Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, bir ulusun bağımsızlık mücadelesine liderlik etmiş, devrimleri ve fikirleriyle Türkiye’yi modern dünyaya taşımıştır. Bu süreçte, halkın arasına karışarak Türkiye’nin dört bir yanını dolaşmış, eğitimden sanata, tarımdan ekonomiye kadar çeşitli alanlarda kalkınma adımları atmıştır. O’nun bu yolculuğunda konakladığı, planlarını hazırladığı ve halkla iç içe olduğu mekanlar, bugün Atatürk’ün mücadelesine tanıklık eden özel anıtlar olarak öne çıkıyor.
Atatürk’ün hatıralarını barındıran bu yerleri ziyaret ettiğinizde, Kurtuluş Savaşı’nın cesur ruhunu, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki heyecanı ve Atatürk’ün Türkiye için hayal ettiği çağdaş geleceği yakından hissedebilirsiniz.
1. Atatürk Evi Müzesi – Selanik
Atatürk’ün doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği Selanik Atatürk Evi Müzesi, Türkiye sınırları dışında Atatürk’ün hatırasını en güçlü şekilde yaşatan özel mekânlardan biri. Atatürk, 1881 yılında Selanik’te, Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bir liman şehri olan bu kentte dünyaya gelmiştir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Selanik Başkonsolosluğu’nun yanında yer alan bu ev, 1937 yılında Selanik Belediyesi tarafından Türkiye’ye hediye edilmiş ve 1953’te, Atatürk’ün 15. ölüm yıldönümünde müze olarak ziyarete açılmıştır.
Üç katlı olan müze, Osmanlı döneminin iç mekân düzenlemelerine sadık kalınarak restore edilmiştir. Odalarda Atatürk’e dair bazı özel eşyaların replikaları, dönemin tipik Osmanlı mobilyaları, Atatürk’ün çocukluk ve gençlik yıllarını temsil eden fotoğraflar ve aileye dair açıklamalar yer alıyor. Özellikle Atatürk’ün genç bir öğrenci olarak geçirdiği yıllara ve ailesiyle olan anılarına ışık tutan detaylar, ziyaretçilere o dönemin ruhunu yaşatmak üzere özenle düzenlenmiştir.
Selanik Atatürk Evi Müzesi, hem Atatürk’ün kişisel tarihine hem de Türk ve Yunan halkları arasındaki kültürel bağlara dikkat çeken bir simge olarak her yıl birçok ziyaretçiyi ağırlıyor. Atatürk’ün izlerini sürenler için, bu müze onun hayatının başlangıç noktası olan Selanik’e ve genç yaşta şekillenen vizyonuna dair sıcak bir tanıklık sunuyor.
2. Askeri İdadisi Müzesi – Manastır
Kuzey Makedonya’da bulunan, Manastır Askerî İdadisi, Atatürk’ün genç bir öğrenci olarak askerî eğitim aldığı, onu derinden etkileyen yılların izlerini taşıyan özel bir müzedir. 1896-1899 yılları arasında Atatürk, bugün Kuzey Makedonya’nın Manastır (Bitola) şehrinde yer alan bu okulda, askerî ve akademik temellerini atmış; özgürlük ve bağımsızlık konularındaki düşüncelerini burada şekillendirmeye başlamıştır.
Matematik, tarih ve edebiyat gibi derslerde üstün başarı göstermiştir. Özellikle tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bilge’nin etkisiyle tarihe olan ilgisi artmıştır. Bu dönemde, 1897 Türk-Yunan Savaşı’nın sonuçları, Atatürk’ün vatan sevgisini ve bağımsızlık düşüncesini pekiştirmiştir. Günümüzde Manastır Şehir Müzesi olarak hizmet veren binada Atatürk Anı Odası bulunuyor. Bu anı odası, onun gençlik yıllarına ışık tutan detaylarla doludur. Burada Atatürk’ün balmumu heykeli, eğitim yıllarına ait belgeler ve fotoğraflar sergileniyor.
1848’de inşa edilen bu askeri okul, Osmanlı dönemi mimarisinin ve dönemin çok kültürlü Manastır atmosferinin yansımalarını barındırır. Müzede Atatürk’e adanmış alan dışında, eski Osmanlı askerî silahları, Bizans kalıntıları, Balkan Savaşları’na dair belgeler ve sosyalist döneme ait eserler de sergilenmekte. Manastır Askerî İdadisi Müzesi, yalnızca bir eğitim kurumu değil, Atatürk’ün askeri dehasının ilk filizlerinin ortaya çıktığı, özgürlüğe olan inancının güçlendiği bir yerdir ve bu yönüyle tarihi ve manevi bir anlam taşır.
Manastır Askerî İdadisi’nin diğer tanınmış mezunları arasında önemli Osmanlı subayları ve devlet adamları da bulunuyor. Bunlardan biri, 1908’deki İkinci Meşrutiyet Hareketi’nin öncülerinden olan Resneli Niyazi Bey’dir. Aynı zamanda Atatürk’ün yakın arkadaşı olan Ali Fethi Okyar, burada eğitim almış ve daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı olmuştur.
Atatürk’ün gençlik yıllarındaki gelişimini yakından hissettiren bu özel mekân, bağımsızlık mücadelesine dair fikirlerinin ilk kıvılcımlarını yansıtan bir anı köşesi olarak varlığını sürdürmektedir.
3. Harbiye Askeri Müzesi (Mekteb-i Harbiye) – İstanbul
İstanbul’un Şişli ilçesindeki Harbiye semtinde bulunan Harbiye Askeri Müzesi binası, Türk askeri tarihinin derin köklerini yansıtan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim aldığı askeri okul olarak Cumhuriyet tarihimizde oldukça önemli bir yere sahip. Osmanlı İmparatorluğu döneminde “Mekteb-i Harbiye” olarak bilinen bu okul bugünkü anlamıyla Kara Harp Okulu’na karşılık gelmekteydi. Mekteb-i Harbiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun en prestijli askeri okulu olarak genç subayları yetiştirmekle ünlüydü. Atatürk bu okulda, 1899-1905 yılları arasında eğitim almış ve askeri dehasının temellerini bu binada atmıştır.
Atatürk, Harbiye’de aldığı eğitimle sadece askerî bilgi ve becerilerini değil, aynı zamanda vatan ve bağımsızlık kavramlarına olan inancını da güçlendirmiştir. Bu bina, genç bir Harbiyeli olan Mustafa Kemal’in daha sonra tüm ulusu peşinden sürükleyeceği bağımsızlık ateşinin ilk kıvılcımlarının filizlendiği yerdir. Burada, gelecekteki silah arkadaşlarıyla buluşmuş, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecine tanıklık etmiş ve bağımsız bir Türkiye hayalini kurmaya başlamıştır.
İlk olarak 1841 yılında inşa edilen yapı, 1853-1856 Kırım Savaşı’nda Fransızlar tarafından hastane olarak kullanıldığı dönemde büyük bir yangın geçirmiştir. Yangının ardından, 1864 yılında mimar Garabed Balyan tarafından yeniden inşa edilmiştir. Bugün, Harbiye Askerî Müzesi adıyla anılan bu bina, 1993 yılında kapsamlı bir restorasyondan geçirilerek ziyarete açılmıştır. Müze, Türk askerî tarihini gözler önüne seren büyük bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet dönemine kadar uzanan zengin koleksiyonunda Osmanlı ve Türk ordusuna ait silahlar, zırhlar, sancaklar, savaş araçları ve Atatürk’ün kişisel eşyaları sergileniyor. Müzenin en dikkat çekici özelliklerinden biri de dünyanın en eski askeri bandosu olan Mehteran Birliği’nin düzenli olarak müzede verdiği konserlerdir.
Harbiye Askerî Müzesi, geçmişi, bugünü ve geleceği bir araya getiren özel bir yer. Burada, Mustafa Kemal’in genç bir öğrenci olarak yetiştiği, Osmanlı’nın son dönemindeki zorluklara tanıklık ettiği ve geleceğin Türkiye’sini hayal etmeye başladığı bir atmosferi soluyabilirsiniz. Atatürk’ün bu duvarlar arasında edindiği bilgi ve inanç, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin ve Cumhuriyet’in temellerini atmasında önemli bir rol oynamıştır.
4. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alanı – Çanakkale
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alanı, Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri dehasının ve liderlik vasıflarının ilk kez geniş kitleler tarafından tanındığı, Türk tarihinin en önemli savaşlarından birinin yaşandığı topraklardır. 1915-1916 yıllarında I. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen Çanakkale Savaşları’nda, genç bir komutan olan Mustafa Kemal, 19. Tümen Komutanı olarak Gelibolu Yarımadası’nda görev yapmıştır. Onun cesur kararları ve stratejik hamleleri, Osmanlı kuvvetlerinin üstün teknoloji ve sayıca fazla olan İtilaf Devletleri güçlerine karşı direnmesine ve zafer kazanmasına büyük katkı sağlamıştır.
Mustafa Kemal’in “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” sözü, Conkbayırı’nda askerlerine hitaben söylediği ve savaşın kaderini değiştiren kararlılığını yansıtan unutulmaz bir ifadedir. Bu savaşlarda gösterdiği başarılar, onun ulusal bir kahraman olarak tanınmasına ve daha sonraki yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna liderlik etmesine zemin hazırlamıştır.
Günümüzde, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Çanakkale Savaşları’nın izlerini taşıyan anıtlar, şehitlikler, müzeler ve savaş alanlarıyla doludur. Bu alanda, Atatürk’ün savaş sırasında kullandığı karargâhlar, siperler ve önemli stratejik noktalar ziyaret edilebilir. Conkbayırı’nda yer alan Atatürk Anıtı, onun savaş sırasında bulunduğu yeri ve verdiği kritik kararları anmak üzere inşa edilmiştir.
Ayrıca Kabatepe’de bulunan Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi, modern bir müzecilik anlayışıyla ziyaretçilere interaktif sergiler, üç boyutlu canlandırmalar ve belgesellerle savaşın hikâyesini anlatmaktadır. Burada Atatürk’ün rolü ve savaşın genel seyri hakkında detaylı bilgiler edinmek mümkündür.
Her yıl 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nde düzenlenen törenler, bu toprakların önemini ve Atatürk’ün mirasını canlı tutmaktadır. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alanı, sadece bir savaşın değil, aynı zamanda bir ulusun yeniden doğuşunun ve Atatürk’ün liderlik yolculuğunun başlangıç noktalarından biri olarak ziyaretçilerine derin bir tarihî deneyim sunuyor.
- Bigalı Atatürk Evi ve Müzesi: Çanakkale Kara Muharebeleri sırasında Atatürk’ün karargâh olarak kullandığı Bigalı Köyü’ndeki ev, dönemin ruhunu yaşatan bir müze olarak düzenlenmiştir. Atatürk, 25 Nisan 1915’teki kara harekâtında bu evi kullanmıştır. Bugün Bigalı Atatürk Evi ve Müzesi, o döneme ait belgeler, kişisel eşyalar ve savaş objeleri ile doludur. Atatürk’ün burada geçirdiği günlere tanıklık eden bu müze, ziyaretçilere savaşın arka planını ve onun kararlılığını gözler önüne seriyor.
