Ankara… Türkiye’nin başkenti, modern yüzü ve zengin tarihiyle keşfedilmeyi bekleyen bir şehir. Hem Türkiye’nin idari merkezi olması hem de tarihi ve kültürel mirasıyla öne çıkan Ankara, ziyaretçilerine benzersiz bir deneyim sunar. Tarihi yapıları, müzeleri, parkları ve doğal güzellikleriyle, keşfetmekten büyük keyif alacağınız bir şehir.
Başkent olması nedeniyle Ankara, modern Türkiye’nin simgesi haline gelmiş. Ancak, şehrin kökleri çok daha eskiye, Hititler’den Romalılara, Selçuklulardan Osmanlılara kadar uzanan bir geçmişe dayanır. Şehir, her köşesinde bu zengin tarihi yansıtırken, aynı zamanda Cumhuriyet’in kuruluşuna tanıklık etmiş ve bu döneme ait pek çok önemli esere sahip.
Bu yazımızda, Ankara’da mutlaka görülmesi gereken 22 yeri detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Anıtkabir’den Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne, Ankara Kalesi’nden Eymir Gölü’ne kadar pek çok önemli noktayı keşfedeceksiniz.
Hazırsanız, Türkiye’nin kalbi Ankara’nın tarihi ve doğal güzelliklerini birlikte keşfetmeye başlayalım.
Anıtkabir
Ankara’nın Çankaya ilçesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgahı ve ülkemizin en önemli anıt mezarıdır. 9 Ekim 1944 yılında yapımına başlanan ve 1 Eylül 1953 yılında tamamlanan bu görkemli yapı, hem mimari özellikleri hem de manevi atmosferi ile ziyaretçilerini derinden etkiliyor. Atatürk’ün düşüncelerini ve ideallerini yansıtan bu yapı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini ve Atatürk’ün liderliğini ölümsüzleştiriyor.
Anıtkabir iki ana bölümden oluşuyor: Barış Parkı ve Anıt Bloku. Barış Parkı, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine atfen, 104 farklı ülkeden getirilen bitki türleriyle oluşturulmuş geniş bir yeşil alan ve huzur dolu bir atmosfere sahip. Anıt Bloku ise Aslanlı Yol, Tören Meydanı ve Mozole‘den oluşuyor.
Aslanlı Yol: Saygı ve Hürmetin Yolu
Anıtkabir’e girişte sizi ilk karşılayan, 262 metre uzunluğundaki Aslanlı Yol. İstiklal ve Hürriyet kulelerinin arasındaki 26 basamaklı merdivenden çıkarak bu yola adım attığınızda, yol boyunca sıralanmış 24 aslan heykeli sizi karşılıyor. Bu heykeller, gücü ve cesareti temsil eden aslan figürleriyle Türk milletinin bağımsızlık mücadelesindeki kararlılığını simgeliyor. Aslanlı Yol’un her iki yanında, 12 dişi ve 12 erkek aslandan oluşan heykeller, oturur ve yatar pozisyonda bulunuyor. Bu heykeller, Hititler’den Osmanlı’ya kadar Anadolu medeniyetlerindeki aslan figürlerinden esinlenilerek tasarlanmış ve Türk heykeltıraş Hüseyin Özkan tarafından yapılmış. Aslanların ifadeleri, barışı ve güveni temsil ederken, pençeleri ise gücü simgeliyor.
Tören Meydanı: Milli Birlik ve Beraberliğin Simgesi
Aslanlı Yol’un sonunda yer alan 15.000 kişi kapasiteli Tören Meydanı, resmi törenlere ev sahipliği yapıyor ve Atatürk’ün huzurunda saygı duruşunda bulunmak için gelenlerin buluşma noktası. Meydanın zemini, 373 adet halı motifinden oluşan özel bir taş döşemeyle kaplı. Bu motifler, Anadolu’nun farklı bölgelerindeki halı desenlerinden esinlenilerek tasarlanmış ve Türk kültürünün zenginliğini yansıtıyor. Meydanın çevresinde yer alan 10 kule, Türk tarihini temsil eden isimlerle adlandırılmış: İstiklal, Hürriyet, Mehmetçik, Zafer, Barış, 23 Nisan, Misak-ı Milli, İnkılap, Cumhuriyet ve Büyük Türk.
