Tarihi dokusu, yemyeşil doğası ve eşsiz lezzetleriyle Bursa, her gezgini kendine hayran bırakacak bir şehir. Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış bu şehir, Ulu Cami’nin heybeti, Yeşil Türbe’nin zarafeti ve Koza Han’ın tarihi atmosferiyle geçmişin izlerini günümüze taşıyor.
Bursa’da, Ulu Cami’nin görkemli kubbesi altında Osmanlı’nın ihtişamını yaşarken, bir yandan da Uludağ’ın karlı zirvelerinde kayak keyfi yapabilirsiniz. Tarihi İpek Yolu’nun önemli duraklarından biri olan Bursa, ipek ve kozayla örülü geçmişini hala yaşatıyor. Şehirde dolaşırken, tarihi hanların mistik atmosferine kendinizi kaptırabilir, meşhur Bursa İskender kebabının tadına bakabilirsiniz.
Bursa, her köşesinde farklı bir sürprizle karşılaşacağınız bir şehir. Şimdi, gelin Bursa’nın en güzel yerlerini keşfetmeye başlayalım.
Bursa Ulu Cami
Bursa’nın tarihi merkezinde, heybetiyle görenleri kendine hayran bırakan Ulu Cami, Osmanlı mimarisinin erken dönem şaheserlerinden biri. Yıldırım Bayezid döneminde, 1396-1400 yılları arasında inşa edilmiş. Bursa’nın kalbinde, Nalbantoğlu Mahallesi’nde yer alan Ulu Cami, sadece Bursa’nın değil, tüm Türkiye’nin en önemli tarihi ve kültürel miraslarından biri olarak kabul ediliyor.
Caminin en belirgin özelliklerinden biri, 20 kubbeli yapısıdır. Bu kubbeler, 12 büyük sütuna oturtulmuş olup, bu özellik camiye anıtsal bir görünüm kazandırıyor. Caminin iç kısmında yer alan minber, Osmanlı ahşap işçiliğinin en güzel örneklerinden. Antepli Hacı Mehmet Bin Abdülaziz el-Dukki tarafından yapılan minber, tutkal ve çivi kullanılmadan, geometrik desenlerle oyularak birbirine geçirilmiş parçalardan oluşur. Ayrıca minberin üzerindeki işlemeler, güneş sistemi ve gezegenleri simgelediği söylenen detayları içerir.
Caminin mihrabı, sekiz sıraya düzenlenmiş stalaktitlerle ve kum saati biçimli süslemelerle zenginleştirilmiş. 1751 yılında tamamlanan mihrabın sol tarafında, yapımında emeği geçen Mehmet Usta’nın adı yazılıdır. Caminin üç ana kapısı bulunmakta: doğu, batı ve kuzey kapıları. Bu kapılardan doğudaki, caminin inşası ile aynı dönemde yapılmış ve ceviz ağacından oyma geometrik motiflere sahip.
Bursa Ulu Cami, Osmanlı mimarisinin en görkemli yapılarından biri olmasının yanı sıra, pek çok restorasyon süreci de geçirmiştir. 1567 ve 1572 yıllarında lodos fırtınası, 1855 yılında büyük bir deprem ve 1889 yılında çıkan yangın sonrası cami onarılmıştır. Orijinal cephe düzenine kavuşması ise 1951-1959 yılları arasında gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarıyla mümkün olmuştur.
Bursa Ulu Cami, sadece ibadet yeri olarak değil, aynı zamanda sanatsal ve tarihi bir eser olarak da büyük bir öneme sahiptir. Caminin iç duvarlarını süsleyen levhalar, hattat Şefik Bey’in eserleriyle doludur. Bu levhalar, farklı yazı karakterleriyle süslenmiş ve caminin estetik değerini artırmıştır.
Ulu Cami, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri. Eğer siz de tarihin ve inancın izlerini sürmek isterseniz, Ulu Cami’yi mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Osman Gazi Türbesi
Osman Gazi Türbesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin son istirahatgahı olarak Bursa’nın en önemli tarihi yapılarından biridir. Osman Gazi, 1258-1326 yılları arasında yaşamış ve Osmanlı Beyliği’nin temellerini atmıştır.
Osman Gazi Türbesi, ilk olarak Bizans dönemine ait Elie Manastırı’nın şapeli üzerine inşa edilmiştir. Osman Gazi’nin vasiyeti üzerine, Bursa’nın fethinden sonra oğlu Orhan Gazi tarafından türbeye dönüştürülmüştür. Ancak, türbe 1801 yılında yangın, 1855 yılında ise deprem sonucu büyük hasar görmüş ve 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yeniden inşa edilmiştir. Türbenin bugünkü hali bu yeniden inşa dönemine aittir.
Türbe, sekizgen planlı ve kubbeli bir yapıdır. Dış cephesi kesme taş ve tuğladan yapılmış olup, kubbesi yeşil çinilerle kaplanmıştır. Türbenin ortasında, Osman Gazi’ye ait sedef kakmalı ahşap sanduka yer alır ve sandukanın üzeri sırma işlemeli bir kadife ile örtülüdür. Türbe içerisinde, Osman Gazi’nin yanı sıra oğlu Alaaddin Bey, Orhan Gazi’nin eşi Aspurça Hatun ve diğer bazı yakınlarının sandukaları da bulunuyor.
Osman Gazi Türbesi’nin bulunduğu Tophane bölgesi, Bursa’nın diğer önemli tarihi mekanlarına da ev sahipliği yapıyor. Türbenin yanında, Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’nin türbesi de yer almakta. Bu türbeler, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemine ışık tutan önemli yapılardır.
Bu tarihi türbeyi ziyaret ederek, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’yi ve diğer Osmanlı padişahlarını anma fırsatı bulabilirsiniz.
Yeşil Cami
Bursa’nın sembollerinden biri olan Yeşil Cami, 1419-1420 yılları arasında Çelebi Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Mimar Hacı İvaz Paşa tarafından inşa edilen cami, erken Osmanlı döneminin en önemli yapılarından biridir ve “Yeşil” adını iç ve dış cephelerinde kullanılan yeşil, turkuaz ve mavi renkli çinilerden alır. Hemen yanında bulunan Yeşil Türbe ile birlikte bir külliye oluşturan cami, hem mimarisi hem de süslemeleriyle göz kamaştırıyor.
Yeşil Cami, “Ters T” planına sahiptir ve bu plan, Orhan Gazi Camii ve Yıldırım Camii’nden sonra Bursa’da yapılan üçüncü cami olarak bilinir. Caminin ana girişi olan taç kapı, olağanüstü taş işçiliği ile dikkat çeker. Kapının sağında ve solunda bulunan pencereler ve dış mihrablar, ince taş işçiliğinin örnekleridir. Caminin büyük ve süslü ana kapısından girildiğinde, dar bir koridor üzerinden asıl ibadet alanına ulaşılır. İbadet alanı, iki yanındaki simetrik odalarla birlikte planlanmıştır ve bu odalar başlangıçta sancaklardan gelenlerin meselelerinin görüşüldüğü yerler olarak kullanılmış, daha sonra mahkeme salonu olarak hizmet vermiştir
Caminin iç dekorasyonunda çini süslemeler önemli bir yer tutar. Mihrap, erken Osmanlı döneminin çini süslemeleriyle kaplanmış ilk mihrabıdır ve 10,67 metre yüksekliği ile caminin en dikkat çekici unsurlarından biridir. Bu çiniler, dönemin ünlü çini ustası Mehmed Mecnun tarafından yapılmış ve bitkisel motiflerle bezenmiş. Caminin iç duvarları, tavanları ve mihrabı, çinilerin yanı sıra altın varaklı kalem işleriyle de süslenmiş.
Yeşil Cami, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda bir sanat eseri. Caminin mimarisi, çinileri ve kalem işleri, Osmanlı sanatının zirveye ulaştığı döneme ışık tutuyor. Camiyi ziyaret edenler, hem ibadetlerini yapabilir hem de Osmanlı sanatının en güzel örneklerini yakından görme fırsatı bulabilirler.
Yeşil Türbe
Bursa’nın simgelerinden biri olan Yeşil Türbe, Osmanlı İmparatorluğu’nun beşinci padişahı Çelebi Mehmed tarafından yaptırılmıştır. 1421 yılında tamamlanan türbe, mimarı Hacı İvaz Paşa tarafından inşa edilmiştir ve adını, iç ve dış cephelerinde kullanılan yeşil ve turkuaz renkli çinilerden alır. Yeşil Türbe, Bursa’nın Yeşil semtinde, aynı adı taşıyan Yeşil Camii’nin hemen güneyinde yer alır.
Yeşil Türbe, sekizgen planlı bir yapıya sahip , kubbesi ve duvarları zengin çini süslemelerle kaplıdır. Çini süslemeler, Osmanlı çini sanatının en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilir ve İznik’te üretilen çinilerle yapılmıştır. Türbenin iç mekanında Çelebi Mehmed’in sandukası bulunmaktadır. Sandukanın etrafı, detaylı taş işçiliği ve çini süslemelerle bezeli mermer kaidelerle çevrilidir. Türbe, aynı zamanda Çelebi Mehmed’in oğulları Şehzade Mustafa, Yusuf ve Mahmud, kızları Sitti Hatun, Selçuk Hatun ve Ayşe Hatun ile dadısı Daya Hatun’un mezarlarını da barındırır.
Türbenin giriş kapısı, Osmanlı mimarisinin zarif taş işçiliğini sergiler. Kapının üzerinde yer alan kitabeler, yapının tarihi ve mimari özellikleri hakkında bilgi verir. Türbenin iç duvarlarında yer alan çini süslemeler, mavi ve turkuaz tonlarında, rumi ve geometrik motiflerle bezenmiştir.
Yeşil Türbe, Bursa’nın merkezine yakın bir konumda, Yeşil semtinde yer almaktadır. Türbe, Yeşil Camii ile birlikte bir külliye oluşturur ve bu külliye, Osmanlı döneminin önemli dini ve sosyal merkezlerinden biridir. Türbeyi ziyaret edenler, aynı zamanda Yeşil Camii’yi de görebilirler.
Yeşil Türbe, Bursa ziyaretinizde mutlaka görmeniz gereken tarihi ve mimari eserlerden biridir. Türbenin çini süslemeleri ve zarif mimarisi, Osmanlı sanatının ve mimarisinin ince detaylarını yakından görme fırsatı sunar.
Irgandı Köprüsü
Bursa’nın tarih kokan yapılarından biri olan Irgandı Köprüsü, 1442 yılında Hacı Muslihiddin tarafından inşa edilmiştir. Osmangazi ve Yıldırım ilçelerini birbirine bağlayan köprü, Gökdere üzerinde yer alır ve dünyadaki ender çarşılı köprülerden biridir. Irgandı Köprüsü, aynı zamanda bir arasta olarak kullanılmış olup, üzerinde yer alan dükkanlar ticaretin canlılığını artırmıştır.
Irgandı Köprüsü, 1855 Bursa depreminde ve 1922 yılındaki işgal sırasında büyük hasar görmüş, sonrasında defalarca restore edilmiştir. En son 2004 yılında Osmangazi Belediyesi tarafından restore edilerek günümüzdeki halini almıştır. Köprünün genişliği 11 metre, kemer açıklığı ise 16 metredir. Üzerinde yer alan 32 dükkan, geleneksel el sanatlarının yaşatıldığı alanlar olarak kullanılmaktadır. Ahşap iskeletli bu dükkanlar, tarihi atmosferi koruyarak ziyaretçilere otantik bir alışveriş deneyimi sunar.