- Conkbayırı Atatürk Zafer Anıtı: Conkbayırı, Çanakkale Savaşları’nda Atatürk’ün yönettiği stratejik hamlelerin gerçekleştiği ve Türk askerinin azmiyle tarihin seyrini değiştirdiği yerdir. Anafartalar Grup Komutanı olarak görev yapan Albay Mustafa Kemal’in, 10 Ağustos 1915’te yaptığı ve düşmanın geri püskürtülmesini sağladığı ünlü Conkbayırı taarruzunu anmak için 1993 yılında inşa edilen Conkbayırı Atatürk Zafer Anıtı, bu tarihi zaferi onurlandırmaktadır. Ziyaretçiler, bu anıtta Atatürk’ün ileri görüşlü liderliğine, askerlerine verdiği ünlü emirlerine ve kararlılığına tanıklık edebilir.
- Atatürk’ün Saatinin Parçalandığı Yer: Atatürk’ün hayatını bir cep saati kurtarır: 10 Ağustos 1915’te, Conkbayırı’ndaki çatışmalar sırasında, göğsüne gelen şarapnel parçası cebindeki saate isabet eder. Atatürk’ü ölümcül bir yaralanmadan kurtaran bu olayın gerçekleştiği yer, dört top mermisi ve bir anı levhasıyla işaretlenmiştir. Ziyaretçiler burada, Atatürk’ün savaşın en tehlikeli anlarında bile nasıl bir dirayet gösterdiğini hissedebilir ve onun azim dolu mücadelesine saygı gösterebilirler.
- Mustafa Kemal Yolu: Atatürk’ün Bigalı Köyü’nden cepheye yürüyerek geçtiği 17 kilometrelik yol, “Mustafa Kemal Yolu” olarak adlandırılmıştır. Bugün, bu güzergâh Atatürk’ün izinde yürümek isteyenlere açılmıştır. Ziyaretçiler, savaşın yaşandığı alanlardan geçerken Atatürk’ün stratejik hamlelerini adım adım takip edebilir ve onun askerleriyle birlikte yürüdüğü yolu hissederek deneyimleyebilirler.
5. Pera Palace Hotel, Atatürk Müze Odası – İstanbul
1892 yılında Orient Express yolcularını ağırlamak için Beyoğlu’nda inşa edilen Pera Palace Hotel, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemine tanıklık etmiş İstanbul’un en özel mekanlarından biri. İstanbul’un kültürel belleğine ve mimarisine katkı sağlayan bu otel, özellikle dönemin sosyo-kültürel yapısının izlerini taşıyor. Şehirdeki ilk elektrikli asansörü ve birçok modern yeniliğiyle dikkat çeken Pera Palace, o yıllarda özellikle Avrupa’dan gelen seçkin ziyaretçilerin tercih ettiği bir konaklama noktasıydı. Agatha Christie, Alfred Hitchcock ve II. Elizabeth gibi pek çok ünlü ismi ağırlayan Pera Palace’ın en önemli konuğu ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür.
1917 yılında itibaren, Mustafa Kemal Atatürk’ün İstanbul’a sıkça yaptığı ziyaretlerinde konakladığı bu otel, ona özel olarak tahsis edilen 101 numaralı odasıyla Türkiye’nin modern tarihine tanıklık eden önemli mekânlardan biri. Atatürk, burada hem milli mücadele yıllarında hem de Cumhuriyet’in ilk yıllarında birçok önemli görüşme gerçekleştirmiştir. Otelde yapılan toplantılar, Anadolu’daki direniş hareketlerinin İstanbul’daki yansımalarını yönetmede kilit rol oynamıştır.
1981 yılında, Atatürk’ün doğumunun 100. yıl dönümünde, 101 numaralı oda Atatürk Müzesi’ne dönüştürülerek Atatürk’ün hatırasına ve Türkiye’nin modernleşme sürecine adanmıştır. Bugün hala müze olarak ziyaret edilebilen bu oda, orijinal eşyaları ve detaylarıyla dönemin estetiğini ve kültürel dokusunu ziyaretçilere sunuyor. Atatürk’ün yatak odası ve oturma odası, o dönemdeki düzenine sadık kalınarak korunmuştur. Odanın içinde Atatürk’e ait özel eşyalar, kişisel belgeler, dönemin gazeteleri ve hediyeler sergileniyor.
6. Şişli Atatürk Evi (İBB Atatürk Müzesi) – İstanbul
İstanbul’un Şişli ilçesinde bulunan bu ev, Atatürk’ün Milli Mücadele öncesi vatanın bağımsızlık mücadelesini şekillendirdiği kritik bir merkez olarak tarih sahnesinde önemli bir yere sahip. Mustafa Kemal Paşa, I. Dünya Savaşı sonrasında 13 Kasım 1918’de İstanbul’a dönmüş ve Aralık 1918 – 16 Mayıs 1919 tarihleri arasında bu evde yaşamıştır. O dönemde, birçok sivil ve askeri arkadaşını burada ağırlayarak ülkenin kurtuluşu için stratejiler oluşturmuştur. Özellikle İsmet İnönü, Rauf Orbay ve Kazım Karabekir gibi yakın silah arkadaşlarıyla burada bir araya gelmiştir.
Üç katlı olan bu evde giriş katı yaver ve yemek odası olarak kullanılırken, birinci katta Atatürk’ün çalışma odası ve toplantı salonu, üçüncü kat ise annesi Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makbule Hanım için ayrılmıştı. Atatürk’ün kişisel eşyaları, özel kıyafetleri, yazı takımları ve madalyaları burada sergileniyor. Ayrıca Kurtuluş Savaşı’nı simgeleyen eserler ve çeşitli tablolar da müzenin önemli parçaları arasında yer alıyor.
Ev, 1942’de İstanbul Belediyesi tarafından satın alınıp 15 Haziran 1942’de müzeye dönüştürülmüş, ardından 1980’lerde kapsamlı bir restorasyon geçirmiştir. Günümüzde de “İnkılap Müzesi” adıyla ziyarete açık olan Şişli Atatürk Evi, Atatürk’ün bağımsızlık için attığı ilk adımları ve milletine duyduğu derin bağlılığı yaşatan bir anı mekân olarak, ziyaretçilerine tarihin bu kritik dönemini yakından hissettiriyor.
7. Bandırma Vapuru ve Milli Mücadele Parkı – Samsun
19 Mayıs 1919 sabahında Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını İstanbul’dan Samsun’a taşıyan Bandırma Vapuru, Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcını simgeleyen en önemli sembollerden biri. Mustafa Kemal Atatürk, ilk olarak burada halkla ve askerlerle bir araya gelmiş ve bağımsızlık mücadelesinin önemini vurgulamıştır. Atatürk, Bandırma Vapuru’nda yola çıkarken yanında taşıdığı kararlılığı burada aktarmış ve halkın desteğiyle bir ulusun bağımsızlık hikayesini başlatmıştır.
Bu tarihi olayın hatırasını yaşatmak amacıyla, Samsun’da Bandırma Vapuru’nun birebir ölçülerdeki bir replikası inşa edilerek 2006 yılında müze haline getirilmiştir. Gemi içinde, Atatürk ve kurmaylarının balmumu heykelleri, Karadeniz haritası ve o dönemin özgün mobilyaları sergileniyor. Ayrıca gemideki saat, Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı sabah 8:00’e ayarlanarak sembolik bir anlam kazandırılmıştır. Bu müze, ziyaretçilere Atatürk’ün Samsun’a gelirken yaşadığı tarihi yolculuğun detaylarını sunarken, içerideki sergi alanlarında ise Milli Mücadele’yi anlatan tablolar ve o döneme ait diğer objeler yer alıyor.
Bandırma Vapuru’nun bulunduğu Milli Mücadele Parkı, 35.000 metrekarelik geniş bir alana yayılmıştır ve Çanakkale’den İzmir’in kurtuluşuna kadar süren bağımsızlık sürecini seramik rölyeflerle anlatır. Ayrıca parkta, Milli Mücadele şehitlerinin adlarının yer aldığı şehitler yazıtı, Kurtuluş Anıtı ve bağımsızlık ruhunu simgeleyen savaş malzemeleri sergileniyor.
8. Gazi Müzesi – Samsun
Samsun’un İlkadım ilçesinde, Mecidiye Caddesi üzerinde yer alan Gazi Müzesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ilk gelişinde konakladığı ve Milli Mücadele’nin başlangıcına tanıklık eden tarihi bir mekândır. Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı bu önemli gün, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin başlangıcı olarak kabul edilir ve Gazi Müzesi de bu tarihî anın yaşandığı mekânlardan biri olarak büyük bir manevi değere sahiptir.
1902 yılında Jean İonnis Mantika tarafından “Mıntıka Palas Oteli” olarak inşa edilen bu üç katlı yapı, dönemin mimari özelliklerini yansıtan neo-klasik tarzda tasarlanmıştır. Kesme taş ve tuğladan yapılmış olan bina, geniş pencereleri, balkonları ve süslemeleriyle dikkat çeker. Mustafa Kemal Atatürk, Bandırma Vapuru ile Samsun’a geldikten sonra 19-25 Mayıs 1919 tarihleri arasında bu otelde konaklamış ve burada Milli Mücadele’nin ilk adımlarını atmıştır.
Atatürk, Samsun’da kaldığı süre boyunca yerel yöneticiler ve halkla bir araya gelerek ülkenin içinde bulunduğu durumu değerlendirmiş, bağımsızlık mücadelesinin gerekliliğini vurgulamış ve ulusal direnişin örgütlenmesi için önemli kararlar almıştır. Gazi Müzesi, bu yönüyle Milli Mücadele’nin planlandığı ve harekete geçirildiği kritik bir merkez olarak tarihteki yerini almıştır.
1926 yılında Samsun Belediyesi tarafından satın alınarak Atatürk’e hediye edilen bina, 1930’lu yıllarda Atatürk’ün Samsun ziyaretleri sırasında yeniden kullanılmıştır. Atatürk’ün vefatından sonra kız kardeşi Makbule Atadan tarafından 1939 yılında Samsun Belediyesine bağışlanan yapı, 1940 yılında “Atatürk Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır. 1998 yılında ise Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilerek “Gazi Müzesi” adıyla hizmet vermeye devam etmiştir.
Müzenin iç mekânı, Atatürk’ün Samsun’da kaldığı dönemin atmosferini yansıtacak şekilde düzenlenmiştir. Alt katta Atatürk’ün çalışma odası, yatak odası ve misafir kabul salonu bulunmaktadır. Bu odalarda Atatürk’e ait kişisel eşyalar, kıyafetler, şapka, baston ve sigara tabakası gibi objeler sergilenmektedir. Ayrıca, Atatürk’ün Samsun’da çekilmiş fotoğrafları, el yazısı notları ve Milli Mücadele dönemine ait belgeler de müzenin koleksiyonunda yer alıyor.