Mozole: Ulu Önder’in Ebedi İstirahatgâhı
Tören meydanının ortasında yükselen mozole, Anıtkabir’in en önemli yapısı. 42 metre yüksekliğindeki bu görkemli yapı, Atatürk’ün mezar odasını barındırıyor. Mozole, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden esinlenilerek tasarlanmış ve dış cephesi traverten taşlarla kaplanmış. Mozole’nin dört köşesinde yer alan kuleler, Türk İslam mimarisinin özelliklerini yansıtıyor. Mozolenin içinde, Atatürk’ün naaşı, mermer bir lahit içinde bulunuyor. Lahdin etrafı ise, Türk bayrağı ile örtülü. Mozolenin duvarları, Atatürk’ün sözleri ve Kurtuluş Savaşı’na ait kabartmalarla süslü.
Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi, İsmet İnönü’nün Mezarı ve Barış Parkı
Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi: Anıtkabir’in en önemli bölümlerinden biri. Müzede, Atatürk’ün kişisel eşyaları, fotoğrafları, belgeleri, askeri üniformaları, madalyaları ve hediyeleri sergileniyor. Ayrıca, Kurtuluş Savaşı’na ait silahlar, askeri teçhizatlar, haritalar ve diğer tarihi eserler de müzede yer alıyor. Müzeyi ziyaret ederek, Atatürk’ün hayatı ve Kurtuluş Savaşı hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.
İsmet İnönü’nün Mezarı: Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’nün mezarı, mozolenin hemen yanında yer alıyor. İsmet İnönü, Atatürk’ün en yakın silah arkadaşlarından biriydi ve Kurtuluş Savaşı’nda önemli görevler üstlenmişti.
Barış Parkı: Barış Parkı, Anıtkabir’in içinde yer alan geniş bir yeşil alan. Bu Park, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” özdeyişinden ilham alınarak, dünyanın birçok ülkesinden ve Türkiye’nin farklı bölgelerinden getirilen bitkilerle oluşturulmuş. Barış Parkı’nda 104 farklı türden yaklaşık 48.500 adet ağaç ve bitki bulunuyor.
Her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Anıtkabir, özellikle milli bayramlarda ve Atatürk’ü anma günlerinde büyük törenlere ev sahipliği yapar. Ziyaretçiler, Aslanlı Yol’dan geçerek Mozole’ye ulaşırken, Türk halkının bağımsızlık ve özgürlük tutkusunu simgeleyen mimari ve sanatsal detayları yakından görebilirler. Anıtkabir, sadece bir anma mekanı olmanın ötesinde, Türkiye’nin kuruluş felsefesini ve Atatürk ilke ve inkılaplarını gelecek nesillere aktaran yaşayan bir mirastır.
Ankara Kalesi
Ankara’nın kalbinde, Ulus semtinde yükselen Ankara Kalesi, şehrin en eski ve en önemli simgelerinden biri. Ankara’nın Altındağ ilçesinde, Bent Deresi (Hatip Çayı) üzerindeki kayalık bir tepeye inşa edilmiş. MÖ 2. yüzyılda Galatlar zamanında var olduğu bilinen kalenin tam olarak ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmiyor. Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde çeşitli onarımlar ve eklemelerle bugünkü haline gelmiş.
Kalenin en dikkat çekici özelliklerinden biri, iç ve dış surları. İç surlar, Roma döneminde 7. yüzyılda inşa edilmiş ve günümüze kadar oldukça iyi korunmuş. Dış surlar ise, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yapılmış. Selçuklu döneminde, 1227 yılında Sultan Alaaddin Keykubad ve 1249 yılında Sultan II. Keykavus tarafından kale onarılmış ve genişletilmiş. Osmanlı döneminde ise 1832 yılında surlar yeniden onarımdan geçirilmiş ve eklemeler yapılmış.
Kalenin içinde yer alan Osmalı döneminde yapılan evler, camiler, çeşmeler, hamamlar ve diğer yapılar, o dönemin yaşam tarzına dair ipuçları veriyor. Ayrıca, kalenin surlarından Ankara’nın 360 derecelik panoramik manzarasını izleyebilirsiniz.
Altındağ ilçesinde yer alan Ankara Kalesi’ne, Ulus metro durağından indikten sonra yaklaşık 15 dakikalık bir yürüyüşle ulaşabilirsiniz.