Köprünün altında bulunan ahır ve depolar, yapının çok amaçlı kullanımını gözler önüne serer. Ayrıca köprünün bir diğer önemli özelliği de, köprü ve dükkanların aynı anda tasarlanmış olmasıdır. Bu özellik, Irgandı Köprüsü’nü benzerlerinden ayıran önemli bir detaydır.
Irgandı Köprüsü, Bursa şehir merkezine oldukça yakın bir konumda yer alır. Bursa Ulu Camii’nden yürüyerek veya otobüslerle kısa sürede köprüye ulaşabilirsiniz. Köprünün çevresinde yer alan kafelerde oturup, tarihi dokunun tadını çıkarabilirsiniz.
Köprüyü ziyaret ettiğinizde, aynı bölgede yer alan Yeşil Camii ve Yeşil Türbe gibi diğer tarihi yapıları da görmeyi ihmal etmeyin.
Bursa Kapalı Çarşı
Bursa’nın tarihi merkezinde, Ulu Cami’nin hemen arkasında yer alan Kapalı Çarşı, 14. yüzyıldan günümüze ulaşan canlı bir ticaret merkezi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İpek Yolu üzerinde önemli bir durak olan çarşı, bugün hala geleneksel el sanatları, tekstil ürünleri, ipek ve yöresel lezzetler sunan dükkanlarıyla ziyaretçilerini ağırlıyor.
Kapalı Çarşı, Sultan I. Beyazid döneminde (1389-1402) yapılmaya başlanmış ve daha sonra Sultan Çelebi Mehmet ve II. Bayezid dönemlerinde genişletilmiş. Çarşı, çeşitli tarihi yapıların birleşiminden oluşur. Bu yapılar arasında Bedesten, Koza Han, Emir Han, İpek Han ve Pirinç Han gibi önemli yapılar bulunuyor. Bedesten, çarşının kalbi olarak kabul edilir ve içindeki dükkânlar mücevherat, baharat ve lüks ürünlerin satıldığı yerdir. Koza Han, ipek ticaretinin merkezi olarak önem taşır ve günümüzde de ipek ürünleri satışı ile ünlüdür. Emir Han, Karacabey Hanı ve Pirinç Han, çarşı içindeki diğer önemli ticaret merkezleridir.
Kapalı Çarşı, labirent gibi sokakları, tarihi hanları ve bedesteniyle adeta zamanda yolculuk yapmanızı sağlıyor. Çarşıda dolaşırken, Osmanlı döneminin mimari özelliklerini taşıyan yapıları, kubbeli tavanları ve kemerleri görebilirsiniz. Çarşının içindeki dükkanlar, geleneksel Türk el sanatlarının yaşatıldığı önemli merkezler. İpek, gümüş, bakır, deri ve ahşap işçiliğinin en güzel örneklerini burada bulabilirsiniz.
Kapalı Çarşı’nın en ünlü ürünü, Bursa ipeği. Yüzyıllardır Bursa’da üretilen ipek, kalitesi ve zarafetiyle dünyaca ünlü. Çarşıda, farklı renk ve desenlerde ipek kumaşlar, eşarplar ve diğer ipek ürünler bulabilirsiniz. Ayrıca, çarşıda Bursa’nın yöresel lezzetleri tatma fırsatını da yakalayabilirsiniz.
Kapalı Çarşı’ya ulaşım oldukça kolay. Bursa şehir merkezinde yer alan çarşıya, toplu taşıma araçlarıyla veya özel araçla rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Çarşı, günün her saati açık ve ziyaretçilerine ücretsiz olarak hizmet veriyor.
Kapalı Çarşı, sadece bir alışveriş merkezi değil, aynı zamanda Bursa’nın tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçası. Bu tarihi çarşıyı ziyaret ederek, Osmanlı döneminin ticaret anlayışına tanıklık edebilir ve geleneksel Türk el sanatlarının güzelliğini keşfedebilirsiniz.
Koza Han
Bursa’nın tarihi merkezinde, Ulu Cami’nin hemen yanı başında yer alan Koza Han, 15. yüzyıldan günümüze ulaşan görkemli bir kervansaray. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ipek ticaretinin merkezi olan bu han, bugün hala ipek ve hediyelik eşya satan dükkanları, kafeleri ve çay bahçeleriyle ziyaretçilerini ağırlıyor.
Koza Han, 1491 yılında II. Bayezid döneminde, dönemin mimari anlayışını yansıtan bir üslupla inşa edilmiş. İki katlı ve dikdörtgen planlı olan han, avlulu ve revaklı bir yapıya sahip. Hanın ortasında yer alan avlu, etrafı iki katlı revaklarla çevrili. Bu avlu, bir zamanlar ipek tüccarlarının mallarını sergilediği ve alıcılarla buluştuğu bir yerdi. Günümüzde ise avlu, kafe ve çay bahçeleriyle ziyaretçilerine keyifli bir mola imkanı sunuyor..
Han, alt katta 45, üst katta 50 oda olmak üzere toplam 95 odadan oluşur. Odaların önü revaklarla çevrilidir. Kuzey kapısı, firuze çinilerle süslenmiş büyük bir taş kapıdır ve Kapalı Çarşı’ya açılıyor. Hanın avlusunda, altı şadırvan olan kubbeli bir mescit bulunur. Mescit, 12 basamaklı bir merdivenle çıkılan iki katlı revaklı bir yapıya sahiptir.
Koza Han’ın üst katında yer alan odalar, kervancıların konakladığı yerlerdi. Günümüzde ise bu odalar, ipek ve hediyelik eşya satan dükkanlara dönüştürülmüş. Koza Han’da Bursa’nın meşhur ipeğinden yapılmış eşarplar, şallar, kravatlar ve diğer ürünler bulabilirsiniz. Ayrıca, yöresel el sanatları ürünlerini de burada bulabilirsiniz.
Bu tarihi handa alışveriş yaparken, geçmişe doğru bir yolculuğa çıkabilir ve Osmanlı döneminin ipek ticaretinin atmosferini hissedebilirsiniz.
Emir Sultan Camii
Bursa’nın önemli dini ve tarihi yapılarından biri olan Emir Sultan Camii, 15. yüzyılda Yıldırım Bayezid’ın kızı Hundi Fatma Hatun tarafından, kocası Emir Sultan adına yaptırılmıştır. Emir Sultan, asıl adıyla Şemseddin Mehmed Ali el-Hüseyin el Buhari, Osmanlı İmparatorluğu’na hizmet eden bir alim ve Sultan Bayezid I’in damadıydı. Bursa’nın Yıldırım ilçesinde, Uludağ eteklerindeki bir tepede yer alan cami, adını verdiği Emir Sultan Mahallesi’nde bulunur.
Emir Sultan Camii, ilk inşa edildiğinde tek kubbeli bir yapıya sahipti. Ancak 1507 yılında avlu ve üç kubbeli revak eklenerek genişletildi. 1795 yılında meydana gelen depremde büyük zarar gören cami, 1804 yılında Sultan III. Selim tarafından yeniden inşa edilmiştir. 1855 yılında gerçekleşen bir başka depremde hasar gören cami, 19. yüzyılda onarılarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Cami, sekizgen kasnak üzerine oturan tek bir kubbeye sahiptir. Kuzey cephesinde kesme taştan yapılmış minareleri bulunur. Dikdörtgen biçiminde, ahşap kolonlar üzerinde sivri ve yatay kemerli ahşap revaklarla çevrili geniş bir avlusu vardır. Avlunun ortasında bir şadırvan, güneyde cami, kuzeyde ise türbe ve ahşap odalar yer alır. Cami içi oldukça aydınlık olup, kasnakta on iki, beden duvarlarında ise kırk adet büyük pencere bulunmaktadır. Mihrabı, 17. yüzyılda İznik çinileriyle süslenmiştir.
Emir Sultan Camii’nin hemen yanında Emir Sultan Türbesi bulunur. Türbe, Osmanlı mimarisinin klasik örneklerinden biridir ve Emir Sultan, eşi Hundi Hatun, oğlu Emir Ali ve iki kızının mezarlarını içerir. Türbenin dış cephelerinde yer alan büyük pencereler, iç mekanın aydınlatılmasında önemli rol oynar.
Emir Sultan Camii, Bursa’nın Yıldırım ilçesinde, Emir Sultan Mahallesi’nde yer almaktadır. Camiye toplu taşıma araçları veya özel araçla kolayca ulaşabilirsiniz.
Emir Sultan Camii ve Külliyesi, Bursa’nın tarihi dokusunu ve Osmanlı dönemine ait mimari özelliklerini keşfetmek isteyenler için ideal bir durak.
Uludağ Milli Parkı
Bursa’ya 36 km uzaklıkta, Marmara Bölgesi’nin en yüksek dağı olan Uludağ, sadece kış sporları tutkunları için değil, aynı zamanda doğa severler, macera arayanlar ve huzur bulmak isteyenler için de eşsiz bir doğa harikası. 1961 yılında milli park ilan edilen bu muhteşem dağ, zengin bitki örtüsü, çeşitli yaban hayatı ve nefes kesen manzaralarıyla ziyaretçilerini büyülüyor.
Uludağ, 2.543 metre yüksekliği ile Marmara Bölgesi’nin en yüksek dağı. Dağın zirvesine doğru çıkıldıkça bitki örtüsünün değişimi ve çeşitli endemik türlerin varlığı dikkat çeker. Uludağ, Apollo Kelebeği ve Sakallı Akbaba gibi nadir ve endemik türlerin yanı sıra, tilki, çakal, yaban kedisi, porsuk, sincap ve ayı gibi birçok vahşi hayvana da ev sahipliği yapıyor.
Uludağ, 1933 yılından beri Türkiye’nin en önemli kış sporları ve kayak merkezi olarak biliniyor. Aralık ayından Nisan ayına kadar süren kayak sezonu boyunca, yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. Uludağ’da 24 mekanik tesis ve toplam uzunluğu 35 km’ye ulaşan 31 farklı pist bulunuyor. Her seviyeden kayakçıya hitap eden bu pistler, kayak yapmanın keyfini doyasıya yaşamanızı sağlıyor.
Uludağ’ın kuzey yamaçlarında buzullar tarafından şekillendirilmiş çeşitli jeolojik oluşumlar ve buzul gölleri bulunmaktadır. Kara Göl, Kilimli Göl, Aynalı Göl, Buzlu Göl ve Heybeli Göl bu göllerden bazıları.
Uludağ Milli Parkı, kış sporları ve kayak merkezi olarak tanınırken, yaz aylarında da kamp ve doğa yürüyüşleri için uygundur. Milli park içinde çeşitli kamp alanları ve yürüyüş parkurları bulunuyor. Özellikle Sarıalan, Çobankaya ve Kirazlıyayla bölgeleri kampçılar tarafından sıklıkla tercih edilmekte. Parkta, piknik masaları, çeşmeler ve tuvalet gibi temel altyapı hizmetleri de bulunuyor. Teleferik ile Kadıyayla ve Sarıalan’a ulaşım sağlanabiliyor. Bu teleferik hattı, ziyaretçilere Bursa’nın ve Uludağ’ın muhteşem manzaralarını sunar.
Uludağ’a ulaşım, Bursa şehir merkezinden kalkan teleferik veya özel araçlarla sağlanabilir. Milli parkın içinde ve çevresinde birçok farklı konaklama seçeneği bulunuyor. Oteller, pansiyonlar, bungalov evler ve kamp alanları, her bütçeye uygun alternatifler sunuyor.