Üst katta ise Milli Mücadele’nin diğer önemli isimlerine ait balmumu heykeller, fotoğraflar ve belgeler bulunmaktadır. Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, İsmet İnönü gibi silah arkadaşlarının portreleri ve onlar hakkında bilgiler, ziyaretçilere o dönemin kahramanlarını daha yakından tanıma fırsatı sunar. Ayrıca, Samsun ve çevresinin Milli Mücadele’deki rolünü anlatan haritalar, gazeteler ve dokümanlar da müzede sergileniyor.
9. Atatürk Evi Müzesi – Havza, Samsun
Havza Atatürk Evi Müzesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Mücadele’nin ilk karargahı olarak kullandığı, tarihî bir merkezdir. Samsun’a ayak bastıktan kısa bir süre sonra, 25 Mayıs – 13 Haziran 1919 tarihleri arasında Havza’da konaklayan Atatürk, o dönemin Mesudiye Oteli olarak bilinen bu binada kaldı. Atatürk burada hem Kurtuluş Savaşı’nın ilk stratejilerini belirledi hem de bağımsızlık mücadelesinin en önemli belgelerinden olan Havza Genelgesi’ni yayımladı. Bu genelgeyle Anadolu halkını işgale karşı direnişe çağırarak Milli Mücadele’nin temellerini atmış oldu.
Bina, iki katlı bir taş yapıdır, içinde Atatürk’ün yatak odası, çalışma odası ve Havza’da görevli sivil ve askeri personelin kaldığı odalar bulunmakta. Çalışma odasında, Atatürk’ün telgraf makineleri, el yazısıyla yazılmış belgeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanlığı forsunun yer aldığı orijinal eşyalar sergileniyor. Özellikle Havza’da kaldığı döneme ait yatak, masa ve diğer eşyalar, onun burada geçirdiği tarihi sürece tanıklık eder.
Müzenin birinci katındaki Havza Odası, Atatürk’ün Havza Kaymakamı Fahri Bey’e sunduğu el yazısı belgeleri ve ilk yazışmalarını içerir. Üst katlarda ise Amasya, Sivas, Erzurum gibi Milli Mücadele’nin dönüm noktası olan şehirlerin anısına düzenlenmiş odalar yer alıyor. Bu odalarda Atatürk’ün ulusal kurtuluş mücadelesinde izlediği yollar ve halktan aldığı desteğin tanığı olabilirsiniz.
10. Saraydüzü Kışla Binası Milli Mücadele Müzesi ve Kongre Merkezi – Amasya
Amasya Milli Mücadele Müzesi ve Kongre Merkezi, Türk Kurtuluş Savaşı’nın en önemli dönüm noktalarından biri olan Amasya Genelgesi’nin yayımlandığı tarihi Saraydüzü Kışlası’nda bulunuyor. Mustafa Kemal Paşa, 12 Haziran 1919’da Amasya’ya geldiğinde, bu kışlada toplantılar yaparak bağımsızlık mücadelesinin yol haritasını oluşturdu. 21-22 Haziran 1919 gecesi, Amasya Genelgesi burada imzalandı ve tüm ülkeye duyuruldu. Bu belgeyle “Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ifadesiyle ulusal bağımsızlık vurgusu yapılarak Kurtuluş Savaşı’nın temel ilkeleri belirlenmiştir.
Günümüzde orijinaline sadık kalınarak yeniden inşa edilen Saraydüzü Kışlası, Milli Mücadele Müzesi ve Kongre Merkezi olarak hizmet veriyor. Müzede, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının balmumu heykelleri, Amasya Genelgesi’ni imzalarkenki temsiliyle sergileniyor. Ayrıca dönemin askeri ve sivil giysileri, silahlar, Atatürk’e ait belgeler ve Osmanlıca el yazısı belgeler de sergi alanında bulunuyor. Kongre Merkezi, bağımsızlık sürecinin ilk adımlarını yansıtarak ziyaretçilere o dönemin ruhunu hissettiriyor ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin nasıl atıldığını gözler önüne seriyor.
11. Kongre ve Milli Mücadele Müzesi – Erzurum
Erzurum Kongre ve Milli Mücadele Müzesi, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından biri olan Erzurum Kongresi’nin yapıldığı, bağımsızlık mücadelesinin temellerinin atıldığı tarihi bir mekandır. 23 Temmuz – 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında bu binada toplanan Mustafa Kemal Atatürk ve temsilciler, ülkenin geleceğini şekillendiren önemli kararlar aldılar. Erzurum Kongresi sırasında Atatürk, manda ve himaye tekliflerini kesin bir dille reddetmiş ve ‘Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz’ ilkesiyle bağımsızlık konusundaki kararlılığını dünyaya ilan etmiştir.
Aslen Sanasaryan Koleji olarak inşa edilen bu bina, Milli Mücadele döneminde toplantılar için kullanılmış ve 2016’da kapsamlı bir restorasyonun ardından “Erzurum Kongre ve Milli Mücadele Müzesi” olarak yeniden açılmıştır. Günümüzde müze olarak hizmet veren yapı, kongrede alınan kararların belgelerini, Atatürk ve silah arkadaşlarının balmumu heykellerini, döneme ait fotoğrafları sergiliyor. Ziyaretçiler ayrıca, kongrede alınan kararları anımsatan resimler, heykeller ve seramik eserlerle Milli Mücadele ruhunu yakından hissedebiliyor.
12. Atatürk ve Kongre Müzesi – Sivas
Sivas Atatürk ve Kongre Müzesi, Kurtuluş Savaşı’nın en önemli duraklarından biri olan Sivas Kongresi’nin gerçekleştiği tarihi binada yer alıyor. 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde burada toplanan Mustafa Kemal Atatürk ve Heyet-i Temsiliye üyeleri, kongrede aldıkları kararlarla bağımsızlık mücadelesinin yol haritasını çizdiler. Özellikle “Manda ve himaye kabul edilemez” kararı, Türk milletinin özgürlük iradesini açıkça ortaya koyarak, bağımsızlık ruhunu güçlendirdi. Kongre süresince Sivas, Milli Mücadele’nin merkezi olarak görev yaptı ve bina, 2 Eylül – 18 Aralık 1919 tarihleri arasında “Milli Mücadele Karargahı” olarak kullanıldı.
1892 yılında inşa edilen bu yapı, 1981 yılına kadar okul olarak hizmet vermiş ve ardından restore edilerek 1990’da müze olarak açılmıştır. Günümüzde müzede, Sivas Kongresi’ni yaşatan orijinal kongre salonu, Atatürk’ün yatak odası ve çalışma alanları gibi bölümler, dönemin havasını yansıtır şekilde korunmuştur. Telgraf odasında kongre tutanakları ve o döneme ait belgeler sergileniyor. Ayrıca, Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’ne ait belgeler ve Milli Mücadele’nin sesi olan İrade-i Milliye Gazetesi’nin basıldığı matbaa makinası da müzenin önemli parçaları arasında bulunuyor.
2016’da yenilenen konseptiyle, Sivas Atatürk ve Kongre Müzesi, ziyaretçilerine Atatürk’ün liderliğinde alınan kararları ve bağımsızlık mücadelesinin izlerini yakından hissettiriyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki bu önemli adımlara tanıklık etmek isteyenler için müze, o dönemin ruhunu yaşatan bir anı mekanı olarak kapılarını açık tutuyor.
13. Kuvâ-yi Milliye Müzesi – Balıkesir
Balıkesir Kuvâ-yi Milliye Müzesi, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinin başlangıç noktalarından biri olan Balıkesir’de yer alır ve Milli Mücadele dönemine ait önemli belgeleri, eserleri ve anıları barındırır. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı sırasında, Balıkesir halkı işgal güçlerine karşı örgütlenmiş ve Kuvâ-yi Milliye hareketinin en aktif bölgelerinden biri olmuştur.
Müzenin bulunduğu bina, 1840 yılında kentin ileri gelenlerinden Giridizade Mehmet Pasha tarafından konak olarak inşa edilmiştir. 1919-1920 yılları arasında Balıkesir Kongreleri bu binada düzenlenmiş ve işgale karşı direnişin planları burada yapılmıştır. Bu kongrelerde alınan kararlar, Milli Mücadele’nin yerel düzeyde örgütlenmesinde büyük rol oynamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, 6 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir’i ziyaret etmiş ve Zağnos Paşa Camii’nde ünlü hutbesini okumuştur. Bu ziyaret sırasında, müze binasında da önemli görüşmeler yapmıştır. Atatürk’ün Balıkesir’deki faaliyetleri, halkın bağımsızlık inancını güçlendirmiş ve ulusal direnişe destek vermelerini sağlamıştır.
1978 yılında müze olarak açılan Balıkesir Kuvâ-yi Milliye Müzesi, altı salon ve bir kütüphaneden oluşmaktadır. Müzenin koleksiyonunda, Kuvâ-yi Milliye dönemine ait silahlar, belgeler, Atatürk’e ait kişisel eşyalar, dönemin gazeteleri ve fotoğraflar sergilenmektedir. Ayrıca, etnografik eserler ve Balıkesir yöresine ait kültürel objeler de müzede yer alıyor.
14. Millî Mücadelede Atatürk Konutu ve Demiryolları Müzesi – Ankara
Ankara’nın Altındağ ilçesinde, Ulus semtindeki Ankara Garı kompleksi içinde yer alan Millî Mücadelede Atatürk Konutu ve Demiryolları Müzesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine tanıklık eden önemli bir yapıdır. 1892 yılında Berlin-Bağdat Demiryolu inşaatı sırasında “Direksiyon Binası” olarak inşa edilen bu yapı, Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal Atatürk tarafından konut ve karargâh olarak kullanılmıştır.
Atatürk, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldikten sonra ilk olarak Ziraat Mektebi’nde kalmış; ancak güvenlik ve ulaşım kolaylığı nedeniyle 15 Ekim 1920’den itibaren bu binaya taşınmıştır. Ankara’da yer alan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde önemli bir rol oynayan tarihi bir yer.
Konak, Alman mimarisinin özelliklerini taşıyan iki katlı bir yapıdır. Alt katı demiryolu yetkililerinin ofisleri, üst katı ise konut olarak kullanılmıştır. Atatürk, Ankara’ya geldiğinde bu evde ağırlanmış ve 18 Mayıs 1920 tarihine kadar burada ikamet etmiştir. Bu süre zarfında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı dâhil olmak üzere, Milli Mücadele’nin kritik kararları ve planlamaları bu konutta gerçekleştirilmiştir.
Atatürk, bu konutta kaldığı dönemde Ankara’ya gelen temsilcilerle ve halkın önde gelen isimleriyle görüşmeler yapmış, Milli Mücadele’nin örgütlenmesi ve yürütülmesi için stratejiler belirlemiştir. Aynı zamanda, Anadolu’nun dört bir yanından gelen destek mesajları ve raporlar burada değerlendirilmiş, ulusal direnişin koordinasyonu sağlanmıştır.