Ankara Kalesi, Ankara’nın tarihini ve kültürünü keşfetmek isteyenler için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer. Siz de bu tarihi kaleyi ziyaret ederek, Ankara’nın geçmişine tanıklık edebilir ve eşsiz manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Eğer Ankara’ya yolunuz düşerse, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni ziyaret etmeyi mutlaka düşünmelisiniz. Ulus semtinde, tarihi dokusuyla büyüleyen Atpazarı bölgesinde yer alan bu müze, Türkiye’nin en değerli kültürel hazinelerinden birini barındırıyor. Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han’ın restore edilmesiyle kurulan müze, 1968 yılından beri ziyaretçilere açık. Atatürk’ün isteğiyle başlayan restorasyon süreci, müzeyi bugün uluslararası alanda tanınan bir merkez haline getirmiş.
Müze, 1997’de “Avrupa’da Yılın Müzesi” ödülünü kazanmış ve içerdiği benzersiz koleksiyonlarla dünyanın sayılı müzeleri arasına girmiş. İçeride, Paleolitik Çağ’dan başlayarak Anadolu’nun tarihini adım adım takip edebilirsiniz. Üst katta, Paleolitik Çağ’dan Kalkolitik Çağ’a, Eski Tunç Çağı’ndan Hitit ve Frig dönemlerine kadar uzanan zengin bir koleksiyon sizi bekliyor. Alt katta ise Ankara’nın tarihi ve klasik devirler hakkında bilgi edinebilirsiniz. Sergilenen eserler arasında, heykeller, lahitler, mozaikler, seramikler, sikkeler, takılar ve günlük yaşam eşyaları yer alıyor. Özellikle Hititler’den kalma İnandık Vazosu ve Çatalhöyük’te bulunan leopar kabartmaları mutlaka görülmesi gereken eserler arasında.
Müze, sadece sergilenen eserlerle değil, atmosferiyle de etkileyici. Ankara Kalesi’nin hemen yanı başında bulunan müze, tarihi bir yolculuğa çıkmak için harika bir başlangıç noktası. Restorasyonu yapılan Osmanlı dönemi yapıları, ziyaretçilere tarihle iç içe bir deneyim sunuyor. Müze gezinizin ardından, Kaleiçi’ndeki kafelerde oturup tarihi dokunun keyfini çıkarabilirsiniz. Hatta zamanınız varsa, Rahmi M. Koç Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, tarih ve arkeoloji meraklıları için vazgeçilmez bir durak. Ankara’da hem öğrenip hem de keyifli zaman geçirmek istiyorsanız, bu müzeyi ziyaret listenize eklemelisiniz. Emin olun, zengin koleksiyonları ve etkileyici sergileme yöntemiyle sizi büyüleyecek.
Kurtuluş Savaşı Müzesi (I. TBMM Binası)
Ulus Meydanı’nda, I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasında yer alan bu müze, Kurtuluş Savaşı’nın ruhunu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna tanıklık eden önemli bir mekandır. Binanın inşasına 1915 yılında başlanmış ve 1920 yılında tamamlanarak, 23 Nisan 1920’de TBMM olarak hizmete açılmış.
1920-1924 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hizmet veren yapı, 1961 yılından beri müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. Bu tarihi bina, Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi üslubunun önemli bir örneğidir ve dönemin mimari detaylarını yansıtan etkileyici bir yapıdır. Mimar Vedat Tek tarafından tasarlanan bina, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın özelliklerini taşıyor. Binanın dış cephesi, kesme taş ve tuğladan yapılmış ve sade bir görünüme sahip.
Müze, çeşitli bölümleriyle ziyaretçilere kapsamlı bir deneyim sunar. Girişteki uzun koridor, Kurtuluş Savaşı’na dair yağlı boya tablolar, fotoğraflar ve belgelerle doludur. Meclis Başkanı Odası ve Genel Kurul Salonu gibi odalar, dönemin atmosferini yansıtacak şekilde orijinal halleriyle korunmuş. Genel Kurul Salonu, meclis toplantılarının yapıldığı en büyük salon olan bu yerde, tarihi kürsü ve milletvekili sıralarıda yer alıyor.
Müze ayrıca, Mustafa Kemal Atatürk’ün çalışma odası, Sivas Kongresi’nde kullanılan başkanlık masası ve Cumhuriyet’in ilanından sonraki ilk Bakanlar Kurulu üyelerinin fotoğrafları gibi birçok önemli eseri barındırmakta. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait birçok obje, belge ve hatıra eşyası da müzede sergileniyor.