Uludağ Milli Parkı, doğanın ve sporun buluştuğu, her mevsim ayrı güzelliklere sahip bir yer. Siz de bu eşsiz doğa harikasını keşfetmek için Uludağ’a bir gezi planlayabilirsiniz.
Uludağ Teleferik
Bursa’nın simgelerinden biri olan Uludağ Teleferik, şehrin kalbinden Uludağ’ın zirvesine uzanan nefes kesen bir yolculuk imkanı sunuyor. 29 Ekim 1963 tarihinde hizmete açılan ve 2014 yılında yenilenen teleferik hattı, hem kış sporları tutkunlarını hem de doğa severleri Uludağ’ın zirvelerine ulaştırıyor.
Teleferik hattı, Teferrüç, Kadıyayla, Sarıalan ve Oteller Bölgesi olmak üzere dört istasyondan oluşuyor. Teferrüç istasyonu deniz seviyesinden 374 metre yükseklikte bulunurken, Sarıalan istasyonu 1.635 metre, Oteller Bölgesi ise 1.810 metre yükseklikte bulunuyor. Yolculuk sürleri, Teferrüç’ten Kadıyayla’ya yaklaşık 20 dakika, Kadıyayla’dan Sarıalan’a ise 25 dakika’dır. Sarıalan’dan Oteller Bölgesi’ne minibüsle ulaşmak mümkündür.
Uludağ Teleferik, sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda bir turistik cazibe merkezi. Teleferikle Uludağ’ın zirvesine çıkarken, yemyeşil ormanları, şelaleleri ve gölleri kuşbakışı görebilirsiniz. Zirveye ulaştığınızda ise, sizi nefes kesen bir manzara bekliyor. Bursa ovası, Marmara Denizi ve çevredeki dağlar, teleferikten görülebilen manzaralar arasında.
Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi
Bursa’nın Nilüfer ilçesi Umurbey Mahallesi’nde yer alan Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi, Türkiye’nin ilk ve tek Anadolu Arabaları Müzesi olma özelliği taşıyor. 2002 yılında hizmete açılan müze, tekerleğin icadından günümüze kadar ulaşım araçlarının gelişimini gözler önüne seriyor. Özellikle Anadolu’da kullanılan at arabaları, faytonlar ve ilk otomobiller, müzenin en dikkat çekici parçaları arasında yer alıyor.
Müze, 17.000 metrekarelik bir alana kurulu ve 15. yüzyıldan kalma eski bir ipek fabrikasının restore edilmesiyle oluşturulmuş. Müzenin koleksiyonunda, 130’dan fazla at arabası, fayton ve otomobil bulunuyor. Bu araçlar, 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan bir dönemi kapsıyor. Müzede ayrıca, araçların yapımında kullanılan aletler, aksesuarlar ve belgeler de sergileniyor.
Müze, iki ana bölümden oluşur: motorsuz ve motorlu araçlar. Motorsuz araçlar bölümünde, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden toplanmış 34 orijinal eser sergilenmekte. Bu bölümde, Roma dönemi savaş arabası kopyaları, öküz arabaları, faytonlar, at arabaları, yangın arabaları ve el arabaları gibi tarihi araçlar bulunuyor. Motorlu araçlar bölümünde ise, Tofaş tarafından üretilen ve Türkiye’nin otomotiv tarihinde önemli yeri olan Murat 124, Murat 131 gibi araçlar sergileniyor.
Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi’ni gezerken, Türkiye’nin ulaşım tarihine tanıklık edecek, farklı dönemlere ait araçların özelliklerini ve hikayelerini öğreneceksiniz. At arabalarının zarif işçiliği, faytonların ihtişamı ve ilk otomobillerin teknolojik gelişimi sizi şaşırtacak. Müzede ayrıca, çocuklar için özel olarak tasarlanmış bir bölüm de bulunuyor. Bu bölümde, çocuklar eğlenirken öğrenebilecek ve ulaşım araçlarının tarihini keşfedebilecekler.
Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi’ne ulaşım oldukça kolay. Bursa şehir merkezinden kalkan otobüslerle veya özel araçla müzeye ulaşabilirsiniz. Müzenin girişinde ücret talep ediliyor ve müzekart geçerli değil. Müze, pazartesi günleri hariç haftanın her günü ziyarete açık.
Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi, sadece otomobil tutkunları için değil, aynı zamanda tarih ve kültür meraklıları için de keyifli bir deneyim sunuyor. Bu müzeyi ziyaret ederek, Türkiye’nin ulaşım tarihine tanıklık edebilir ve farklı dönemlere ait araçları yakından görme fırsatı bulabilirsiniz.
Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi
Bursa’nın Osmangazi ilçesinde, Tophane Parkı içerisinde yer alan Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi, tarihi bir olayı, Bursa’nın fethini, ziyaretçilerine üç boyutlu olarak yaşatan etkileyici bir müze. 2018 yılında açılan müze, 360 derecelik panoramik resim tekniğiyle hazırlanmış dev bir tabloyu merkezine alıyor ve ziyaretçilerini 1326 yılına, Osmanlı’nın Bursa’yı feth ettiği o tarihi ana götürüyor.
Müze, iki katlı bir yapıya sahip. Giriş katında, Bursa’nın fethine dair bilgilerin yer aldığı bir sergi alanı bulunuyor. Burada, Osmanlı’nın kuruluş dönemi, Bursa’nın önemi ve fetih sürecinin detayları hakkında bilgi edinebilirsiniz. Üst katta ise, 360 derecelik panoramik resim tekniğiyle hazırlanmış dev bir tablo yer alıyor. Bu tablo, Bursa’nın fetih anını tüm detaylarıyla canlandırıyor. Savaş sahneleri, askerler, atlar, toplar ve diğer detaylar, ziyaretçileri adeta olayın içine çekiyor.
Bursa şehir merkezine yakın bir konumda olan müzeye, toplu taşıma araçlarıyla veya özel araçla rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Müzenin girişinde ücret talep ediliyor ve müzekart geçerli değil. Müze, pazartesi günleri hariç haftanın her günü ziyarete açık.
Burada Bursa’nın fethini tüm detaylarıyla öğrenebilir, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemine ışık tutabilirsiniz.
Karagöz Müzesi Bursa
Bursa’nın kalbinde, tarihi dokusuyla bütünleşen Karagöz Müzesi, Türk kültürünün önemli bir parçası olan Karagöz ve Hacivat gölge oyununun tarihini ve gelişimini gözler önüne seriyor. 1997 yılında açılan bu özel müze, sadece Bursa’nın değil, Türkiye’nin de ilk ve tek Karagöz Müzesi olma özelliğini taşıyor.
Müze, 1950 yılında Yoğurtlu Baba Dergahı’nda bulunan ve Karagöz ile Hacivat’a ait olduğu düşünülen kabirlerin bulunduğu yerin anıt mezara dönüştürülmesiyle başlamış. Anıt mezar, geniş bir platform üzerine yerleştirilmiş ve Karagöz ile Hacivat’ın çiniden rölyef heykelleri yapılmış. 1997 yılında açılan müze binası, geleneksel Karagöz figürleri, kukla ve gölge oyunları figürleri ile Türkmen ve Yörük köylerine ait etnografya eserleri sergileniyor..
Müze binası, hem sergiler hem de Karagöz gösterilerinin düzenlendiği bir kültür merkezi olarak kullanılmakta. Müze, Şinasi Çelikkol’un özel koleksiyonundan geleneksel Karagöz figürlerini ve farklı ülkelerden toplanan kukla ve gölge oyunu figürlerini barındırır. Karagöz Müzesi’nin en önemli özelliklerinden biri, düzenli olarak gerçekleştirdiği Karagöz-Hacivat gölge oyunu gösterileri. Bu gösteriler sayesinde, geleneksel Türk gölge oyununu canlı olarak izleme fırsatı bulabilirsiniz.
Müze, Bursa’nın Osmangazi ilçesinde, Çekirge Caddesi üzerinde yer alıyor ve Hacivat Karagöz Anıtı’nın karşısında bulunuyor. Müzeye, toplu taşıma araçlarıyla veya özel araçla rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
Karagöz Müzesi, sadece bir müze değil, aynı zamanda Türk kültürünün önemli bir parçası olan Karagöz ve Hacivat gölge oyununun yaşatıldığı bir merkez. Bu müzeyi ziyaret ederek, hem gölge oyununun tarihini ve gelişimini öğrenebilir hem de bu eşsiz sanatın büyülü dünyasına adım atabilirsiniz.
Muradiye Külliyesi
Bursa’nın Osmangazi ilçesinde, tarihi dokusuyla bütünleşen Muradiye Külliyesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun altın çağını yansıtan önemli bir yapı kompleksi. Sultan II. Murad tarafından 1425-1426 yıllarında yaptırılan külliye, cami, medrese, imaret, hamam, türbe ve diğer yapılarla çevrili geniş bir alana yayılıyor.
Muradiye Külliyesi’nin merkezinde yer alan Muradiye Camii, sade ve zarif bir yapıya sahip. Bu cami, Bursa’da yapılan son sultan camisidir ve anıtsal, çok üniteli sultan camilerinin ilk örneği olarak kabul edilir. Caminin iç mekanı, kalem işleri ve çini süslemelerle bezeli. Caminin avlusunda yer alan şadırvan, ziyaretçilerin serinlemesi ve dinlenmesi için ideal bir mekan. Caminin hemen yanında yer alan türbeler ise, Osmanlı padişahlarına ve onların ailelerine ait mezarları barındırıyor.
Külliye içinde yer alan türbeler arasında II. Murad’ın yanı sıra, Hüma Hatun, Şehzade Alaaddin, Şehzade Mustafa, Şirin Hatun, Gülruh Hatun, Ebe Hatun, Şehzade Mahmud, Cem Sultan, Mükrime Hatun ve Saraylılar’ın türbeleri bulunmaktadır.
Muradiye Külliyesi’nin bir diğer önemli yapısı ise medrese. Osmanlı döneminde eğitim ve öğretim merkezi olarak kullanılan medrese, günümüzde restore edilerek ziyarete açılmış. Medresenin içinde yer alan odalar, derslikler ve kütüphane, o dönemin eğitim anlayışı hakkında bilgi veriyor.
Muradiye Külliyesi, sadece bir tarihi eser değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal, kültürel ve dini yaşantısına ışık tutan önemli bir merkez. Bu tarihi ve manevi atmosferi solumak, Osmanlı mimarisinin ve çini sanatının güzel örneklerini görmek için Muradiye Külliyesi’ni mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Tophane Saat Kulesi
Bursa’nın tarihi sembolü Tophane Saat Kulesi, Tophane Parkı içerisinde, Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbeleri’nin hemen arkasında yükseliyor. 1905 yılında, Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 29. yıl dönümünde tamamlanan bu zarif yapı, şehrin panoramik manzarasını sunan bir seyir terası olma özelliğiyle de dikkat çekiyor.
Tophane Saat Kulesi, 33 metre yüksekliğinde ve kare planlı bir yapıdır. Gövdesi kesme taştan yapılmış ve toplam altı katlıdır. Her bir katı saçaklarla ayrılmış ve en üst katı yangın gözetleme amacıyla balkonla çevrelenmiştir. Kulenin dört cephesinde 90 santimetre çapında yuvarlak saatler bulunur. Güney cephesindeki kemerli giriş kapısından dört basamakla ulaşılan kuleye, 89 ahşap basamakla çıkılıyor.