1964 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) tarafından müzeye dönüştürülen yapı, günümüzde “Milli Mücadelede Atatürk Konutu ve Demiryolları Müzesi” adıyla hizmet vermektedir. Müzenin içinde Atatürk’e ait kişisel eşyalar, Milli Mücadele dönemine ait belgeler, haritalar ve fotoğraflar sergilenmektedir. Ayrıca, demiryollarının Milli Mücadele’deki rolünü ve Türkiye’nin modernleşme sürecindeki önemini anlatan objeler ve dokümanlar da müzenin koleksiyonunda yer almaktadır.
15. Kurtuluş Savaşı Müzesi (İlk Meclis Binası) – Ankara
Ankara’nın kalbinde yer alan Kurtuluş Savaşı Müzesi (İlk Meclis Binası), 23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarak bağımsızlık mücadelesine resmen başladığı yerdir. İlk Meclis’teki oturumlarda Atatürk, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ifadesiyle milletin kendi kaderini tayin etme hakkını vurgulamış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmıştır. Bu mecliste alınan kararlar, Cumhuriyet’in kuruluşunu hazırlayan adımlardır.
Mimar Salim Bey tarafından İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Ankara şubesi olarak tasarlanan ve Ankara taşıyla yapılan bu iki katlı tarihi yapı, birinci ulusal mimarlık akımının zarif bir örneğini sunuyor. 1961’de müze olarak düzenlenen bina, 1981’de Atatürk’ün 100. doğum yılına özel “Kurtuluş Savaşı Müzesi” adıyla halkın ziyaretine açıldı.
Müzenin içinde Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünün derin anlamını taşıyan belge ve eşyalar sergileniyor. Genel Kurul Salonu’nda ilk meclis oturumlarının atmosferi yaşatılıyor; milletvekili sıraları, zabıt katiplerinin oturma düzeni, ve Atatürk’ün oturumlara başkanlık ettiği kürsü, dönemin izlerini birebir yansıtıyor. Bu kürsünün üzerine işlenmiş olan “Ve Şâvirhüm fi’l emr” (İş konusunda onlarla müşavere et) ayeti, Atatürk’ün danışma ve iş birliği anlayışını temsil ediyor.
Müzenin diğer odalarında Kurtuluş Savaşı’na dair çeşitli silahlar, hat sanatı eserleri ve Atatürk’e ait kişisel eşyalar yer alıyor. Atatürk’ün yaver odası olarak kullandığı Reis Odası, devrimlerin ilk adımlarına tanıklık eden bir alan olarak dikkat çekiyor. Ayrıca, telgraf odası ve Riyaset Divanı gibi bölümler, bağımsızlık mücadelesinin yönetildiği süreci gözler önüne seriyor. Cumhuriyet’in ilanı, Ankara’nın başkent oluşu ve ilk anayasanın kabulü gibi tarihî adımların atıldığı bu mekan, Atatürk’ün mirasını ve ülkenin kuruluş mücadelesini anlamak isteyenler için zamana direnen bir anıt niteliğinde.
16. Atatürk Müze Köşkü Çankaya – Ankara
Çankaya, Atatürk Müze Köşkü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ve inkılapların hayata geçirilmesine tanıklık eden, Mustafa Kemal Atatürk’ün uzun yıllar boyunca hem konutu hem de çalışma ofisi olarak kullandığı tarihi yapıdır. Ankara’nın Çankaya semtinde bulunan bu köşk, 1921 yılında inşa edilmiş ve Atatürk’e tahsis edilmiştir. Köşk, sade ve işlevsel mimarisiyle dönemin mimari anlayışını yansıtırken, aynı zamanda Türk tarihinin en kritik dönemlerinin yaşandığı bir mekân olarak önem kazanmıştır.
Atatürk, 1921’den 1932’ye kadar bu köşkte ikamet etmiş ve Türkiye’nin kaderini belirleyen birçok önemli kararı burada almıştır. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı, devrimlerin planlanması ve uygulanması gibi ülkenin geleceğini şekillendiren kritik süreçler bu köşkte yürütülmüştür. Atatürk’ün “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” sözünün bu köşkün duvarları arasında yankılanması, mekânın tarihi önemini daha da arttırıyor.
Köşkün iç mekânı, Atatürk’ün yaşam tarzını ve çalışma disiplinini yansıtacak şekilde düzenlenmiştir. Zemin katta kabul salonu, yemek odası ve misafir odaları bulunurken, üst katta Atatürk’ün yatak odası, çalışma odası ve kütüphanesi yer alır. Atatürk’e ait kişisel eşyalar, kıyafetler, el yazmaları, kitaplar ve dönemin mobilyaları orijinal halleriyle sergilenmektedir. Özellikle Atatürk’ün çalışma odasında bulunan masa, sandalye ve kitaplık, onun gece gündüz çalışarak ülkenin geleceği için gösterdiği çabayı gözler önüne serer.
Bahçesinde yer alan ağaçlar ve bitki örtüsü, Atatürk’ün doğa sevgisini yansıtır. Köşkün etrafındaki yeşil alanlar, onun burada yaptığı yürüyüşler ve düşünme anlarına tanıklık etmiştir. 1950 yılında müze haline getirilerek halka açılan Çankaya Atatürk Müze Köşkü, günümüzde rehberli turlar ile ziyaretçilere Atatürk’ün burada geçen günlük yaşamını, çalışma prensiplerini ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecini yakından tanıma fırsatı sunmaktadır. Müze, Türkiye’nin bağımsızlık ve modernleşme sürecinin izlerini taşıyan eşsiz bir kültürel miras niteliğindedir.
17. Büyük Taarruz Karargahı (Atatürk Evi) – Şuhut, Afyonkarahisar
Büyük Taarruz Karargâhı, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanan son büyük hamlesi olan Büyük Taarruz’un en kritik hazırlıklarının yapıldığı yerdir. Mustafa Kemal Atatürk, savaşın gidişatını belirleyen son hazırlıkları ve stratejik toplantıları burada gerçekleştirdi. 24 Ağustos 1922 gecesi Şuhut’a gelerek Hacıveli Konağı’nda karargâh kuran Atatürk, İsmet Paşa (İnönü) ve Fevzi Paşa (Çakmak) gibi üst düzey komutanlarla taarruz planlarını gözden geçirdi. Bu toplantılar, askeri harekâtın detaylandırıldığı, Türk ordusunun zafer stratejisinin oluşturulduğu anlar olarak tarihe geçti.
Atatürk, burada yaptığı toplantılarla düşman savunmasını bozacak saldırının detaylarını belirledi. Bu hazırlıkların ardından 25 Ağustos’ta Kocatepe’ye doğru hareket etti ve 26 Ağustos sabahı taarruzun başlangıç emrini vererek Türk ordusunun kaderini değiştiren harekâtı başlattı. Savaşın ilk günlerinde taarruzun öncü birlikleri başarıyla ilerleyerek Yunan savunma hatlarını kırmayı başardı. 30 Ağustos Zaferi ile Türk ordusu Yunan kuvvetlerini büyük bir bozguna uğratarak zaferin yolunu açtı.
Günümüzde, Atatürk Evi olarak da bilinen bu önemli yapı, orijinaline sadık kalınarak restore edilmiş ve o dönemin ruhunu yaşatacak detaylarla yeniden düzenlenmiştir. Konağın içinde, Atatürk’ün çalışma odası ve yatak odası gibi alanlar korunurken, döneme ait mobilyalar ve askeri planları sembolize eden detaylar sergilenmektedir. Özellikle taarruz öncesinde yapılan son toplantıların izlerini taşıyan bu odalar, ziyaretçilere tarihî bir yolculuk sunar.
Büyük Taarruz Karargahı ve Atatürk Evi, Kurtuluş Savaşı’nın cesaret, azim ve zafer dolu hikâyesini hatırlatan bir anı mekân olarak, ziyaretçilerine Cumhuriyet’in kazanıldığı günlerin izlerini yaşatmaya devam ediyor.
18. Başkomutan Tarihi Milli Parkı – Afyonkarahisar
Başkomutan Tarihi Milli Parkı, Türk Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanan son büyük hamlesi olan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin yaşandığı toprakları kapsayan, tarihi ve manevi değeri yüksek bir alandır. Mustafa Kemal Atatürk’ün başkomutanlığında 26 Ağustos 1922’de Kocatepe’den başlatılan Büyük Taarruz, Türk ordusunun işgalci Yunan kuvvetlerine karşı kesin zaferini sağlamış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolu açmıştır.
Atatürk, taarruz planlarını büyük bir gizlilik ve titizlikle hazırlamış, Şuhut’taki Büyük Taarruz Karargâhı’nda son düzenlemeleri yapmıştır. 25 Ağustos’u 26 Ağustos’a bağlayan gece Kocatepe’ye yürüyen Atatürk, burada sabaha karşı taarruz emrini vermiştir. Savaş sırasında Atatürk’ün “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emri, Türk askerinin moralini yükseltmiş ve zaferin kazanılmasında büyük rol oynamıştır. Bu muharebe, sadece askeri bir başarı değil, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük konusundaki kararlılığının bir göstergesi olmuştur.
Milli park sınırları içinde Kocatepe Anıtı, Büyük Taarruz Şehitliği, Dumlupınar Şehitliği, Zafertepe Anıtı ve birçok şehitlik ile anıt bulunmaktadır. Kocatepe Anıtı, Atatürk’ün taarruzu yönettiği noktada yükselir ve onun liderlik vasıflarını, cesaretini ve ileri görüşlülüğünü simgeler. Dumlupınar Şehitliği ise Büyük Taarruz sırasında şehit düşen binlerce askerin anısına yapılmıştır ve ziyaretçilere o dönemin zorluklarını ve fedakârlıklarını derinden hissettirir.
Milli parkta yer alan Zafertepe Anıtı ve Büyük Taarruz Müzesi, savaşın stratejik aşamalarını, kullanılan silahları, haritaları ve askerlerin günlük yaşamlarını anlatan eserlerle donatılmıştır. Ziyaretçiler, bu müzelerde savaşın seyri hakkında detaylı bilgi alabilir, Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının cesur kararlarına tanıklık edebilirler.
Her yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda düzenlenen törenler ve etkinlikler, bu kutsal toprakların önemini bir kez daha vurgulamakta ve Atatürk’ün mirasını gelecek nesillere aktarmaktadır. Başkomutan Tarihi Milli Parkı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin doruk noktası olan Büyük Taarruz’un izlerini taşıyan, Atatürk’ün liderliğini ve ulusun azmini yansıtan eşsiz bir mekândır. Burada, Cumhuriyet’in kuruluşuna giden yolda atılan adımları ve milletimizin sarsılmaz iradesini yakından hissedebilirsiniz.