Kurtuluş Savaşı Müzesi’ne ulaşım oldukça kolay. Ulus Meydanı’nda, merkezi bir konumda yer aldığı için toplu taşıma araçlarıyla veya özel araçla rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Tarih ve milli mücadeleye ilgi duyanlar için mutlaka görülmesi gereken bu müze, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini yakından tanımak isteyenler için eşsiz bir yer.
Rahmi M. Koç Müzesi Ankara
Ankara Kalesi’nin ana giriş kapısının karşısında yer alan müze, 2005 yılında ziyarete açılmış ve Türkiye’nin ilk sanayi müzesidir. Tarihi Çengelhan ve Safranhan olmak üzere iki ana bölümden oluşan müze’de, sanayi tarihinin önemli objelerini sergileniyor. Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilen Çengelhan, restore edilerek müzenin ana binası haline getirilmiş. Safranhan ise 1511 yılında kervansaray olarak kullanılmış ve günümüzde müzenin bir diğer bölümü olarak kullanılmaya başlanmış.
Müzede, denizcilikten karayolu taşımacılığına, havacılıktan tıpa kadar pek çok sanayi kolunun geçmişine dair objeler bulunuyor. Küçük modellerden buhar motorlarına ve klasik otomobillere kadar geniş bir koleksiyon ziyaretçileri bekliyor. Ayrıca, Koç ailesinin iş hayatında kullandığı objeler ve belgeler de müzede sergileniyor.
Rahmi M. Koç Müzesi, sadece sergilenen objelerle değil, aynı zamanda mimarisi ve atmosferiyle de etkileyici. Tarihi Çengelhan ve Safranhan’ın dokusunu hissederken, sanayinin gelişim sürecini de yakından görebilirsiniz. Müze gezinizin ardından, Ankara Kalesi ve çevresindeki diğer tarihi mekanları da ziyaret edebilirsiniz.
Müze, özellikle çocuklu aileler ve tarih meraklıları için harika bir ziyaret noktasıdır. Eğitim programları ve interaktif sergileri ile her yaş grubundan ziyaretçiye hitap ediyor.
Hacı Bayram-ı Veli Camii
Ankara’nın tarihi Ulus semtinde, Ankara Kalesi’nin eteklerinde yükselen Hacı Bayram-ı Veli Camii, 15. yüzyıldan günümüze ulaşan manevi bir miras. Anadolu’nun önemli mutasavvıflarından Hacı Bayram-ı Veli’nin adını taşıyan bu cami, Osmanlı mimarisinin sade ve zarif çizgilerini yansıtıyor.
Hacı Bayram-ı Veli, 14. yüzyılda yaşamış ünlü bir Türk mutasavvıfı ve Bayramiyye tarikatının kurucusudur. Eğitimini Ankara ve Bursa’da tamamlamış ve tasavvufa yönelerek Şeyh Hamid-i Veli’nin (Somuncu Baba) yanında yetişmiştir. Hacı Bayram-ı Veli, Anadolu’da geniş bir talebe kitlesine sahip olmuş ve halk arasında büyük saygı görmüş.
Caminin inşasına 1427-1428 yılları arasında başlanmış ve mimarı, dönemin önemli mimarlarından Mehmet Bey olarak biliniyor. Cami, dikdörtgen planlı ve üzeri ahşap bir çatı ile örtülü. Caminin iç mekanı, ahşap sütunlar ve tavan süslemeleriyle sade bir güzelliğe sahip. Mihrabı ve minberi, dönemin ahşap işçiliğinin en güzel örneklerinden.
Caminin en dikkat çekici özelliklerinden biri, Augustus Tapınağı’nın hemen yanında yer alması. Bu durum, Hacı Bayram-ı Veli’nin hoşgörüsünü ve farklı inançlara saygısını göstermesi açısından önemli bir sembol. Cami ve tapınak, yüzyıllardır yan yana var olmaya devam ediyor ve Ankara’nın çok kültürlü geçmişine tanıklık ediyor.
Hacı Bayram-ı Veli Camii, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda bir hoşgörü ve barış merkezi. Camiyi ziyaret edenler, hem manevi bir atmosferde huzur bulabilir hem de farklı inançların bir arada yaşama kültürüne tanıklık edebilirler.