Tophane Saat Kulesi, bir zamanlar hem yangın hem de saat kulesi olarak kullanılıyordu. Kulenin tepesinden, Bursa’nın dört bir yanı rahatlıkla görülebiliyordu. Bu sayede, olası yangınlara erken müdahale edilebiliyordu. Günümüzde ise kule, sadece saat kulesi olarak kullanılıyor.
Bursa şehir merkezinde yer alan kuleye, toplu taşıma araçlarıyla veya özel araçla rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Kulenin bulunduğu Tophane Parkı, aynı zamanda Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbeleri’ne de ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle, kuleyi ziyaret ederken aynı zamanda türbeleri de ziyaret edebilirsiniz.
Hünkâr Köşkü Müzesi
Bursa’nın tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçası olan Hünkâr Köşkü Müzesi, Uludağ’ın eteklerinde, Temenyeri’nde yer alır. Köşk, Sultan Abdülmecid döneminde, 1844 yılında av köşkü olarak inşa edilmiş. Hünkâr Köşkü, Bursa gezisi sırasında Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve V. Mehmed (Sultan Reşad) gibi Osmanlı padişahları tarafından kullanılmıştır. Ayrıca, Mustafa Kemal Atatürk Bursa ziyaretleri sırasında bu köşkte konaklamıştır.
Hünkâr Köşkü, Barok ve Ampir üsluplarını yansıtan bir mimariye sahiptir. İki katlı zarif bir yapıya sahip olan köşkün dış cephesi, sıvama yöntemiyle inşa edilmiş ve ince çıtalarla kaplanmıştır. Köşkün tavanları, kalem işi süslemelerle bezenmiştir ve iç mekanda dönemin orijinal eşyaları sergilenmektedir. Özellikle Atatürk’ün konakladığı odalar ve kullandığı eşyalar büyük ilgi görüyor.
İki katlı olan köşkün giriş katında salon, yemek odası, yatak odası ve banyo gibi bölümler yer alıyor. Üst katta ise daha küçük odalar ve bir teras bulunuyor. Köşkün iç mekanı, dönemin mobilyaları, halıları, tabloları ve diğer eşyalarıyla döşenmiş. Ziyaretçiler, köşkü gezerken Osmanlı padişahlarının yaşam tarzına tanıklık edebiliyorlar.
Hünkâr Köşkü, sadece bir müze değil, aynı zamanda bir doğa harikası. Köşkün çevresinde yer alan yürüyüş parkurları, ziyaretçilere Uludağ’ın eşsiz doğasının tadını çıkarma imkanı sunuyor. Ayrıca, köşkün bahçesinde yer alan gölet, ziyaretçilerin dinlenmesi için ideal bir ortam yaratıyor.
Hünkâr Köşkü Müzesi’ne, Bursa şehir merkezinden kalkan teleferik veya özel araçla sağlanabilir. Müze, Uludağ Milli Parkı içinde yer aldığı için, müzeye ulaşmak için öncelikle milli parka giriş yapmanız gerekiyor.
Siz de bu eşsiz köşkü ziyaret ederek, Osmanlı padişahlarının yaşam tarzına tanıklık edebilir ve Uludağ’ın eşsiz doğasının tadını çıkarabilirsiniz.
Üftade Camii ve Türbesi
Üftade Camii ve Türbesi, Bursa’nın tarihi ve kültürel zenginliklerinden biridir. Üftade Camii, 16. yüzyılın sonlarında Üftade Mahmud Muhittin Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Camii, Osmanlı mimarisinin güzel örneklerinden biri olarak dikkat çeker. Yapının son cemaat yeri üç kubbe ile örtülüdür ve bu kubbeler önde üç, yanlarda birer kemerle desteklenmiştir. Caminin ana ibadet alanı, yüksek kasnaklı tek bir kubbe ile örtülüdür ve duvarları kesme taş ve tuğla ile örülmüştür.
Üftade Türbesi ise caminin hemen karşısında yer alan, kare planlı bir yapıdır. Türbede Üftade Mahmud Muhittin Efendi’nin yanı sıra oğulları Mustafa, Mehmet, Hayreddin ve Ahmet’e ait sandukalar bulunmaktadır. Türbe, zaman içinde çeşitli onarımlar geçirmiştir ve bu onarımlar sırasında yapı aslından biraz uzaklaştırılmıştır.
Üftade Camii ve Türbesi, Bursa’nın manevi mirasının önemli bir parçası. Bu tarihi ve manevi mekanı ziyaret ederek, Üftade Mahmud Muhittin Efendi’yi anmak ve huzur dolu bir atmosferde dua etmek isteyenler için ideal bir yer.
Şehzade Mustafa Türbesi
Bursa’nın Muradiye Külliyesi’nde, Osmanlı İmparatorluğu’nun en hüzünlü hikayelerinden birine ev sahipliği yapan Şehzade Mustafa Türbesi, tarihi ve manevi atmosferiyle ziyaretçilerini derinden etkiliyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın gözde oğlu Şehzade Mustafa’nın trajik ölümüyle sonuçlanan olaylar, bu türbeyi sadece bir anıt mezar olmaktan çıkarıp, Osmanlı tarihindeki acı bir döneme ışık tutan bir simge haline getirmiştir.
Şehzade Mustafa, döneminin en parlak ve sevilen şehzadelerinden biriydi. Ancak, taht kavgaları ve entrikalar sonucu babası Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1553 yılında Konya Ovası’nda boğdurarak idam ettirdi. Bu trajik olay, Osmanlı tarihinde derin yaralar açtı ve Şehzade Mustafa, halkın gözünde bir mazlum ve masum olarak kaldı. Şehzade Mustafa’nın türbesi 1555-1556 yıllarında kardeşi II. Selim tarafından yaptırılmıştır.
Türbe, 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyor. Sekizgen planlı ve üzeri kubbe ile örtülü olan türbe, kesme taştan inşa edilmiş. Türbenin iç mekanı, sade ve huzurlu bir atmosfere sahip. Şehzade Mustafa’nın sandukası, türbenin ortasında yer alıyor ve etrafı ahşap parmaklıklarla çevrili. Türbenin duvarları ise, hat yazıları ve geometrik desenlerle süslenmiş.
Şehzade Mustafa Türbesi, Bursa’nın Osmangazi ilçesindeki Muradiye Mahallesi’nde, Muradiye Külliyesi içinde yer alıyor. Türbeye, şehir merkezinden otobüs veya özel araçlarla kolayca ulaşabilirsiniz.
Bu tarihi türbeyi ziyaret ederek, hem Şehzade Mustafa’yı anma fırsatı bulabilir hem de Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihine tanıklık edebilirsiniz.
I. Murad Hüdavendigar Camii
Bursa’nın Çekirge semtinde yer alan I. Murad Hüdavendigar Camii, Osmanlı İmparatorluğu’nun üçüncü padişahı I. Murad tarafından 1365-1366 yıllarında inşa edilmiştir. Bursa Ovası’na hakim bir tepenin üzerinde bulunan cami, medrese ve türbe ile birlikte külliye olarak planlanmış.
I. Murad Hüdavendigar Camii, alt katı cami, üst katı ise medrese olarak tasarlanmış iki katlı bir yapıdır. Bu özelliğiyle, Osmanlı mimarisinde medrese ile caminin bir arada bulunduğu ender örneklerden biridir.
Caminin yapımında taş, tuğla ve devşirme malzemeler kullanılmıştır. Duvarları bir sıra taş ve bir sıra tuğla ile örülmüş, kalın duvarları ve sağlam yapısı ile dikkat çeker. Camiye giriş, basık tonozla örtülü bir hol üzerinden sağlanır ve bu holün iki yanında üst kata çıkışı sağlayan merdivenler bulunur. Caminin iç mekanı ise, sade ve huzurlu bir atmosfere sahip. Mihrabı ve minberi, dönemin ahşap işçiliğinin güzel örneklerinden.
Caminin hemen yanında yer alan I. Murad Hüdavendigar Türbesi, Osmanlı türbe mimarisinin önemli örneklerinden biri. Türbenin içinde, I. Murad’ın sandukası ve ailesine ait diğer sandukalar bulunuyor. Türbenin duvarları, çini süslemeleri ve hat yazılarıyla bezeli.
I. Murad Hüdavendigar Camii , sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal, kültürel ve dini yaşantısına ışık tutan önemli bir merkez.
Bursa Arkeoloji Müzesi
Bursa Arkeoloji Müzesi, Türkiye’nin önemli arkeolojik ve tarihsel koleksiyonlarına ev sahipliği yapan bir müzedir. İlk olarak 1904 yılında Bursa Erkek Lisesi’nde kurulan müze, 1972 yılında Reşat Oyal Kültür Parkı içindeki modern binasına taşınmıştır. Müze, Prehistorik dönemden Bizans dönemine kadar birçok eser sergilemektedir.
Müze binası, Mimar Ertem Yücel tarafından tasarlanmış, 3500 metrekarelik bir alana sahiptir. Yapı, modern sergileme teknikleriyle donatılmıştır ve ziyaretçilere tarih öncesi dönemlerden Bizans dönemine kadar geniş bir koleksiyon sunar. Müzenin salonlarında Bithynia ve Mysia bölgelerinden gelen pişmiş toprak kaplar, sikkeler, taş eserler ve cam eserler sergileniyor.
Müze, çeşitli tematik salonlardan oluşur:
- Miyosen Dönem-Frig Krallığı Salonu: Orta Miyosen Döneme ait fosil buluntuları, Neolitik Çağ’dan Kalkolitik Çağ’a kadar olan eserler sergileniyor.
- Taş Eserler Salonu: Roma Dönemi’ne ait bronz ve mermer heykeller, lahit parçaları ve mezar stelleri yer alır.
- Arkaik Çağ-Doğu Roma (Bizans) Dönemi Salonu: Bursa ve çevresinden gelen Arkaik ve Klasik Çağ buluntuları, Roma dönemi cam eserleri ve yağ kandilleri bulunuyor.
- Üç Pınar Tümülüsü Araba Buluntuları Salonu: Akhamenidler Dönemi’ne ait mezar stelleri ve savaş arabası rekonstrüksiyonları sergileniyor.
Bursa Arkeoloji Müzesi, Bursa’nın Osmangazi ilçesinde, Reşat Oyal Kültür Parkı içinde yer alıyor. Müze, haftanın her günü ziyaretçilere açık ve giriş ücretsizdir. Toplu taşıma ile Kültürpark durağında inerek müzeye ulaşabilirsiniz.
Eğer siz de Bursa ve çevresinin zengin tarihini ve kültürel mirasını keşfetmek istiyorsanız, Bursa Arkeoloji Müzesi’ni mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Bursa Atatürk Evi Müzesi
Bursa’nın tarihi Çekirge Caddesi üzerinde, 19. yüzyılın sonlarında inşa edilen zarif bir köşk, bugün Bursa Atatürk Evi Müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. 1938 yılında Atatürk tarafından Bursa Belediyesi’ne hibe edilen ve 1973 yılında müzeye dönüştürülen bu köşk, Ulu Önder’in Bursa’ya yaptığı ziyaretlerde kaldığı ve hatıralarını bıraktığı önemli bir mekan.
