Büyük Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlar körfezi doldurmuş ve bugünkü Bafa Gölü’nü oluşturmuş. Gölün çevresinde Heraklia (Latmos) Antik Kenti ve birçok manastır yapısı bulunuyor. Antik dönemde önemli bir yerleşim yeri olan Heraklia, günümüzde Bafa Gölü’nün tarihi zenginliklerinden biridir.
Bu antik kent, MÖ 4. yüzyılda kurulmuş ve Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir liman kenti olmuş. Kentin surları, tapınakları, tiyatrosu ve agorası gibi birçok yapısı günümüze kadar ulaşmış. Kapıkırı köyünden kalkan teknelerle bu tarihi kalıntıları ziyaret edebilir ve antik dönemin izlerini sürebilirsiniz.
Bafa Gölü’ndeki adalardan biri olan İkizce Adası, Bizans döneminden kalma Yediler Manastırı’na ev sahipliği yapıyor. Manastır, 7. yüzyılda inşa edilmiş ve 11. yüzyıla kadar kullanılmış. Günümüzde harabe halinde olan manastır, tarihi ve mimari özellikleriyle dikkat çekiyor.
Bafa Gölü, doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleri bir arada keşfetmek isteyenler için ideal bir yerdir. Ziyaretiniz sırasında gölün huzurlu atmosferinde vakit geçirebilir, tarihi kalıntılar arasında gezebilir ve doğanın tadını çıkarabilirsiniz.
Kuşadası
Kuşadası, Aydın iline bağlı ve Türkiye’nin en popüler turizm merkezlerinden biri. Ege Denizi’nin kıyısında yer alan bu şirin ilçe, doğası, tarihi ve canlı sosyal hayatıyla dikkat çekiyor. Adını, hemen kıyısındaki Güvercinada’dan alıyor ve her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turisti ağırlıyor.
Kuşadası, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış. İlk yerleşim yerlerinden biri olan Neopolis, İonyalılar tarafından “Yılancı Burnu” olarak bilinen bölgede kurulmuştur. Ortaçağda Pilav Dağı eteklerindeki yerleşim, deniz ulaşım güçlükleri nedeniyle bugünkü Kuşadası’nın bulunduğu Skala Nova’ya taşınmıştır. Güvercinada Kalesi, Osmanlı döneminde denizden gelebilecek saldırılara karşı yapılmış önemli bir savunma yapısıdır ve bugün turistlerin ilgisini çeken bir noktadır.
Kuşadası’nın doğal güzellikleri arasında Dilek Yarımadası Milli Parkı, Aslanlı ve Zeus Mağaraları, Çıban (Yavansu) Kaplıcası, Venüs, Güzelçamlı ve Davutlar kaplıcaları bulunur. Bu yerler, hem doğa severler hem de macera arayanlar için eşsiz deneyimler sunar. Milli Park, zengin bitki örtüsü ve çeşitli yabani hayvan türleriyle ünlüdür ve burada doğa yürüyüşleri yapabilirsiniz.
Deniz turizmi açısından da oldukça zengin olan Kuşadası, yat limanı, çok sayıda plaj, otel, motel ve tatil köyleriyle tam bir turizm cenneti. Özellikle yaz aylarında Kadınlar Denizi ve Sevgi Plajı gibi plajlarda denizin ve güneşin keyfini çıkarabilirsiniz.
Kuşadası’nın tarihi zenginlikleri arasında ise yakın konumda bulunan Efes Antik Kenti, Meryem Ana Evi ve Şirince Köyü yer alıyor. Bu bölgeler, tarihe meraklı ziyaretçiler için mutlaka görülmesi gereken yerlerdir.
Didim
Didim, Aydın iline bağlı, Ege Denizi kıyısında yer alan bir turizm cenneti. Didim, doğuda Muğla il sınırı, batıda ve güneyde Ege Denizi, kuzeyde ise Bafa Gölü ve Menderes Nehri ile çevrilidir.
Didim’in en önemli turistik merkezlerinden biri, Altınkum Plajı. Uzun kumsalı, berrak denizi ve su sporları olanaklarıyla Altınkum, özellikle yaz aylarında oldukça kalabalık oluyor. Plajda güneşlenebilir, denize girebilir veya jet ski, deniz paraşütü gibi aktivitelere katılabilirsiniz.
Didim’de gezilecek yerler arasında Apollon Tapınağı, Milet Antik Kenti ve Bafa Gölü Tabiat Parkı bulunuyor. Apollon Tapınağı, antik dönemin en büyük ve en önemli tapınaklarından biriydi. Tapınağın kalıntıları arasında dolaşırken, o dönemin mimari ve dini anlayışını yakından tanıyabilirsiniz. Milet Antik Kenti, Didim’e yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta yer alıyor ve İyonya Birliği’nin 12 kentinden biriydi. Kentte tiyatro, agora, bouleuterion gibi birçok önemli yapı bulunuyor. Bafa Gölü Tabiat Parkı ise, Didim’e yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta yer alıyor ve doğal güzellikleriyle ünlü. Parkta kuş gözlemciliği yapabilir, tekne turuna çıkabilir veya doğa yürüyüşleri yapabilirsiniz.
Didim, hem tarihi ve kültürel zenginlikleri hem de doğal güzellikleriyle her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Siz de Didim’i ziyaret ederek, unutulmaz bir tatil deneyimi yaşayabilirsiniz.