Cumhuriyet Müzesi (II. TBMM Binası)
1924-1960 yılları arasında Türkiye’nin siyasi kalbi olan Cumhuriyet Müzesi, eski adıyla II. Türkiye Büyük Millet Meclisi Binası, Atatürk ilke ve devrimlerinin gerçekleştirildiği, önemli yasaların çıkarıldığı, uluslararası anlaşmaların imzalandığı ve çok partili sisteme geçiş gibi Türkiye siyasi tarihinin önemli olaylarına tanıklık etti.
Mimar Vedat Tek tarafından 1923 yılında Cumhuriyet Halk Partisi binası olarak inşa edilen bu yapı, daha sonra ilk meclis binasının yetersiz kalması üzerine Atatürk’ün talimatıyla meclis binası olarak düzenlendi. 18 Ekim 1924 tarihinde II. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hizmete açıldı.
Müze’de, ilk üç Cumhurbaşkanının (Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Celal Bayar) kişisel eşyaları ile o dönemde mecliste alınan kararlar ve kanunlar sergileniyor. Bu binada bulunan Genel Kurul Salonu, Atatürk’ün 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında 36 saat 33 dakika boyunca “Büyük Nutuk”u okuduğu yerdir.
Müzenin mimarisi, Selçuklu ahşap tavan dekorasyonu ve Osmanlı süsleme motifleri, kemerler, saçak ve çinilerle dönemin mimari özelliklerini yansıtıyor. Binanın ön kısmı onarım ve tadilattan sonra yeniden düzenlenmiş ve 30 Ekim 1981’de müze olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 100. doğum yılında ziyarete açılmıştır.
Cumhuriyet Müzesi, tarih ve milli mücadeleye ilgi duyanlar için mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Bu müzeyi ziyaret ederek, Türkiye’nin modernleşme sürecine tanıklık edebilir ve Atatürk’ün ilkelerinin nasıl hayata geçirildiğini görebilirsiniz.
Kocatepe Camii
Ankara’nın siluetine hakim bir tepede yükselen Kocatepe Camii, Türkiye’nin en büyük camilerinden biri ve modern mimarinin en çarpıcı örneklerinden. 1967 yılında yapımına başlanan ve 1987 yılında ibadete açılan bu görkemli yapı, geleneksel Osmanlı ve Selçuklu mimarisiyle modern çizgileri harmanlayarak eşsiz bir sentez oluşturuyor.
Caminin inşası, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın isteğiyle başlamış ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından tamamlanmış. Caminin mimarları, Vedat Dalokay ve Hüsrev Tayla. Cami, kare planlı ve üzeri büyük bir kubbe ile örtülü. Caminin en dikkat çekici özelliklerinden biri, 4 adet 88 metre yüksekliğindeki minaresi. Bu minareler, Ankara’nın her yerinden görülebiliyor.
Caminin iç mekanı, genişliği ve ferahlığıyla hayranlık uyandırıyor. Kubbe, pandantiflere oturtulmuş ve içeriden bakıldığında oldukça etkileyici bir görüntü oluşturuyor. Caminin mihrabı ve minberi, mermerden yapılmış ve özenle işlenmiş. Caminin duvarları ise, hat yazıları ve geometrik desenlerle süslenmiş. Caminin avlusunda yer alan şadırvan, ziyaretçilerin serinlemesi ve dinlenmesi için ideal bir mekan. Ayrıca, avluda yer alan konferans salonu, kütüphane ve sergi salonu, camiyi sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda bir kültür merkezi haline getiriyor.
Ankara’daki gezinizde bu muhteşem camiyi ziyaret ederek, hem tarihi hem de modern mimarinin buluştuğu bu özel mekanı keşfetmeyi ihmal etmeyin.
Altınköy Açık Hava Müzesi
Ankara’nın Keçiören ilçesinde yer alan Altınköy Açık Hava Müzesi, ziyaretçilerini geçmişin izlerini sürmeye davet eden büyüleyici bir yer. 2001 yılında kurulan müze, geleneksel Türk köy yaşamını ve kültürünü yansıtan evleri, atölyeleri, tarım alanları ve hayvan barınaklarıyla adeta bir zaman makinesi görevi görüyor.