19. Atatürk Karargâh Evi – Dumlupınar, Kütahya
Atatürk Karargâh Evi, Türkiye’nin kaderini belirleyen Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi sırasında Mustafa Kemal Atatürk’ün Dumlupınar’da kullandığı kritik karargâh olarak tarihteki yerini alır. 1 Eylül 1922’de, savaşın en çetin anlarında Atatürk bu evde konaklayarak savaşın yönetimini buradan sürdürmüştür. Dumlupınar’da bulunan bu mütevazı yapı, Türk ordusunun nihai zaferini planladığı ve düşmanın Anadolu topraklarından tamamen çıkarılmasının kararlaştırıldığı önemli bir merkez olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk, Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonrasında Dumlupınar’da bulunan bu evi karargâh olarak kullanmış ve burada düşman kuvvetlerinin takibini ve imhasını yönlendiren stratejik kararlar almıştır. Özellikle İzmir’e doğru başlatılan ileri harekâtın planlaması bu karargâhta yapılmıştır. Atatürk’ün burada söylediği “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emri, Türk ordusunun zaferle taçlandırdığı bir sürecin başlangıcı olmuştur.
İki katlı ahşap bir yapı olan Atatürk Karargâh Evi, günümüzde müze olarak hizmet vermektedir. Müzenin içinde Atatürk’ün çalışma odası, yatak odası ve toplantı salonu orijinaline sadık kalınarak düzenlenmiştir. Atatürk’e ait kişisel eşyalar, dönemin askeri haritaları, savaş planları ve silahlar sergilenmektedir. Ayrıca, savaş sırasında kullanılan iletişim cihazları ve telgraflar da müzede görülebilir.
20. Atatürk Müzesi – İzmir
İzmir’in Alsancak semtinde, Kordon Boyu üzerinde yer alan İzmir Atatürk Müzesi, 1875-1880 yılları arasında halı tüccarı Takfor Efendi tarafından Neo-klasik tarzda inşa edilmiştir. Bina, 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşunun ardından Türk ordusunun karargâhı olarak kullanılmış ve 1923’te İzmir İktisat Kongresi sırasında Atatürk, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığının önemini vurgulamış ve ‘Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça kalıcı olamaz’ diyerek Türkiye’nin kalkınma vizyonunu ortaya koymuştur.
İzmir Belediyesi, 1926 yılında bu yapıyı satın alarak Mustafa Kemal Atatürk’e hediye etmiştir. Atatürk, 1930-1934 yılları arasında İzmir’e gelişlerinde bu evde konaklamıştır. 11 Eylül 1941’de müze olarak halka açılan yapı, yıllar içinde çeşitli restorasyonlardan geçmiş. İç mekanında Atatürk’ün kullandığı mobilyalar, kişisel eşyaları, yemek ve yatak odaları gibi özel alanlar orijinal halleriyle korunuyor.
Müzenin üst katındaki toplantı salonunda, Atatürk’ün çalışma masası ve diğer komutanların balmumu heykelleriyle o dönemin önemli toplantılarını temsil eden detaylar yer alıyor. Ayrıca, kütüphanede Shakespeare temalı sandalyeler, Atatürk’ün Fransızca ansiklopedileri ve Osmanlı-Levanten mimarisini yansıtan özgün dekoratif unsurlar dikkat çekiyor. İzmir Atatürk Müzesi, Türkiye’nin kuruluş yıllarına ve Atatürk’ün mirasına dair izleri derin bir bağ ile sunar.
21. Kasr-ı Hümayun (Av Köşkü) Saray Müzesi – İzmit
İzmit’in Kemalpaşa Mahallesi’nde, İzmit Saat Kulesi’nin yanında yer alan Kasr-ı Hümayun, diğer adıyla Av Köşkü, Osmanlı döneminin mimari zarafetini yansıtan önemli bir yapıdır. İlk olarak IV. Murat döneminde ahşap olarak inşa edilen yapı, deprem ve yangınlar nedeniyle yıkılmış; günümüze ulaşan hali ise Sultan Abdülaziz döneminde (1861-1876) inşa edilmiştir. Mimarı, Dolmabahçe Sarayı’nın da mimarı olan Garabet Amira Balyan’dır.
Mustafa Kemal Atatürk, 16 Ocak 1923 tarihinde İzmit’e gelerek Kasr-ı Hümayun’da önemli bir basın toplantısı düzenlemiştir. Bu toplantı, Cumhuriyet’in ilanından önce gerçekleşmiş olup, Atatürk’ün yeni Türkiye’nin geleceği hakkında basın mensuplarıyla ilk kapsamlı görüş alışverişinde bulunduğu yer olarak tarihe geçmiştir. Atatürk, burada gazetecilerle gerçekleştirdiği söyleşide Cumhuriyet’in ilanı, saltanatın kaldırılması ve laiklik gibi konularda fikirlerini paylaşmış, devrimlerin temelini atacak mesajlar vermiştir.
Günümüzde müze olarak hizmet veren Kasr-ı Hümayun, ziyaretçilerine hem Osmanlı döneminin ihtişamını hem de Atatürk’ün Cumhuriyet’in kuruluş sürecindeki vizyonunu yakından tanıma fırsatı sunmaktadır. Müzenin içinde Atatürk’e ait kişisel eşyalar, o döneme ait fotoğraflar, gazeteler ve belgeler sergilenmektedir. Özellikle Atatürk’ün İzmit’te düzenlediği basın toplantısına dair orijinal dokümanlar ve görseller, müzenin en değerli parçaları arasındadır.
Sarayın mimari özellikleri arasında geniş ve yüksek tavanlı salonlar, zarif tavan süslemeleri, ahşap işçiliği ve mermer detaylar dikkat çeker. Müzenin odalarında dönemin mobilyaları, kristal avizeler ve dekoratif objeler özenle korunarak sergilenmektedir. Ayrıca, sarayın bahçesi ve terasları ziyaretçilere Marmara Denizi’nin eşsiz manzarasını sunar.
22. Atatürk Evi Müzesi – Bursa
Bursa Atatürk Evi Müzesi, Cumhuriyet’in ilanının ardından Atatürk’ün Bursa ziyaretlerinde kaldığı özel bir ev olarak tarihte yerini almıştır. Çekirge semtinde yer alan bu konak, ilk olarak 1895 yılında yapılmış ve Cumhuriyet’in kurucusu için bir ikametgah olarak tahsis edilmiştir. Atatürk, 1922’den itibaren Bursa ziyaretlerinde bu evde konaklamış, Kurtuluş Savaşı sonrası Türkiye’nin yeniden yapılanma sürecinde buradan pek çok önemli görüşme ve toplantıya imza atmıştır. 1986’da müze olarak düzenlenen yapı, “Atatürk Evi Müzesi” adı altında hizmete açılmıştır.
Müze, Atatürk’ün Bursa’ya dair anılarını ve o döneme ait izleri barındırıyor. Atatürk’e ait kişisel eşyalar, yatak odası ve çalışma alanları, onun devlet yönetiminde nasıl bir disipline ve özene sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Bursa Atatürk Evi, Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki vizyonunu ve halka adanmış yaşamını yakından hissetmek isteyenler için Türkiye tarihine dair önemli bir pencere açar.
23. Pembe Köşk – Ankara
Ankara’nın Çankaya ilçesinde yer alan Pembe Köşk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 48 yıl boyunca ailesiyle birlikte yaşadığı ve aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün de sık sık ziyaret ettiği ve Cumhuriyet tarihinin önemli anlarına tanıklık eden bir mekân olarak bilinir. İsmet İnönü, 10 Eylül 1923 tarihinde bu evi Mehmet Uzunzade’den satın almış ve 1925 yılında ailesiyle birlikte buraya taşınmıştır.
Köşk, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’nın sosyal ve siyasi yaşamının merkezi hâline gelmiştir. Atatürk, İsmet İnönü ile burada birçok kez bir araya gelmiş, ülkenin geleceğine dair kararlar ve inkılaplar hakkında görüşmeler yapmıştır. Özellikle köşkün samimi atmosferi, devlet adamlarının resmi toplantılar dışında da bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunmalarına olanak sağlamıştır.
Pembe Köşk adını, dış cephesinin pembemsi renginden alır ve mimarisiyle dönemin estetik anlayışını yansıtır. İç mekânda, İnönü ailesine ait mobilyalar, kişisel eşyalar ve sanat eserleri sergilenmektedir. Atatürk’ün köşkü ziyaretleri sırasında kullandığı odalar ve eşyalar da özenle korunmuş, ziyaretçilere o dönemin ruhunu yaşatmak amacıyla aslına uygun şekilde düzenlenmiştir.
Günümüzde Pembe Köşk, İnönü Vakfı tarafından müze olarak işletilmektedir. Yılın belirli dönemlerinde halka açılan köşk, ziyaretçilere Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarındaki sosyal ve siyasi atmosferi yakından hissetme fırsatı sunar. Müze turları sırasında, Atatürk ve İsmet İnönü’nün burada gerçekleştirdiği önemli görüşmeler, alınan kararlar ve ülkenin modernleşme sürecine dair bilgiler paylaşılır.
Pembe Köşk’ü ziyaret edenler, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki yaşam tarzını, dönemin mimari ve sanatsal özelliklerini yakından gözlemleyebilirler. Köşk, Atatürk ile İnönü arasındaki dostluk ve iş birliğinin somut bir yansıması olarak, Türkiye’nin geçmişine dair derin bir anlayış kazanmak isteyenler için önemli bir duraktır.
24. Atatürk Evi Müzesi – Konya
Konya Atatürk Evi Müzesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Konya’yı ziyaretleri sırasında konakladığı ve önemli kararların alındığı tarihi bir mekân olarak bilinir. Atatürk, Milli Mücadele döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Konya’ya birden fazla kez gelmiş ve şehrin halkıyla yakın ilişkiler kurmuştur. Bu ziyaretleri sırasında kaldığı bu ev, hem onun Konya’ya verdiği önemi hem de Konya halkının ona duyduğu sevgi ve saygıyı yansıtmaktadır.
1912 yılında inşa edilen bu yapı, başlangıçta Hacı Hüseyin Efendi’ye ait bir konut olarak kullanılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, 1923, 1925 ve 1926 yıllarındaki Konya ziyaretlerinde bu evde konaklamış, şehirde yaptığı toplantılar ve görüşmelerle Cumhuriyet’in temellerinin atılmasında önemli adımlar atmıştır. 1928 yılında Konya halkı tarafından Atatürk’e hediye edilen bu konak, onun şehre olan bağlılığının ve halkın ona duyduğu minnettarlığın bir simgesi haline gelmiştir.
İki katlı ve geleneksel Türk mimarisinin özelliklerini taşıyan Konya Atatürk Evi, geniş bir bahçe içinde yer alır. İç mekânda Atatürk’ün yatak odası, çalışma odası ve misafir salonu gibi bölümler orijinal eşyalarıyla korunmaktadır. Odalarda Atatürk’e ait kişisel eşyalar, kıyafetler, belgeler ve fotoğraflar sergilenmektedir. Ayrıca, Konya’nın Milli Mücadele dönemindeki rolünü ve Atatürk’ün şehre yaptığı katkıları anlatan panolar ve sergiler de bulunmaktadır.