Köşk, bodrum ve çatı katı dışında iki katlıdır. 19. yüzyıl Fransız mimari stilinden etkilenerek yapılan binada, ince ahşap işçilikler dikkat çekiyor. Geniş bir bahçenin içinde yer alan köşk, Bursa ovasına hakim bir manzaraya sahip. Köşk, bodrum ve çatı katının dışında iki katlıdır. Giriş katında kabul salonu, yemek salonu ve dinlenme odaları bulunurken, ikinci katta yatak odası ve çalışma odası yer alıyor.
Müzenin iç mekanında, Atatürk’ün yaşamına dair birçok kişisel eşya sergileniyor. Bu eşyalar arasında Atatürk’ün Bursa ziyareti sırasında kullandığı mobilyalar, giysiler ve çalışma malzemeleri bulunuyor. Müze, Atatürk’ün Bursa’daki yaşamını ve ziyaretlerini ayrıntılı bir şekilde yansıtan belgeler ve fotoğraflarla donatılmış.
Bursa Atatürk Evi Müzesi, Bursa’nın Osmangazi ilçesinde, Çekirge Caddesi üzerinde yer alıyor. Müze, pazartesi günleri hariç haftanın her günü 08:00-17:00 saatleri arasında ziyarete açıktır ve giriş ücretsizdir.
Bursa Atatürk Evi Müzesi, sadece bir müze değil, aynı zamanda Atatürk’ün hatıralarını yaşatan bir mekan. Bu tarihi köşkü ziyaret ederek, Ulu Önder’in yaşam tarzını ve Bursa’ya olan sevgisini yakından tanıyabilirsiniz.
Bursa Kent Müzesi
Bursa’nın tarihi ve kültürel zenginliğini bir araya getiren Bursa Kent Müzesi, şehrin geçmişine ışık tutan önemli bir merkez. Müze, Türkiye’nin ilk kent müzesi olarak 14 Şubat 2004 tarihinde açılmıştır ve Bursa’nın yaklaşık 7000 yıllık tarihini, kültürel mirasını ve sosyal yapısını ziyaretçilere tanıtmayı amaçlamaktadır.
Müze, Cumhuriyet Dönemi’nin önemli yapılarından biri olan ve 1926 yılında inşa edilen Eski Adliye Binası’nda yer alıyor. Eski Adliye Binası, Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından tasarlanmış ve Cumhuriyet Dönemi’nin mimari anlayışını yansıtıyor. Müze, bodrum katı ve iki ana kat olmak üzere toplam üç kattan oluşmaktadır. Bu katlarda Bursa’nın tarihini, kültürünü ve sosyal yaşamını anlatan sergiler bulunuyor.
Müzenin bodrum katında yer alan Tarihi Esnaf Sokağı, Bursa’nın geleneksel ticaret hayatını gözler önüne seriyor. Bu bölümde arabacı, nalbant, saraç, semerci, yemenici, bıçakçı, bakırcı-kalaycı, tenekeci, marangoz, keçeci, sepetçi, şekerci ve kebapçı gibi esnafların canlandırmaları bulunmakta. Ayrıca, müzenin zemin katında ziyaretçilerin dinlenebileceği bir kafeterya, hediyelik eşya ve satış birimi de yer alıyor.
Müzenin en dikkat çekici bölümlerinden bir diğeri de, Bursa’nın tarihi evlerini ve sokaklarını canlandıran maketler. Bu maketler, ziyaretçilere eski Bursa’yı gezme imkanı sunuyor. Ayrıca, müzede sergilenen Osmanlı dönemine ait kıyafetler, takılar, silahlar ve diğer eşyalar da dönemin yaşam tarzı hakkında bilgi veriyor.
Bursa Kent Müzesi, hem zengin koleksiyonu hem de interaktif sergileme yöntemleriyle mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri.
İnkaya Tarihi Çınar Ağacı
Bursa’nın İnkaya Köyü’nde, yüzyıllara meydan okuyan bir doğa harikası: İnkaya Tarihi Çınar Ağacı. Yaklaşık 600 yaşında olduğu tahmin edilen bu anıt ağaç, Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze uzanan tarihiyle, hem doğa severler hem de tarih meraklıları için eşsiz bir cazibe merkezi.
İnkaya Tarihi Çınar Ağacı, adını Osmanlı Devleti’nin ilk köylerinden biri olan İnkaya Köyü’nden alır. Çapı 3 metre, yüksekliği 35 metre olan bu anıt ağaç, 13 ana kola sahiptir ve dallarının kalınlığı 3-4 metreyi bulur. Çınar Ağacı, gövdesi ve dallarıyla görkemli bir görüntü sergiler. Türkiye’nin en büyük çınar ağaçlarından biri olarak kabul edilen çınar ağacının dalları, adeta bir şemsiye gibi yayılır ve altında geniş bir gölgelik alan oluşturur. Bu gölgelik alan, yaz aylarında serinlemek isteyenler için ideal bir dinlenme noktasıdır.
İnkaya Çınarı, sadece doğal güzelliğiyle değil, aynı zamanda tarihi ve kültürel önemiyle de dikkat çekiyor. Rivayete göre, Osmanlı Sultanı Orhan Gazi, Bursa’yı fethettikten sonra bu çınar ağacının altında dinlenmiş ve ordusuyla birlikte burada mola vermiş. Bu nedenle çınar ağacı, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemine tanıklık etmiş önemli bir simge olarak kabul ediliyor.
İnkaya Çınarı’na ulaşım, Bursa şehir merkezinden kalkan minibüslerle veya özel araçla sağlanabilir. İnkaya Köyü’ne ulaştıktan sonra, köyün meydanında yer alan çınarı kolayca bulabilirsiniz.
Bursa Hayvanat Bahçesi
Bursa Hayvanat Bahçesi, 1998 yılında açılan ve yüksek standartlarda hizmet veren bir hayvanat bahçesi. Hayvanat bahçesi, Botanik Park ile birlikte Soğanlı Mahallesi’nde yer alıyor. Yaklaşık 206 bin metrekarelik bir alanda kurulu olan bu modern hayvanat bahçesi, doğal yaşam alanlarına uygun olarak düzenlenmiş barınaklara sahiptir ve Avrupa’nın en iyi düzenlenmiş parklarından biri olarak kabul ediliyor.
Parkta 55 türde yaklaşık 500 hayvan yaşamaktadır. Parkta ayılar, kurtlar, aslanlar, leoparlar, yırtıcı kuşlar, lamalar, yaban eşekleri, develer, maymunlar, deve kuşları ve zebraların bulunduğu çeşitli bölümler yer almaktadır. Ayrıca, su kuşları için büyük bir kafes ve gölet de bulunuyor.
Bursa Hayvanat Bahçesi, aynı zamanda hayvanların korunması ve nesillerinin devamı için de önemli çalışmalar yürütüyor. Özellikle, nesli tükenmekte olan hayvan türlerinin üretim programlarına katılan hayvanat bahçesi, aynı zamanda hayvanların doğal yaşam alanlarına benzer ortamlar oluşturarak onlara doğal bir yaşam alanı sağlamayı hedefliyor.
Çocuklar için oyun alanları, piknik alanları, kafeterya ve hediyelik eşya dükkanı gibi birçok farklı imkan sunan hayvanat bahçesi, ailecek keyifli vakit geçirmek için harika bir seçenek.
Cumalıkızık
Cumalıkızık, Bursa’nın doğusunda yer alan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinden kalma tarihî dokusunu koruyan nadir köylerden biri. 700 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan Cumalıkızık, Bursa’nın kuruluş yıllarından bu yana varlığını sürdürüyor. UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak listelenen bu köy, mükemmel bir şekilde korunmuş Osmanlı mimarisine ve geleneksel yaşam tarzına sahip olmasıyla dikkat çekiyor.
Köyde 270 ev bulunmaktadır ve bunların büyük bir kısmı 19. yüzyıldan kalmadır. Taş, kerpiç ve ahşap kullanılarak inşa edilen bu evler, Osmanlı dönemi sivil mimarisinin en güzel örneklerindendir. Evlerin çoğu iki veya üç katlıdır ve avlularında çeşitli meyve ağaçları bulunur. Sokaklar dar ve taş döşelidir. Evlerin cepheleri, zamanla karakter kazanmış canlı renklerle boyanmış ve köye eşsiz bir estetik değer katmıştır.
Cumalıkızık Köyü, hafta sonları düzenlenen geleneksel pazarı ile de ünlüdür. Köylüler tarafından yetiştirilen taze meyve ve sebzelerin, ev yapımı reçellerin, peynirlerin ve diğer yerel ürünlerin satıldığı bu pazar, ziyaretçilere köyün zengin tarım kültürünü deneyimleme fırsatı sunar. Ayrıca, köyde yer alan Cumalıkızık Etnografya Müzesi, köyün tarihini ve kültürel mirasını sergiler.
Cumalıkızık, Bursa şehir merkezine yaklaşık 13 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Şehir merkezinden kalkan toplu taşıma araçları veya özel araçlarıyla köye ulaşabilirsiniz.
Misi Köyü
Misi Köyü, diğer adıyla Gümüştepe Mahallesi, Bursa’nın Nilüfer ilçesinde yer alan ve 2000 yıllık tarihi geçmişiyle dikkat çeken bir köydür. Köy, tarihi dokusunu korumuş ve doğallığından hiçbir şey kaybetmemiş bir yerleşim yeridir. İlk adı “Mysia” olan köy, M.S. 183 yılında Alex adlı bir keşişin öncülüğünde Hıristiyanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmış. Bu dönemde İncil’in bir nüshasının burada gömülü olduğuna inanılır ve bu nedenle Hıristiyanlar için de önemli bir yerdir.
Misi Köyü, 1989 yılında kentsel sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Günümüzde yapılan restorasyonlarla birçok yapı doğal dokusunu korumuş ve bazıları sosyal tesislere dönüştürülmüştür.
Köydeki evler, 17. ve 18. yüzyıldan kalma Osmanlı dönemine ait evlerinin özelliklerini taşıyor. Ahşap ve kerpiçten yapılmış bu evler, cumbaları, ahşap süslemeleri ve rengarenk çiçeklerle dolu bahçeleriyle göz kamaştırıyor. Köyün dar sokaklarında dolaşırken, kendinizi zamanda yolculuk yapmış gibi hissedeceksiniz.
Misi Köyü, aynı zamanda üzüm bağları ve şarap imalathaneleriyle de ünlü. Köyde yetiştirilen üzümlerden yapılan şaraplar, lezzetiyle damaklarda unutulmaz bir tat bırakıyor. Köyde bulunan şarap imalathanelerini ziyaret ederek, şarap yapım sürecini izleyebilir ve farklı şarapları tadabilirsiniz.
Misi Köyü’ne ulaşım, Bursa şehir merkezinden kalkan otobüslerle veya özel araçla sağlanabilir. Köy, Bursa’ya yaklaşık 12 km uzaklıkta yer alıyor. Köyde konaklama için butik oteller ve pansiyonlar bulunuyor. Ayrıca, köyde yöresel lezzetleri tadabileceğiniz birçok restoran ve kafe de mevcut.
Siz de bu şirin köyü ziyaret ederek, zamanda yolculuk yapabilir ve Bursa’nın farklı bir yüzünü keşfedebilirsiniz.
Tirilye
Bursa’nın Mudanya ilçesinde, Marmara Denizi’nin kıyısında yer alan Tirilye, tarihi ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyüleyen bir Rum köyü. Arnavut kaldırımlı dar sokakları, rengarenk evleri, tarihi kiliseleri ve eşsiz lezzetleriyle Tirilye, adeta zamanda yolculuk yapmanızı sağlıyor.