1940 yılında müze olarak ziyarete açılan Konya Atatürk Evi Müzesi, günümüzde hem yerli hem de yabancı ziyaretçilere Atatürk’ün yaşamına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine dair önemli bilgiler sunmaktadır.
25. Atatürk Evi Müzesi – Kayseri
Atatürk Evi Müzesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Mücadele döneminde Kayseri’ye yaptığı ziyaretlerde konakladığı ve önemli kararların alındığı tarihi bir mekân olarak bilinir. Atatürk, 19 Aralık 1919’da Sivas Kongresi’nin ardından Anadolu’daki direnişi örgütlemek ve halkla buluşmak amacıyla Kayseri’ye gelmiş ve bu evde misafir edilmiştir. Bu ziyaret sırasında halkın coşkulu sevgi gösterileriyle karşılanan Atatürk, Kayseri halkının Milli Mücadele’ye verdiği desteği yakından hissetmiştir.
1915 yılında inşa edilen bu iki katlı taş yapı, dönemin Kayseri mutasarrıfı (valisi) Muammer Bey tarafından yaptırılmıştır. Geleneksel Türk mimarisinin özelliklerini yansıtan ev, geniş bir avluya ve özgün iç mekân düzenlemelerine sahiptir. Atatürk, bu evde kaldığı süre boyunca silah arkadaşlarıyla birlikte Kurtuluş Savaşı’nın stratejilerini tartışmış ve Kayseri’nin savunması için gerekli tedbirleri planlamıştır. 1923 yılında Atatürk’ün Kayseri’yi ikinci ziyareti sırasında da bu evde konaklaması, yapının tarihi önemini pekiştirmiştir. Kayseri halkı, Atatürk’ün bu ziyaretlerinden büyük bir onur duymuş ve şehre olan ilgisini her zaman takdirle anmıştır.
1966 yılında Kayseri Belediyesi tarafından kamulaştırılan bina, 1983 yılında kapsamlı bir restorasyon sürecinden geçirilerek “Atatürk Evi Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır. Müzenin iç mekânında Atatürk’e ait kişisel eşyalar, kıyafetler, Milli Mücadele dönemine ait belgeler ve fotoğraflar sergilenmektedir. Ayrıca, Kayseri’nin kültürel ve tarihi mirasını yansıtan etnografik eserler ve yöresel el sanatları ürünleri de müzenin koleksiyonunda yer alıyor.
26. Atatürk Evi Müzesi – Rize
Atatürk Evi Müzesi, Rize’nin merkezinde yer alan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün 17 Eylül 1924 tarihinde gerçekleştirdiği ziyaret sırasında konakladığı tarihi bir binada bulunmaktadır. Cumhuriyet’in ilanından sonra ülkenin her köşesini ziyaret ederek halkla buluşan Atatürk, Karadeniz’in incisi Rize’de de büyük bir coşkuyla karşılanmıştır. Bu ziyaretinde bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel durumunu yakından incelemiş, çay üretiminin geliştirilmesi ve bölgenin kalkınması için önemli tavsiyelerde bulunmuştur.
Üç katlı olan bu ahşap yapı, 20. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olup, geleneksel Karadeniz mimarisinin özelliklerini yansıtır. Cumbalı pencereleri, ahşap süslemeleri ve özgün mimarisiyle dikkat çeken bina, Atatürk’ün Rize’de kaldığı süre boyunca bölgenin ileri gelenleriyle yaptığı toplantılara ev sahipliği yapmıştır. Atatürk, burada halkın sorunlarını dinlemiş, Cumhuriyet’in getireceği yenilikler ve reformlar hakkında bilgilendirmelerde bulunmuştur.
1985 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamulaştırılan bina, restore edilerek “Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi” adıyla ziyarete açılmıştır. Müzenin giriş katında Rize’nin geleneksel yaşamını ve kültürünü yansıtan etnografik eserler sergilenmektedir. Yöresel el sanatları, geleneksel kıyafetler, mutfak eşyaları ve günlük yaşam objeleri, ziyaretçilere Karadeniz insanının yaşam biçimini tanıtır.
Üst katlarda ise Atatürk’e ait kişisel eşyalar, Rize ziyareti sırasında çekilmiş fotoğraflar, döneme ait belgeler ve gazeteler yer almaktadır. Atatürk’ün konakladığı odalar orijinaline sadık kalınarak düzenlenmiş olup, yatak odası, çalışma odası ve misafir kabul salonu gibi bölümler ziyaretçilerin ilgisine sunulmaktadır. Odalarda kullanılan mobilyalar, dekoratif unsurlar ve aksesuarlar, 1920’lerin atmosferini yansıtarak ziyaretçilere tarihî bir yolculuk imkânı sunar.
27. Atatürk Evi Müzesi – Şebinkarahisar, Giresun
Atatürk Evi Müzesi, Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün 11 Ekim 1924 tarihinde gerçekleştirdiği ziyaret sırasında konakladığı tarihi bir binada bulunmaktadır. Cumhuriyet’in ilanının ardından Anadolu’yu karış karış gezen Atatürk, halkla buluşmak, yeni yönetim biçimini tanıtmak ve reformlarını anlatmak amacıyla Şebinkarahisar’a da uğramıştır.
Atatürk, bu ziyaretinde Hacı Hasan Efendi Konağı’nda misafir edilmiştir. Konak, 1900’lü yılların başlarında inşa edilmiş olup, geleneksel Türk mimarisinin özelliklerini taşıyan iki katlı ahşap bir yapıdır. Atatürk burada halkla bir araya gelmiş, onların sorunlarını dinlemiş ve Cumhuriyet’in getireceği yenilikler hakkında bilgiler paylaşmıştır. Bu ziyaret, Şebinkarahisar halkı için büyük bir önem taşımış ve Atatürk’ün bölgeye verdiği değerin bir göstergesi olmuştur.
Daha sonra restore edilerek müzeye dönüştürülen bu tarihi yapı, 2004 yılından itibaren “Atatürk Evi Müzesi” adıyla ziyaretçilere kapılarını açmıştır. Müzenin iç mekânında Atatürk’e ait kişisel eşyalar, fotoğraflar, belgeler ve Şebinkarahisar ziyaretine dair hatıralar sergilenmektedir. Ayrıca, yöreye özgü etnografik eserler, geleneksel kıyafetler ve el sanatları ürünleri de müzenin koleksiyonunda yer alıyor.
Atatürk Evi Müzesi, hem Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu halkıyla kurduğu yakın ilişkileri gözler önüne sermekte hem de Şebinkarahisar’ın tarihine ve kültürel mirasına ışık tutmaktadır. Ziyaretçiler, bu müzede Atatürk’ün vizyonunu, liderlik özelliklerini ve Cumhuriyet’in temellerinin nasıl atıldığını yakından hissedebilirler.
28. Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi – Tokat
Tokat’ın merkezinde, Devegörmez Mahallesi’nde bulunan Tokat Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Millî Mücadele yıllarında ve Cumhuriyet döneminde Tokat’ı ziyaretlerinde konakladığı önemli bir mekândır. Bu konak, Atatürk’ün silah arkadaşlarından ve Tokat Milletvekilliği yapmış Mustafa Vasfi Süsoy’a aitti. Atatürk, 26 Eylül 1924 tarihli ziyaretinde eşi Latife Hanım ile birlikte bu konakta misafir olmuştur.
19. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş olan bu iki katlı ahşap konak, geleneksel Osmanlı sivil mimarisinin özelliklerini taşır. Cumbalı pencereleri, ahşap süslemeleri ve geniş avlusuyla dikkat çeken yapı, Atatürk’ün Tokat’ta kaldığı süre boyunca yerel halkla ve önde gelen kişilerle yaptığı görüşmelere ev sahipliği yapmıştır. Atatürk, bu evde Milli Mücadele’nin geleceği için stratejik kararlar almış ve halkın direniş ruhunu canlandırmıştır.
1981 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamulaştırılan bina, kapsamlı bir restorasyon sürecinin ardından 2007 yılında “Atatürk Evi Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır. Müzenin iç mekânı, Atatürk’ün konakladığı dönemin atmosferini yansıtacak şekilde orijinaline sadık kalınarak düzenlenmiştir. Alt katta Tokat’ın tarihi ve kültürel zenginliklerini yansıtan etnografik eserler sergilenirken, üst katta Atatürk’e ait kişisel eşyalar, fotoğraflar, belgeler ve Tokat ziyaretine dair hatıralar bulunmaktadır.
29. Atatürk Köşkü (Gazi Köşkü) – Diyarbakır
Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesinde, Mardin Kapısı’nın dışında Dicle Nehri kıyısında yer alan Gazi Köşkü, 15. yüzyılda Akkoyunlu Devleti döneminde inşa edilmiş tarihi bir yapıdır. Önceleri “Semanoğlu Köşkü” olarak bilinen bu yapı, I. Dünya Savaşı sırasında 16. Kolordu Komutanı olarak Diyarbakır’da görev yapan Mustafa Kemal Atatürk tarafından karargâh olarak kullanılmıştır. Atatürk, 14 Mart 1916 tarihinde Diyarbakır’a gelmiş ve 27 Mart 1917 tarihine kadar bu köşkte kalmıştır.
Atatürk’ün 15 Kasım 1937’deki Diyarbakır ziyareti sırasında da bu köşkte konaklayarak bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel durumu hakkında incelemelerde bulunmuştur. Halkla ve yerel yöneticilerle bir araya gelerek bölgenin kalkınması için önemli görüşmeler yapmıştır. Bu ziyaret, Atatürk’ün ülkenin her köşesine olan ilgisini ve ulusal birlik konusundaki hassasiyetini göstermesi açısından büyük önem taşır.
Diyarbakır Belediyesi tarafından satın alınarak Atatürk’e armağan edilen köşk, o tarihten sonra “Gazi Köşkü” veya “Atatürk Köşkü” olarak anılmaya başlanmıştır. Diyarbakır evleri tipinde, geniş eyvanlı ve siyah-beyaz kesme taşlardan yapılmış olan köşk, mimari özellikleriyle dikkat çeker. Girişin sağındaki küçük kapı mutfağa, solundaki kapı ise çay ocağına açılmaktadır. Üst katta çalışma ve yatak odaları bulunuyor.
Günümüzde Gazi Köşkü, müze ve kültürel etkinlik alanı olarak hizmet vermektedir. İç mekânda Atatürk’e ait kişisel eşyalar, ziyaretine ait fotoğraflar ve döneme ait belgeler sergilenmektedir. Ayrıca Diyarbakır’ın tarihini ve kültürel zenginliklerini yansıtan etnografik eserler de müzede yer alıyor. Ziyaretçiler, köşkün bahçesinde Dicle Nehri’nin manzarasının tadını çıkarabilir, Atatürk’ün Diyarbakır halkıyla kurduğu sıcak bağları ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki çalışmalarını yakından hissedebilirler.