Tirilye, eski adı Triglia olan bir Rum köyü. Köy, Bizans döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanılmış ve 1922 yılındaki nüfus mübadelesine kadar Rumların yoğun olarak yaşadığı bir yer olmuş. Köydeki evler, Rum mimarisinin özelliklerini taşıyor ve 19. yüzyıldan kalma birçok tarihi ev günümüze kadar korunmuş. Bu evler, cumbaları, ahşap süslemeleri ve rengarenk çiçeklerle dolu bahçeleriyle göz kamaştırıyor.
Tirilye’nin tarihi, antik çağlara kadar uzanıyor. Bölge, Bizans döneminde önemli bir dini merkez olarak bilinirdi ve Osmanlı döneminde de aynı önemi korumuş. Köydeki yapılar arasında kiliseler, camiler, taş mektepler ve eski Rum evleri bulunur.
- Taş Mektep: 1909 yılında Neo Klasik tarzda yapılan bu yapı, başlangıçta bir papaz okulu olarak inşa edilmiştir. Daha sonra öksüzler yurdu ve ilkokul olarak kullanılmıştır. Günümüzde restore edilerek turistik amaçla kullanılmakta.
- Fatih Camii (Aya Todori Kilisesi): 7. yüzyılda kilise olarak inşa edilmiş ve 16. yüzyılda camiye çevrilmiştir. Türkiye’de Rum popülasyonundan kalan en görkemli kiliselerden biri olup, yanındaki hamamla birlikte önemli bir tarihi yapıdır.
- Kemerli Kilise (Panagia Pantobasilissa): 13. yüzyılda inşa edilen bu kilise, haç şeklinde tasarlanmış olup, üzerindeki fresklerin tasviri ile ünlüdür.
- Dündar Evi (Yohannes Kilisesi): Bizans mimari özellikleri taşıyan bu yapı, geçmişte Rum kilisesi olarak kullanılmıştır ve günümüzde korunmaya alınmıştır.
Tirilye’nin bir diğer önemli özelliği ise, eşsiz lezzetleri. Köyde, zeytinyağlı yemekler, deniz ürünleri ve tatlılar başta olmak üzere birçok yöresel lezzet bulabilirsiniz. Özellikle zeytinyağlı enginar, kalamar dolma ve Trilye usulü balık, mutlaka tatmanız gereken lezzetler arasında.
Tirilye’ye ulaşım, Bursa şehir merkezinden kalkan minibüslerle veya özel araçla sağlanabilir. Köy, Mudanya’ya yaklaşık 10 km uzaklıkta bulunuyor. Köyde konaklama için butik oteller ve pansiyonlar bulunuyor.
Gölyazı
Gölyazı, Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı, Uluabat Gölü kıyısında yer alan tarihi bir balıkçı köyüdür. Antik çağlarda Apollonia ad Rhyndacum olarak bilinen Gölyazı, M.Ö. 6. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Bu dönemden kalan kalıntılar ve yapıların yanı sıra, köy Osmanlı dönemi mimarisiyle de dikkat çeker.
Gölyazı, antik Apollonia kenti üzerine kurulmuştur ve tarihi dokusunu büyük ölçüde korumuştur. Köydeki en önemli yapılar arasında Aziz Panteleimon Kilisesi, Hagios Georgios Kilisesi ve Hagios Konstantinos Manastırı Kilisesi’nin kalıntıları bulunmaktadır. Bu kiliseler, Yunan-Klasik mimarinin özelliklerini taşır ve Osmanlı döneminde de kullanılmıştır.
Gölyazı, doğal güzellikleriyle de ünlüdür. Uluabat Gölü kıyısındaki konumu, köyü özellikle gün batımında muhteşem manzaralar sunan bir yer yapar. Gölde düzenlenen tekne turları, ziyaretçilere köyün ve gölün doğal güzelliklerini keşfetme fırsatı verir. Her yıl düzenlenen Leylek Festivali, Gölyazı’nın en popüler etkinliklerinden biridir ve yerli ile yabancı turistler için büyük bir çekim noktasıdır.
Gölyazı, sadece tarihi ve doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda lezzetleriyle de ünlü. Köyde, özellikle turna balığı, balık çorbası ve zeytinyağlı yemekler mutlaka tatmanız gereken lezzetler arasında. Ayrıca, köyün meşhur cevizli lokumu da unutulmamalı.
Gölyazı’ya ulaşım, Bursa şehir merkezinden kalkan minibüslerle veya özel araçla sağlanabilir. Köye ulaştıktan sonra, göl kıyısında yürüyüş yapabilir, bisiklete binebilir, balık tutabilir veya tekne turuna çıkabilirsiniz. Köyde konaklama için butik oteller ve pansiyonlar da bulunuyor. Köydeki dar sokaklar ve tarihi yapılar nedeniyle yürüyerek gezmek en ideal seçenektir.
Gölyazı, tarihi ve doğal güzellikleri bir arada sunan nadir yerlerden biridir. Gölyazı’yı ziyaret ederek, hem tarih kokan sokaklarda gezebilir hem de göl kıyısında huzurlu bir gün geçirebilirsiniz.
Ağlayan Çınar
Bursa’nın Nilüfer ilçesi, Gölyazı köyünde, Uluabat Gölü’nün kıyısında yer alan Ağlayan Çınar, 600 yılı aşkın tarihiyle hem doğal bir anıt hem de hüzünlü bir aşk efsanesinin sembolü. Gövdesinden sızan sular nedeniyle “ağlayan” olarak adlandırılan bu anıt ağaç, ziyaretçilerine hem görsel bir şölen hem de duygusal bir deneyim sunuyor.
Ağlayan Çınar, 600 yılı aşkın yaşıyla Türkiye’nin en yaşlı ağaçlarından biri. 15 metre yüksekliğindeki çınarın gövdesi, 7 metre çapında ve 20 metre çevresinde. Çınarın gövdesinden sızan suların nedeni tam olarak bilinmese de, uzmanlar bunun doğal bir olay olduğunu düşünüyor.
Ağlayan Çınar, Gölyazı köyünün simgesi haline gelmiş. Köyün meydanında yer alan çınar, ziyaretçilerin uğrak noktası. Çınarın altında oturup gölün ve doğanın tadını çıkarabilir, efsanenin büyüsüne kapılabilirsiniz.
Ağlayan Çınar’a ulaşım, Bursa şehir merkezinden kalkan otobüslerle veya özel araçla sağlanabilir. Gölyazı köyüne ulaştıktan sonra, köyün meydanında yer alan çınarı kolayca bulabilirsiniz.
Mudanya
Mudanya, Marmara Denizi’nin güney kıyısında yer alan ve Bursa’nın önemli bir sahil kasabasıdır. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Mudanya, zengin tarihi mirası, doğal güzellikleri ve sakin atmosferi ile bilinir. Mudanya, aynı zamanda 1922 Mudanya Mütarekesi’ne ev sahipliği yapmasıyla da tarihi bir öneme sahiptir; bu mütareke, Türk Kurtuluş Savaşı’nın sonunu ve Lozan Barış Antlaşması’nın yolunu açmıştır.
Mudanya’nın tarihi, Antik Çağlara kadar uzanır. Bölge, zaman içinde Bizans, Roma ve Osmanlı İmparatorluğu gibi birçok büyük medeniyetin etkisi altında kalmıştır. Osmanlı döneminde önemli bir liman kenti olarak gelişen Mudanya, zeytin ve zeytinyağı ticareti ile bilinir hale gelmiştir. Günümüzde de bu geleneği sürdüren Mudanya, zeytin ve zeytinyağı ürünleri ile ünlüdür.
İlçede Osmanlı dönemine ait birçok tarihi yapı bulunuyor.
- Mudanya Mütareke Evi Müzesi: 19. yüzyılda Rus tüccar Aleksandr Ganyanof tarafından yaptırılan bu konak, 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Anlaşması’nın imzalandığı yer olarak tarihi bir öneme sahiptir. Bu anlaşma, Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesini sağlamış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında önemli bir adım olmuştur. Müze, 1936 yılında Mudanya Belediyesi’ne bağışlanmış ve 1959 yılında Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir. Mütareke Evi, orijinal eşyalarla birlikte, dönemin tarihi atmosferini yansıtmaktadır.
- Eski Girit Mahallesi: Bu mahalle, Mudanya’nın kozmopolit yapısını yansıtan önemli bir bölgedir. Osmanlı döneminde Rum nüfusun yoğun olarak yaşadığı bu mahallede, dar sokaklar ve taş döşeli yollar bulunur.
- Tahirağa Konağı: Osmanlı dönemine ait bu konak, geleneksel Türk evi mimarisinin güzel bir örneğidir. Konak, ahşap işçiliği ve iç mekandaki detayları ile dikkat çeker.
Mudanya, aynı zamanda doğal güzellikleriyle de ünlü. İlçenin sahil şeridi, temiz plajları, koyları ve balıkçı barınaklarıyla dolu. Burada denize girebilir, güneşlenebilir, balık tutabilir veya tekne turuna çıkabilirsiniz. Mudanya’nın çevresinde yer alan zeytinlikler ve çam ormanları ise, doğa yürüyüşleri yapmak için ideal bir ortam sunuyor.
İznik
Bursa’nın güneydoğusunda, İznik Gölü’nün kıyısında yer alan İznik, tarihi ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyüleyen bir şehir. Antik çağlardan beri önemli bir yerleşim merkezi olan İznik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik yapmış. Bugün hala ayakta duran surları, tarihi yapıları ve eşsiz çinileriyle İznik, adeta bir açık hava müzesi gibi.
İznik’in tarihi, MÖ 316 yılına kadar uzanıyor. Antik çağda Nikaia adıyla bilinen kent, Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir merkez haline gelmiş. 325 yılında, Hristiyanlık tarihinde önemli bir yeri olan Birinci İznik Konsili burada toplanmış. Bizans döneminde de başkentlik yapan İznik, 1331 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmiş ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkentlerinden biri olmuş.
İznik’in en dikkat çekici özelliklerinden biri, tarihi surları. 4970 metre uzunluğundaki surlar, 114 burç ve 4 ana kapıdan oluşuyor. Surların üzerinde yürüyerek, İznik Gölü’nün ve şehrin muhteşem manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
İznik’in bir diğer önemli özelliği ise, çinileri. İznik çinisi, 15. ve 16. yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli sanat dallarından biriydi. İznik’te üretilen çiniler, Topkapı Sarayı, Süleymaniye Camii ve diğer birçok önemli yapıda kullanılmış. Günümüzde, İznik’te hala çinicilik yapılıyor ve bu geleneksel sanatı yaşatan atölyeleri ziyaret edebilirsiniz.
İznik’te gezilecek yerler arasında, Ayasofya Camii, Yeşil Cami, Nilüfer Hatun İmareti, Hacı Özbek Camii, Lefke Kapı ve İznik Müzesi yer alıyor. Ayasofya Camii, Bizans döneminden kalma bir kilise iken, Osmanlı döneminde camiye çevrilmiş. Yeşil Cami, çini süslemeleriyle göz kamaştıran bir Osmanlı camisi. Nilüfer Hatun İmareti, Osmanlı döneminde yoksullara yemek dağıtmak için kullanılan bir yapı. Hacı Özbek Camii, Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan bir cami. Lefke Kapı, İznik surlarının en iyi korunmuş kapılarından biri. İznik Müzesi ise, İznik ve çevresinde yapılan kazılarda çıkarılan eserleri sergiliyor.