30. Atatürk Evi Müzesi – Adana
Atatürk Evi Müzesi, Adana’nın Seyhan ilçesinde yer alan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün 15 Mart 1923 tarihinde Adana’yı ziyareti sırasında konakladığı tarihi bir binada bulunuyor. Bu ziyaret, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasının ardından Atatürk’ün Anadolu’daki şehirleri dolaşarak halkla buluştuğu, Cumhuriyet’in kuruluşunu ve inkılapları anlattığı önemli bir dönemdir.
Atatürk, Adana ziyaretinde coşkulu kalabalıklar tarafından karşılanmış ve burada yaptığı konuşmada tarımın, sanayinin ve ticaretin geliştirilmesinin önemini vurgulamıştır. Ayrıca, Adana halkının Milli Mücadele’ye verdiği destekten ötürü teşekkürlerini iletmiştir. Atatürk’ün bu ziyareti, Adana için büyük bir gurur kaynağı olmuş ve şehirde onun hatırasını yaşatmak amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmıştır.
1889 yılında inşa edilen bu iki katlı geleneksel Adana evi, tipik Türk konut mimarisinin özelliklerini yansıtmaktadır. Kesme taş ve tuğladan yapılmış olan yapı, cumbaları, ahşap süslemeleri ve geniş avlusuyla dikkat çeker. Ev, ilk olarak Ramazanoğlu ailesine ait olup, daha sonra Tepebağ Mahallesi’ndeki tarihi dokunun önemli bir parçası haline gelmiştir.
Müze koleksiyonunda Atatürk’e ait kişisel eşyalar, kıyafetler, baston, şapka ve cep saati gibi objeler sergileniyor. Ayrıca, Atatürk’ün Adana ziyareti sırasında çekilmiş fotoğraflar, dönemin gazeteleri, belgeler ve Adana’nın Milli Mücadele’deki rolünü anlatan dokümanlar da müzede görülebilir. Bunun yanı sıra, Adana’nın kültürel mirasını yansıtan etnografik eserler, geleneksel el sanatları ürünleri ve yöresel kıyafetler de sergileniyor. Bu müzeyi ziyaret ederek, Atatürk’ün halkıyla kurduğu güçlü bağları, ülkenin kalkınmasına dair düşüncelerini ve geleceğe yönelik umutlarını daha derinden hissedebilirsiniz.
31. Atatürk Evi Müzesi – Mersin
Mersin Atatürk Evi, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1925 yılında Mersin ziyareti sırasında konakladığı, tarihi ve kültürel bir öneme sahip yapıdır. Aslen 1897 yılında Rum tüccar Konstantin Mavromati tarafından inşa edilen bina, uzun yıllar “Krisman Konağı” olarak bilinmiş, 1976’da Mersin Belediyesi tarafından kamulaştırıldıktan sonra Atatürk Evi olarak anılmaya başlanmıştır. 1980 yılında başlayan restorasyon çalışmaları sonucunda 12 Ekim 1992’de “Atatürk Evi ve Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır.
Atatürk Evi’nin alt katında, Mersin ziyaretlerine ait fotoğraflar ve belgeler sergilenirken, üst katında dönemin orijinal mobilyalarıyla dekore edilmiş odalar bulunur. Bu katta ayrıca, Anıtkabir Müzesi’nden getirilen Atatürk’ün kişisel eşyaları ve çeşitli etnografik eserler yer almaktadır. Müze, geniş bahçesi ve Osmanlı dönemi mimarisini yansıtan taş işçiliğiyle dikkat çekiyor.
Atatürk Evi, hafta içi her gün 09:00-16:30 saatleri arasında açık ve Mersin’in merkezinde, Atatürk Caddesi üzerinde bulunuyor. Bu tarihi yapı, Atatürk’ün Mersin ve çevresine olan bağlılığını ve halkla yakın ilişkilerini yansıtan anlamlı bir müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.
32. Atatürk Orman Çiftliği – Ankara
Atatürk Orman Çiftliği, Ankara’nın batısında geniş bir alana yayılan ve Türkiye’nin tarım ve hayvancılık alanında modernleşme yolunda attığı en önemli adımlardan biridir. 1925 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulan bu çiftlik, dönemin zor şartlarına rağmen tarımda örnek bir model oluşturma amacı taşımıştır. O dönemde bataklık olan bu alan, Atatürk’ün öngörüsü ve çalışmalarıyla kısa sürede verimli bir tarım arazisine dönüştürülmüştür.
Atatürk, bu çiftliği kurarken tarımda kendi kendine yeten, üretim kapasitesi yüksek bir Türkiye hayal etmiştir. Bu amaçla hayvancılık, süt üretimi, sebze-meyve yetiştiriciliği, seracılık gibi birçok alanda çalışmalar yapılmış ve Türkiye’de ilk kez modern tarım teknikleri burada uygulanmıştır. Çiftlikte, dönemin en gelişmiş tarım araçları ve yöntemleri kullanılarak üretim gerçekleştirilmiş ve bu sayede Türk çiftçisine modern tarımın imkânları tanıtılmıştır.
Atatürk Orman Çiftliği, sadece tarımsal üretim değil, aynı zamanda sosyal bir alan olarak da dikkat çekiyor. 1933 yılında açılan Türkiye’nin ilk hayvanat bahçesi ve geniş yeşil alanlar, halkın vakit geçirebileceği keyifli mekânlar sunarak çiftliğin sosyal boyutunu güçlendirmiştir. Çiftlikte üretilen süt, yoğurt, peynir, bal gibi gıda ürünleri ise hem Ankara halkının günlük yaşamına dâhil olmuş hem de ülke çapında geniş bir dağıtım ağına ulaşmıştır.
Atatürk, çiftliğin kuruluş aşamasında ve sonrasında burayı sık sık ziyaret etmiştir. Özellikle 1926 yılında, çiftlik arazisinde atla gezintiye çıktığı bir gün, Söğütözü koruluğundaki bir yeri beğenerek burada dinlenmek üzere bir kulübe yaptırılmasını istemiştir. Bu kulübe, Atatürk’ün çiftlikteki dinlenme evi olarak biliniyor. Ayrıca, Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde, Atatürk’ün doğduğu Selanik’teki evin birebir kopyası olan Atatürk Evi bulunuyor. Bu ev, 10 Kasım 1981 tarihinde ziyarete açılmıştır. Binanın ölçüleri, içine konulan eşyaların ölçü, desen ve biçimleri Selanik’teki evin aynısı olup, yerleştirme düzeni de aslına uygun olarak yapılmıştır.
Bugün, Atatürk Orman Çiftliği, yalnızca bir tarım arazisi değil; Atatürk’ün tarımsal üretime, halkın refahına ve ülkenin kalkınmasına verdiği önemi yansıtan, Cumhuriyet’in modernleşme hedeflerini yaşatan özel bir anıt olarak varlığını sürdürüyor.
33. Latife Hanım Köşkü Anı Evi – İzmir
İzmir’in Karşıyaka ilçesinde bulunan Latife Hanım Köşkü Anı Evi, Mustafa Kemal Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın ailesine ait bir konak olması ve annesi Zübeyde Hanım’ın son günlerini geçirdiği yer olarak derin bir manevi anlam taşıyor. 19. yüzyıl sonlarında inşa edilen köşk, uzun yıllar Uşakizade ailesinin yazlık evi olarak kullanıldı. 2005 yılında Karşıyaka Belediyesi tarafından kamulaştırılıp restore edilen köşk, 2008’de “Latife Hanım Anı Evi” adıyla ziyaretçilere açıldı.
Köşkün odalarında Atatürk, Zübeyde Hanım ve Latife Hanım’ın balmumu heykelleri ve dönemin özgün mobilyaları, o günlerin ruhunu yaşatıyor. Latife Hanım’a ait özel eşyalar ve detaylarla düzenlenen odalar, ziyaretçilerin Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki aile yaşamını hissetmesini sağlıyor. Bu köşk, Atatürk ve ailesinin hatırasını özenle koruyarak gelecek kuşaklara aktaran bir anı evi olarak İzmir’in tarihinde değerli bir yer tutuyor.
34. Atatürk Evi ve Etnoğrafya Müzesi – Silifke, Mersin
Silifke’de yer alan Silifke Atatürk Evi, Mustafa Kemal Atatürk’ün 27 Ocak 1925’teki ilk Silifke ziyaretinde konakladığı ve ardından müzeye dönüştürülmüş olan tarihi bir yapıdır. 1914 yılında taş ve ahşap malzemeden inşa edilen bu iki katlı ev, 1982 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamulaştırılmış ve restore edilerek 1987’de Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi olarak açılmıştır. Atatürk’ün Silifke ziyaretlerinde özellikle yerel kooperatifler ve tarım girişimlerine destek vermesi nedeniyle, bu müzede onun Silifke’deki çalışmalarıyla ilgili belgeler, fotoğraflar ve gazete haberleri de sergilenmektedir.
Müze içinde Atatürk’ün konakladığı odalar, o döneme ait mobilya ve eşyalar ile korunmuş olup, yöreye ait etnografik eşyalar da ziyaretçilere sunulmaktadır. Evin bahçesinde, Atatürk’ün Silifke’ye olan ilgisini anmak amacıyla yapılan heykel ve anıtlar da bulunmaktadır. Silifke Atatürk Evi, Atatürk’ün halkla yakın ilişkilerini ve Anadolu’daki modernleşme çabalarını hissettiren özel bir anı mekanı olarak halkın ziyaretine açıktır.
35. Atatürk Köşkü – Termal, Yalova
Yalova Termal ilçesinde yer alan Atatürk Köşkü, 1929 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 38 gün gibi kısa bir sürede inşa edilmiştir. Prof. S. Hakkı Eldem tarafından tamamen ahşap malzemeden yapılan bu iki katlı köşk, Türk sivil mimarisinin Cumhuriyet dönemindeki erken örneklerinden biridir. Yapı, hem devlet adamlarının hem de halkın ağırlanması amacıyla kullanılmış olup, dönemin birçok önemli kararı burada alınmıştır. Yerli Malı Haftası’nın ilanı, Türk Tarih ve Dil Kurumlarının kuruluşu ve çok partili sisteme geçiş gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarındaki önemli adımlar, bu köşkte yapılan toplantılarda şekillendirilmiştir.
İç mekandaki mobilyalar ve dekoratif unsurlar, Dolmabahçe ve Beylerbeyi saraylarından özenle seçilmiş, buraya getirilmiştir. Köşkte İran ve Hereke halıları, Fransız lake sandalyeler, Osmanlı saraylarına özgü porselenler ve İran Şahı’nın hediyesi bir saat gibi pek çok özgün parça sergilenmektedir. Aynı zamanda Nurettin Niyazi’nin ve Ayvazoski’nin tabloları gibi sanat eserleri de mekânı süsler. 1983 yılında kültürel varlık olarak tescil edilen köşk, bugün Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı tarafından halkın ziyaretine açık bir müze olarak korunmaktadır.
36. Yürüyen Köşk – Yalova
Yalova’nın simgesi haline gelen Yürüyen Köşk, Atatürk’ün doğaya duyduğu derin sevgiyle ve ileri görüşlülüğüyle ortaya çıkmış, kendine özgü bir tarihî hikâyeye sahiptir. Atatürk, 1929 yılında Yalova Millet Çiftliği’ni ziyaret ederken köşkün hemen yanında bulunan büyük bir çınar ağacını fark eder ve köşkü bu ağacın gölgesine inşa ettirir. Ancak, 1930 yılında çınarın dalları köşkün duvarlarına zarar vermeye başlayınca, bahçıvanlar dalları kesmek için Atatürk’ten izin ister. Atatürk, bunun yerine köşkün çınardan uzaklaştırılmasını emreder. Böylece, raylar üzerinde yapılan özenli bir çalışma sonucunda bina 4.80 metre doğuya kaydırılır ve çınarın dalları kesilmekten kurtulur. Bu olağanüstü işlemden sonra yapı, “Yürüyen Köşk” adıyla anılmaya başlanır.
Ahşap malzemeden inşa edilen ve sade bir mimariye sahip köşkün iç mekanında Atatürk’e ait eşyalar, kristal camlı toplantı odası ve özel oturma alanları bulunuyor. Yürüyen Köşk, Atatürk’ün doğaya duyduğu hassasiyeti ve ileriye dönük düşüncesini yansıtan bir anıt niteliğindedir.
37. Atatürk Evi Müzesi – Antalya
Antalya Atatürk Evi ve Müzesi, Atatürk’ün Antalya’yı ziyaretleri sırasında konakladığı köşk olarak bilinir. 6 Mart 1930’daki ilk ziyareti sırasında Atatürk, Antalya’nın doğası ve manzarası karşısında “Hiç şüphesiz, Antalya yeryüzündeki en güzel yerdir” sözleriyle şehrin güzelliklerine duyduğu hayranlığı ifade etmiştir. Atatürk, Antalya’yı toplam üç kez ziyaret etmiştir, ve kendisine tahsis edilen bu köşk, 1986 yılında onun anısını yaşatmak için müze haline getirilmiştir.
İki katlı olan yapı, dikdörtgen planlı ve yığma taş duvarlı bir yapıdır. Alt katta Atatürk’ün Antalya ziyaretlerine dair fotoğraflar ve belgeler sergilenirken, üst katta Atatürk’e ait eşyalar ve hatıra paralar sergilenmektedir. Aynı zamanda toplantı ve yatak odaları ile döneme ait gazete kupürleri de burada bulunur. Müze, Atatürk’ün ziyaretleri anısına halka açık bir kültür mirası olarak hizmet veriyor.
38. Dolmabahçe Sarayı – İstanbul
İstanbul Boğazı’nın eşsiz manzarasına hakim olan Dolmabahçe Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık eden görkemli bir yapıdır. Mustafa Kemal Atatürk, 1927-1938 yılları arasında Dolmabahçe’de kalarak çalışmalarını bu saraydan yürütmüş ve 10 Kasım 1938’de burada hayata gözlerini yummuştur. Atatürk’ün vefat ettiği 71 numaralı oda, korunmuş ve halkın ziyaretine açılmıştır.
1843-1856 yılları arasında Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılan saray, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde idari merkez olarak kullanılmıştır. Sarayın 285 odası, 46 salonu ve 6 hamamı vardır; Batı’dan esinlenerek Rokoko, Barok ve Neoklasik stillerle tasarlanmış ancak Osmanlı sanatıyla harmanlanmıştır. Sarayın en dikkat çekici alanlarından olan Muayede Salonu, 2000 metrekarelik alanı, 56 sütunu ve 4,5 tonluk kristal avizesiyle dikkat çeker; burada devlet törenleri düzenlenmiştir.
Atatürk’ün hatırasını yaşatan bu tarihi yapı, ziyaretçilerine Cumhuriyet’in kurucusunu anma ve onun izini sürme imkânı sunuyor; Dolmabahçe Sarayı, Atatürk’ün Türkiye için verdiği mücadeleye ve Cumhuriyet’in ilk adımlarına tanıklık eden özel bir yer olarak tarihe değer katıyor.
39. Florya Atatürk Deniz Köşkü – İstanbul
Florya Atatürk Deniz Köşkü, İstanbul’un Marmara kıyısında, Atatürk’ün isteğiyle 1935 yılında İstanbul Belediyesi tarafından yaptırılan sade ve modern bir yapıdır. Mimar Seyfi Arkan tarafından tasarlanan köşk, deniz tabanına çakılan kazıklar üzerine inşa edilerek kıyıya ince bir köprüyle bağlanmıştır. Bu benzersiz tasarım, köşke İstanbul’un sahil manzarası eşliğinde dingin bir dinlenme alanı kazandırmıştır. Atatürk, 14 Ağustos 1935’te açılışı yapılan köşkü, çalışma ve dinlenme alanı olarak sıkça kullanmış, 1936’da İngiltere Kralı VIII. Edward ve Madam Simpson gibi önemli konuklarını burada ağırlamıştır.
Atatürk, köşkü son olarak 28 Mayıs 1938’de ziyaret etmiştir. Vefatının ardından köşk Cumhurbaşkanlığı yazlık konutu olarak kullanılmaya devam etmiş, 1988 yılında ise TBMM’ye bağlı Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na devredilmiştir. 1993’te kapsamlı bir restorasyonun ardından müze olarak ziyarete açılan köşk, “Atatürk İstanbul’da” temalı sergiye ev sahipliği yapıyor. Müze içinde Atatürk’ün özel eşyaları ve köşkün o dönemdeki günlük yaşamını yansıtan fotoğraflar sergileniyor.
Florya Atatürk Deniz Köşkü, Atatürk’ün İstanbul’da geçirdiği anları ve misafirlerine gösterdiği misafirperverliği yaşatan bir yer olarak, ziyaretçilerine o günlerin izlerini sunmaya devam ediyor.
40. Atatürk Köşkü – Trabzon
Trabzon’un Soğuksu sırtlarında konumlanmış Trabzon Atatürk Köşkü, Kurtuluş Savaşı’nın ardından Cumhuriyet’in ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk’ün kaldığı, önemli anılara tanıklık eden bir yapıdır. Aslen 19. yüzyılın sonlarında, dönemin ünlü bankerlerinden Konstantin Kabayanidis tarafından yazlık olarak inşa edilen bu köşk, Avrupa Rönesans mimarisinin izlerini taşır. Atatürk, 1924’teki ilk Trabzon ziyaretinde köşkü beğenmiş, ancak bu ziyarette konaklamamıştır. 1930’da Trabzon halkı köşkü hazineden satın alarak Atatürk’e hediye etmiş, bu tarihten itibaren köşk “Atatürk Köşkü” olarak anılmaya başlanmıştır.
Atatürk, Haziran 1937’de Trabzon’u tekrar ziyaret ettiğinde bu köşkte iki gece geçirmiştir. Bu ziyareti sırasında Türk milletine vasiyet niteliğinde önemli bir karar alarak mal varlığını bağışlama düşüncesini bu köşkte açıklamıştır. Bu kararını “Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime vermekle ferahlık duyuyorum” sözleriyle ifade eden Atatürk, o tarihi gecede milli mirasını Türk halkına emanet etmiştir.
41. Etnografya Müzesi – Ankara
Ankara’nın ilk müzesi olan Etnografya Müzesi, Türk sanatının ve kültür mirasının seçkin eserlerini barındıran özel bir mekân. Aynı zamanda, Anıtkabir inşa edilene kadar 21 Kasım 1938 – 10 Kasım 1953 tarihleri arasında Atatürk’ün naaşının geçici olarak burada muhafaza edilmesiyle de anlam kazanıyor. Bugün, Atatürk’ün burada kaldığı süreyi hatırlatan sembolik bir anıt, ona olan saygıyı yaşatmaya devam ediyor.
1927 yılında inşa edilen ve mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından tasarlanan müze, 18 Temmuz 1930’da halkın ziyaretine açıldı. Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin zarif çizgilerini taşıyan yapı, kubbesi, iç mekân süslemeleri ve mermer sütunlarıyla dikkat çekiyor. Etnografya Müzesi’nin koleksiyonları, Anadolu’nun dört bir yanından derlenmiş el sanatları, halı ve kilim dokumaları, geleneksel kıyafetler, silahlar, çini ve seramik eserler gibi etnografik zenginlikleri bir araya getiriyor.
Özellikle Selçuklu Sultanı III. Keyhüsrev’in tahtı ve Osmanlı yayları gibi nadide eserler, Türk kültürünün yüzyıllar süren tarihî mirasını yansıtıyor. Zengin bir ihtisas kütüphanesine de sahip olan müze, Türk sanat tarihini daha yakından tanımak isteyenlere geniş bir kaynak sunuyor.
42. Anıtkabir – Ankara
Anıtkabir, Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgâhı olarak Ankara’nın Rasattepe (Anıt Tepesi) üzerinde yer alıyor. Atatürk’ün vefatının ardından 1939 yılında mezar yeri olarak seçilen bu tepe, 1941’de açılan uluslararası bir mimarlık yarışması ile tasarlanmıştır. Emin Onat ve Orhan Arda’nın kazandığı proje doğrultusunda, 9 Ekim 1944’te temeli atılan Anıtkabir, dört aşamada tamamlanarak 1953 yılında tamamlanmıştır. Atatürk’ün naaşı, 10 Kasım 1953’te gerçekleştirilen bir devlet töreniyle buraya taşınmıştır.
Anıtkabir, ziyaretçileri büyüleyen bir dizi anıtsal alandan oluşur. 262 metre uzunluğundaki Aslanlı Yol, ziyaretçileri Şeref Salonu’na taşır. Şeref Salonu’nda, Atatürk’ün tek parça mermerden yapılmış lahdi, geniş bir pencere önünde Ankara manzarasına bakar. Anıtkabir’in dış yüzeylerinde ülkenin çeşitli illerinden getirilen traverten taşları kullanılarak ulusal birlik simgelenmiştir. Şeref Salonu’nun alt katında, sekizgen olarak tasarlanan mezar odası bulunur.
Anıtkabir aynı zamanda Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’ni de içerir. Müze, Atatürk’e ait özel eşyaları, Kurtuluş Savaşı’nın ve devrimlerin izlerini taşıyan panoramik tabloları ve önemli tarihî belgeleri sergiler. 2002’de genişletilen müze, dört ana bölümden oluşuyor ve ziyaretçilerine Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mücadelesini daha yakından tanıma fırsatı sunuyor. Anıtkabir, Barış Parkı, kuleleri, rölyefleri ve heykelleriyle, Atatürk’ün bağımsızlık mücadelesine adanmış etkileyici bir anıt olarak her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlıyor.
Atatürk’ün izlerini sürebileceğiniz bu mekânlar, yalnızca birer yapı değil; aynı zamanda Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinin ve Cumhuriyet’in doğuş yıllarının canlı tanıklarıdır. Bu mekânlarda, Milli Mücadele’nin sarsılmaz ruhunu, Cumhuriyet’in ilk adımlarının heyecanını ve Atatürk’ün gelecek nesillere bıraktığı vizyonu yakından hissedebilirsiniz.