İznik’e ulaşım, Bursa veya Yalova üzerinden sağlanabilir. Bursa’ya 70 km, Yalova’ya ise 30 km uzaklıkta olan İznik’e, otobüs veya özel araçla ulaşım mümkün. İznik’te konaklama için birçok farklı seçenek bulunuyor. Butik oteller, pansiyonlar ve apart oteller, her bütçeye uygun alternatifler sunuyor. Ayrıca, İznik Gölü kıyısında yer alan restoranlarda, yöresel lezzetleri tadabilirsiniz.
Oylat Kaplıcaları
Bursa’nın İnegöl ilçesinde yer alan Oylat Kaplıcaları, doğal güzellikleri ve şifalı sularıyla ünlüdür. İnegöl’ün 27 km güneyinde bulunan kaplıcalar, doğal tedavi yöntemleri ve dinlenme imkânları sunarak ziyaretçilere hem sağlık hem de huzurlu bir ortam sağlıyor.
Oylat Kaplıcaları’nın tarihçesi, antik dönemlere kadar uzanır. Efsaneye göre, Oylat ismi “Oy” (mağara) ve “Lat” (gece) kelimelerinin birleşiminden gelir ve bu bölgedeki mağaralarda geceleri dinlenmek amacıyla kullanılan bir bölge olduğunu ifade eder. Kaplıcalar, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de önemli bir sağlık merkezi olarak kullanılmış.
Kaplıcaların suyu, toprak kalevi acı bikarbonatlı, özellikle romatizmal hastalıklar, sinir ve kas yorgunlukları, cilt hastalıkları ve metabolizma bozuklukları gibi rahatsızlıklara iyi geldiği biliniyor. Oylat Kaplıcaları’nda, üç ana kaynak bulunuyor ve su sıcaklıkları 40°C ile 60°C arasında değişiyor. Ayrıca, kaplıca sularının stresi azaltıcı, dinlendirici ve zindelik verici etkileri de bulunuyor.
Oylat Kaplıcaları’nda konaklama için birçok farklı seçenek bulunuyor. Termal oteller, pansiyonlar ve bungalov evler, her bütçeye uygun alternatifler sunuyor. Konaklama tesislerinin yanı sıra, kaplıca merkezlerinde termal havuzlar, açık ve kapalı havuzlar, çamur banyoları, sauna, buhar odası, masaj ve terapi hizmetleri gibi birçok imkan bulunuyor.
Oylat Kaplıcaları, sadece sağlık turizmi için değil, aynı zamanda doğa yürüyüşleri, piknik ve kamp yapmak için de ideal bir yer. Kaplıcaların çevresindeki ormanlık alanlar, ziyaretçilere huzurlu bir ortam sunuyor. Ayrıca, kaplıcaların yakınında yer alan Oylat Mağarası da görülmeye değer doğal güzelliklerden biri.
Siz de bu özel kaplıcaları ziyaret ederek, hem sağlığınıza kavuşabilir hem de doğanın tadını çıkarabilirsiniz.
Oylat Mağarası
Bursa’nın İnegöl ilçesinde, Oylat Kaplıcaları’nın hemen yanında yer alan Oylat Mağarası, doğal güzellikleri ve şifalı havasıyla ziyaretçilerini kendine çeken bir yeraltı harikası. Milyonlarca yıllık süreçte oluşan sarkıt, dikit, sütun ve traverten havuzları gibi doğal oluşumlarıyla göz kamaştıran mağara, aynı zamanda astım ve bronşit gibi solunum yolu rahatsızlıklarına iyi geldiği düşünülen havasıyla da biliniyor.
Oylat Mağarası, yaklaşık 665 metre uzunluğunda ve iki katlı bir yapıya sahip. Mağaranın üst katı, kuru ve geniş bir galeri şeklinde. Burada, sarkıt ve dikitlerin oluşturduğu ilginç figürleri görebilirsiniz. Alt kat ise, daha nemli ve dar bir yapıya sahip. Bu kısımda, yeraltı deresi ve traverten havuzları bulunuyor.
Mağaranın içindeki sıcaklık yaz kış sabit olarak 18-20 derece arasında seyrediyor. Bu özelliği sayesinde, mağara yazın serinlemek, kışın ise ısınmak için ideal bir ortam sunuyor. Ayrıca, mağaranın havasındaki yüksek nem oranı ve özel mineral bileşimi, astım ve bronşit hastalarına iyi geldiği düşünülüyor.
Oylat Mağarası, sadece doğal güzelliğiyle değil, aynı zamanda şifalı havasıyla da ziyaretçilerini cezbediyor. Siz de bu gizemli mağarayı keşfetmek ve şifa dolu havasından faydalanmak için İnegöl’e bir gezi planlayabilirsiniz.
Suuçtu Şelalesi ve Tabiat Parkı
Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde, yeşilin ve suyun büyülü dansına tanıklık etmek isteyenleri bekleyen bir doğa harikası var: Suuçtu Şelalesi ve Tabiat Parkı. 38 metre yükseklikten dökülen bu görkemli şelale, etrafını saran yemyeşil orman ve temiz havasıyla ziyaretçilerini büyüler.
Suuçtu Şelalesi ve Tabiat Parkı, doğa yürüyüşleri, piknikler, fotoğrafçılık ve kuş gözlemciliği gibi aktiviteler için ideal bir ortam sunuyor. Şelalenin döküldüğü noktada oluşan doğal havuzda serinleyebilir, şelalenin etkileyici manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Parkta ayrıca, piknik yapmak ve dinlenmek için de uygun alanlar bulunuyor.
Suuçtu Şelalesi ve Tabiat Parkı’na ulaşım, Mustafakemalpaşa ilçe merkezinden kalkan minibüslerle veya özel araçla sağlanabilir. Şelaleye ulaşmak için yaklaşık 17 km’lik bir yolculuk yapmanız gerekiyor.
Siz de şehrin stresinden uzaklaşıp doğanın kollarına bırakmak isterseniz, Suuçtu Şelalesi ve Tabiat Parkı’nı mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Zindankapı
Zindankapı, Bursa’nın Osmanlı dönemine ait tarihi yapılarından biridir ve Bursa surlarının bir parçası olarak dikkat çeker. Bursa’nın Tophane semtinde yer alan bu yapı, geçmişte zindan olarak kullanıldığı için Zindankapı adını almıştır. Tarihi surların korunmuş ve restore edilmiş önemli noktalarından biridir.
Zindankapı şehrin en eski yapılarından biridir. Bu yapı, Romalılar ve Bizanslılar tarafından kullanılmış, Osmanlılar döneminde ise çeşitli onarımlarla günümüze kadar ulaşmıştır. Özellikle Bursa’nın fethinden sonra önem kazanmış ve şehrin güvenliği için stratejik bir rol oynamıştır. Yapının altında yer alan zindanlar, geçmişte suçluların ve savaş esirlerinin tutulduğu yerler olarak kullanılmıştır.
Zindankapı’nın mimari yapısı, doğal kayalıklar üzerine inşa edilmiş, kale surlarının bir parçası olarak hem savunma hem de zindan olarak kullanılmış. Yapının içerisindeki zindanlar, tarihi boyunca çeşitli dönemlerde mahkumların tutulduğu yerler olmuş. Günümüzde ise, bu hücreler ziyarete açık ve ziyaretçiler, o dönemin hapishane koşullarını görebiliyor.
Zindankapı, günümüzde restore edilerek turistik bir mekan haline getirilmiştir. Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları ile yapının tarihi dokusu korunmuş, dijital müze ve sanat galerisi olarak ziyarete açılmıştır.
Sadağı Kanyonu Tabiat Parkı
Bursa’nın Orhaneli ilçesinde, doğanın kalbinde saklı bir güzellik: Sadağı Kanyonu Tabiat Parkı. Yemyeşil ormanları, berrak suları ve etkileyici kaya oluşumlarıyla ziyaretçilerini büyüleyen bu tabiat parkı, doğa severler ve macera arayanlar için adeta bir cennet.
Kanyon, yaklaşık 12 kilometre uzunluğunda ve kanyon duvarlarında insan ve hayvan figürlerine benzeyen ilginç kaya oluşumları bulunuyor. Bu oluşumlar, milyonlarca yıl boyunca suyun ve rüzgarın etkisiyle meydana gelmiş. Kanyonun içinde yer alan şelaleler, göletler ve mağaralar ise keşfedilmeyi bekleyen doğal güzellikler arasında.
Sadağı Kanyonu Tabiat Parkı, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda tarihi ve kültürel zenginlikleriyle de dikkat çekiyor. Kanyonun çevresinde yer alan tarihi kalıntılar, Roma döneminden kalma kaya mezarları ve antik yerleşim yerleri, ziyaretçilere tarihin izlerini sürme imkanı sunuyor. Ayrıca, kanyonun yakınlarında bulunan Sadağı Köyü, geleneksel Türk köy yaşamını deneyimlemek isteyenler için ideal bir yer.
Orhaneli ilçesine yaklaşık 9 kilometre uzaklıkta olan tabiat parkına ulaşım oldukça kolay. Bursa şehir merkezinden kalkan otobüslerle veya özel araçla sağlanabilir.
Sadağı Kanyonu Tabiat Parkı, doğa ile iç içe olmak, macera dolu aktiviteler yapmak ve huzur bulmak isteyenler için ideal bir yer.
Bursa Botanik Parkı
Bursa Botanik Parkı, diğer adıyla Soğanlı Botanik Parkı, Bursa’nın en önemli doğal alanlarından biridir. 24 Nisan 1998’de açılan park, 400 dönümlük bir alanı kaplıyor ve Bursa Ovası’nın korunmasını sağlayan önemli bir ekosistemdir. Botanik Park’ta, bilimsel çalışmalarda yapılıyor ve Park alanı 1. derece doğal SİT alanı ilan edilmiş.
Botanik Park’ta, Japon Bahçesi, İngiliz Bahçesi, Fransız Bahçesi, gül bahçesi, kaya bahçesi, kokulu bitkiler bahçesi ve şekilli bitkiler bahçesi gibi farklı bölümler bulunuyor. Parkta, 150 tür ağaç, 27 çeşit gül, 76 tür çalı ve 20 tür örtücü bitki yer alıyor. Bu bahçelerde, farklı iklim ve coğrafyalara ait bitkileri bir arada görme fırsatı bulabilirsiniz.
Bursa Botanik Parkı, sadece bitki çeşitliliğiyle değil, aynı zamanda doğal güzellikleriyle de dikkat çekiyor. Parkın içinde yer alan göletler ve yürüyüş yolları, ziyaretçilere huzurlu bir atmosfer sunuyor. Parkta, piknik yapmak, kitap okumak, fotoğraf çekmek veya sadece doğanın tadını çıkarmak için birçok farklı alan bulunuyor.
Park, Bursa şehir merkezine yakın bir konumda, Soğanlı Mahallesi’nde yer alıyor. Şehir merkezinden Soğanlı semtine giden otobüslerle veya özel araçla kolayca ulaşabilirsiniz. Park, haftanın her günü açık ve giriş ücretsizdir.
Karacabey Longoz Ormanları
Karacabey Longoz Ormanları, Bursa’nın Karacabey ilçesinde yer alan ve Türkiye’nin en büyük longoz ormanlarından biri olan eşsiz bir doğal alandır. Güney Marmara akarsularının birleşmesiyle oluşan Susurluk Irmağı, Kocaçay Deltası’nı oluşturur. Bu delta, göl, bataklık, kumul ve longoz ormanlarından meydana geliyor.
Karacabey Longoz Ormanları’nda 250’den fazla kuş türü yaşıyor. Bu kuş türleri arasında, balıkçıl, kaşıkçı, angut, karabatak, sakarmeke, leylek ve pelikan gibi su kuşları da bulunuyor. Orman, aynı zamanda birçok memeli, sürüngen ve amfibi türüne de ev sahipliği yapıyor.
Karacabey Longoz Ormanları’nda doğa yürüyüşleri, kuş gözlemciliği ve fotoğrafçılık gibi aktiviteler yapabilirsiniz. Orman, aynı zamanda piknik yapmak ve dinlenmek için de ideal bir ortam sunuyor. Longozun doğal güzellikleri arasında huzur bulabilir ve bölgenin zengin biyolojik çeşitliliğini keşfedebilirsiniz.
Karacabey Longoz Ormanları, Bursa şehir merkezine yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Bursa şehir merkezinden kalkan minibüslerle veya özel araçla bu bölgeye ulaşabilirsiniz.
Karacabey Longoz Ormanları, yılın her dönemi ziyarete açıktır ve doğa ile baş başa kalmak isteyenler için harika bir kaçış noktasıdır.
Merinos Kültür Parkı
Bursa’nın merkezinde, şehrin kalabalığından ve gürültüsünden uzaklaşmak isteyenler için bir vaha: Merinos Kültür Parkı. 252 bin metrekarelik geniş bir alana yayılan bu yeşil alan, 81 farklı türde 2500 ağaç ve 11.600 bitki ile adeta bir botanik bahçesi. Parkın içinde yer alan yapay gölet, süs havuzları, yürüyüş ve koşu parkurları, bisiklet yolları ve çocuk oyun alanlarıyla hem doğa severler hem de spor yapmak isteyenler için ideal bir mekan.
Merinos Kültür Parkı’nın en önemli özelliklerinden biri, 1938 yılında Atatürk tarafından açılan ve Türkiye’nin ilk sanayileşme atılımlarından biri olan Merinos İplik Fabrikası’nın bulunduğu alanda kurulmuş olmasıdır. Bu fabrika, Bursa’nın tekstil başkenti olmasında büyük rol oynamıştır. Park içerisinde bulunan Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi, ulusal ve uluslararası kongrelere ev sahipliği yapmaktadır ve bu yapının modern mimarisi dikkat çekicidir.
Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi, konserler, tiyatro oyunları, sergiler ve diğer kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Merkezin içinde ayrıca, bir kütüphane, bir sergi salonu ve bir restoran da bulunuyor.
Merinos Kültür Parkı, sadece bir park değil, aynı zamanda Bursa’nın kültürel ve sosyal hayatının önemli bir merkezi. Siz de bu parkta hem doğanın tadını çıkarabilir hem de kültürel etkinliklere katılarak keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Reşat Oyal Kültür Parkı
Reşat Oyal Kültür Parkı, Bursa’nın en büyük ve en eski parklarından biridir. 1955 yılında hizmete açılan park, Bursa’nın ilk büyük düzenlenmiş yeşil alanı olarak önemli bir yere sahip. 393 bin metrekarelik geniş bir alana yayılan park, çeşitli aktivite alanları ve doğal güzellikleri ile ziyaretçilerin uğrak noktası.
Park, adını dönemin Bursa Belediye Başkanı Reşat Oyal’dan almıştır ve 1955 yılında onun tarafından açılmıştır. Parkın içinde yer alan yapılar ve alanlar arasında sandalla gezilebilen bir göl, çay bahçeleri, lokantalar, barlar ve dinlenme alanları bulunuyor. Ayrıca, parkta Bursa Arkeoloji Müzesi, Belediye Konservatuarı, Açık Hava Tiyatrosu, Nikah Salonu ve Lunapark yer alıyor.
Reşat Oyal Kültür Parkı, yıl boyunca çeşitli kültürel ve sosyal etkinliklere ev sahipliği yapar. Parkın içindeki Açık Hava Tiyatrosu, 5.000 kişilik kapasitesi ile birçok konser, tiyatro gösterisi ve etkinlik gerçekleştiriliyor. Özellikle, her yıl düzenlenen Uluslararası Bursa Festivali, önemli sanatçıların ve performans gruplarının katılımıyla bu alanda gerçekleşir.
Parkın içinde yer alan göl, ziyaretçilere sandal gezintisi yapma imkanı sunar. Parkın geniş yeşil alanları, piknik yapmak ve doğa yürüyüşleri için idealdir. Ayrıca, parkın çeşitli noktalarında çocuk oyun alanları ve spor alanları da bulunuyor.
Reşat Oyal Kültür Parkı, Bursa’nın kültürel ve sosyal hayatının önemli bir parçası. Park, hem Bursalıların hem de turistlerin uğrak noktası. Siz de bu parkta hem doğanın hem de sanatın tadını çıkarabilirsiniz.
Saitabat Şelalesi
Bursa’nın Kestel ilçesine bağlı Saitabat Köyü’nde, Uludağ’ın eteklerinde yer alan Saitabat Şelalesi, doğanın sunduğu serinlik ve huzur arayanlar için eşsiz bir kaçış noktası. Şelale, Uludağ’ın eteklerinden dökülen suyun oluşturduğu kanyonun içerisinde bulunur ve yaklaşık 3 kilometre uzunluğunda bir mesafeyi kapsar. Yemyeşil ormanların arasında, yaklaşık 5 metre yükseklikten dökülen bu şelale, özellikle yaz aylarında bunaltıcı sıcaklardan kaçmak isteyenlerin uğrak noktası.
Şelalenin etrafı, çınar ve çam ağaçlarıyla kaplı yemyeşil bir alan. Bu doğal ortam, ziyaretçilere piknik yapmak, doğa yürüyüşleri yapmak ve kuş sesleri eşliğinde dinlenmek için ideal bir alan sunuyor. Şelalenin döküldüğü noktada oluşan doğal havuzda ise serinleyip, doğanın tadını çıkarabilirsiniz.
Saitabat Şelalesi, Bursa şehir merkezine yaklaşık 22 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Bursa şehir merkezinden kalkan minibüslerle veya özel araçla ulaşım sağlanabilir. Köy yolundan geçerek şelaleye ulaşırken, yemyeşil ormanların ve çınar ağaçlarının arasında keyifli bir yolculuk yapabilirsiniz.
Saitabat Şelalesi, sadece doğal güzelliğiyle değil, aynı zamanda yöre halkı tarafından işletilen tesisleriyle de dikkat çekiyor. Şelalenin hemen yanında yer alan restoran ve kafelerde, yöresel lezzetleri tadabilir, çayınızı yudumlarken şelalenin sesini dinleyebilirsiniz. Ayrıca, köyün girişinde yer alan Saitabat Köyü Kadınları Dayanışma Derneği’nin işlettiği mekanda, yöresel ürünlerden satın alabilir ve kadınların el emeği göz nuru ürünlerini destekleyebilirsiniz.
Merinos Tekstil Sanayi Müzesi
Merinos Tekstil Sanayi Müzesi, Bursa’nın önemli sanayi ve kültür miraslarından. Merinos Fabrikası, Türkiye’nin Cumhuriyet döneminde başlattığı sanayileşme hamlesinin simgelerinden biridir. Merinos Fabrikası, 1935 yılında temeli atılan ve 1938 yılında üretime geçen bir sanayi tesisi olarak inşa edilmişti. Fabrikanın açılışı 1938 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından gerçekleştirilmiş.
Fabrika, Merinos koyunlarının yünlerinden yüksek kaliteli tekstil ürünleri üretmek amacıyla kurulmuştu ve Türkiye’nin tekstil sanayisinde önemli bir rol oynamıştı. Almanya’dan getirilen teknik teçhizat ve makinelerle donatılan fabrika, o dönemdeki en ileri teknolojilere sahipti.
Merinos Tekstil Sanayi Müzesi, Merinos Fabrikası’nın eski üretim tesislerinde yer alıyor. 2004 yılında açılan müze, tekstil endüstrisinin gelişimini ve Bursa’nın sanayi tarihindeki önemli yerini gözler önüne serer.
Müze, iki katlı bir yapıya sahip ve farklı bölümlerden oluşuyor. Giriş katında, tekstil endüstrisinin tarihçesi, Bursa’daki tekstil üretiminin gelişimi ve Merinos Fabrikası’nın kuruluşu hakkında bilgi edinebilirsiniz. Üst katta ise, fabrikanın eski üretim tesisleri sergileniyor. Burada, dokuma tezgahları, iplik eğirme makineleri, baskı makineleri ve diğer tekstil üretim araçlarını görebilirsiniz.
Müzenin en dikkat çekici bölümlerinden biri, eski üretim tesislerinin yer aldığı bölüm. Burada, bir zamanlar binlerce işçinin çalıştığı fabrikanın atmosferini hissedebilir, tekstil üretiminin nasıl yapıldığını görebilirsiniz. Ayrıca, müzede sergilenen eski fotoğraflar ve belgeler, Merinos Fabrikası’nın tarihini ve Bursa’nın sanayi gelişimini daha yakından tanımanızı sağlayacak.
Bu müzeyi ziyaret ederek, Bursa’nın sanayi geçmişine tanıklık edebilir ve tekstil üretiminin nasıl yapıldığını öğrenebilirsiniz.
Küreklidere Şelalesi
Bursa’nın Kestel ilçesinde, Saitabat Köyü’nün yukarısında yer alan Küreklidere Şelalesi, doğanın kalbinde saklı bir cennet. Yemyeşil ormanın içinde, yaklaşık 80 metre yükseklikten dökülen sularıyla görsel bir şölen sunan bu şelale, özellikle yaz aylarında serinlemek ve doğayla baş başa kalmak isteyenlerin uğrak noktası.
Küreklidere Şelalesi, Uludağ’ın zirvesinden gelen kaynak sularının beslediği Küreklidere üzerinde yer alıyor. Şelalenin etrafı, çınar ve kestane ağaçlarıyla kaplı yemyeşil bir alan. Bu doğal ortam, ziyaretçilere piknik yapmak, doğa yürüyüşleri yapmak ve kuş sesleri eşliğinde dinlenmek için ideal bir alan sunuyor. Şelalenin döküldüğü noktada oluşan doğal havuzda ise serinleyip, doğanın tadını çıkarabilirsiniz.
Küreklidere Şelalesi’ne ulaşım, Bursa şehir merkezinden kalkan minibüslerle veya özel araçla sağlanabilir. Kestel ilçesine yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta olan şelaleye ulaşım, biraz zahmetli olsa da, yolculuk boyunca karşılaşacağınız doğal güzellikler tüm yorgunluğunuzu unutturacak. Şelaleye ulaşmak için köy yolundan sonra yaklaşık 2 kilometrelik bir patika yolu takip etmeniz gerekiyor. Bu nedenle yanınıza rahat yürüyüş ayakkabıları almayı unutmayın.
Küreklidere Şelalesi, sadece doğal güzelliğiyle değil, aynı zamanda çevresindeki tarihi ve kültürel zenginlikleriyle de dikkat çekiyor. Şelalenin yakınlarında bulunan Saitabat Köyü, geleneksel Türk köy yaşamını deneyimlemek isteyenler için ideal bir yer. Köyde, yöresel lezzetleri tadabilir ve el sanatları ürünlerini satın alabilirsiniz.