Müze, 500 dönümlük geniş bir alana yayılıyor ve farklı bölgeleri yansıtan 186 adet tarihi evin yanı sıra, değirmen, fırın, cami, okul, hamam, çeşme, hayvan pazarı ve tarım alanları gibi birçok yapıyı barındırıyor. Müzeyi gezerken, kendinizi bir Anadolu köyünde hissedecek, geleneksel Türk evlerinin mimarisine hayran kalacak ve eski dönemlerde kullanılan eşyaları yakından görme fırsatı bulacaksınız.
Altınköy Açık Hava Müzesi, aynı zamanda geleneksel el sanatları atölyeleriyle de dikkat çekiyor. Müzede, demircilik, bakırcılık, çömlekçilik, dokumacılık, sepetçilik gibi birçok farklı el sanatının yapıldığı atölyeleri ziyaret edebilir, ustaların hünerli ellerinden çıkan eserleri yakından inceleyebilirsiniz. Ayrıca, köy fırınında ekmek pişirme, geleneksel el sanatları atölyelerine katılma ve eski tarım aletlerini kullanma gibi etkinliklere de katılabilirsiniz.
Atatürk Orman Çiftliği
Ankara’nın Çankaya ilçesinde yer alan Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ), sadece bir tarım ve hayvancılık işletmesi değil, aynı zamanda Ankaralıların nefes aldığı, dinlendiği ve keyifli vakit geçirdiği bir doğal yaşam alanı. 1925 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulan bu çiftlik, günümüzde 50.000 dönümlük bir alana yayılıyor ve içerisinde ormanlık alanlar, tarım arazileri, hayvan barınakları, göletler, restoranlar, kafeler ve müzeler bulunuyor.
Çiftlik, başlangıçta bataklık ve verimsiz bir arazi üzerine kurulmuş, Atatürk’ün “Zoru başarmak!” ilkesi doğrultusunda tarıma elverişli hale getirilmiş. Kuruluşundan itibaren çeşitli çiftlikler eklenerek genişletilmiş. Burada, tarım ve hayvancılıkla yenilikçi uygulamalar gerçekleştirilmiş, aynı zamanda halkın gezi ve dinlenme ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde düzenlemiş.
Çiftlikte, çeşitli bitki türleri yetiştiriliyor, büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar besleniyor. Ayrıca, çiftlikte üretilen süt, yoğurt, peynir, tereyağı ve diğer ürünler, AOÇ markasıyla satışa sunuluyor. Çiftlikte üretilen ürünleri tadabilir ve satın alabilirsiniz.
AOÇ, aynı zamanda bir kültür ve turizm merkezi. Çiftlikte yer alan Atatürk Evi Müzesi, Atatürk’ün çiftliğe yaptığı ziyaretlerde kaldığı evi ve kişisel eşyalarını sergiliyor. Ayrıca, çiftlikte bulunan Ziraat Müzesi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 1984 yılında kurulmuş ve Türkiye’nin tarım tarihine ışık tutuyor. Çiftlikteki göletler, piknik alanları ve yürüyüş parkurları ise, ziyaretçilere doğayla iç içe keyifli vakit geçirme imkanı sunuyor.
Atatürk Orman Çiftliği, Ankara’nın yeşil kalbi ve önemli bir cazibe merkezi. Siz de bu çiftliği ziyaret ederek, hem doğanın hem de tarihin tadını çıkarabilirsiniz.
Ankara Resim ve Heykel Müzesi
Ankara’nın Ulus semtinde, Namazgah Tepesi’nde yer alan Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Türk resim ve heykel sanatının en önemli eserlerini barındıran bir sanat mabedi. 1927 yılında Türk Ocakları Merkez Binası olarak inşa edilen yapı, 1980 yılında müzeye dönüştürülmüş ve o günden bu yana sanatseverlerin uğrak noktası olmuştur.
Müze, iki katlı bir yapıya sahip ve geniş sergi salonlarında Türk resim ve heykel sanatının gelişimini yansıtan eserler sergileniyor. Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Abidin Dino, Zühtü Müridoğlu gibi önemli Türk ressamların eserlerinin yanı sıra, Ali Hadi Bara, Nusret Suman, İlhan Koman gibi ünlü heykeltıraşların eserleri de müzede yer alıyor.
Müzenin en dikkat çekici bölümlerinden biri, Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosunun sergilendiği salon. Bu tablo, Türk resim sanatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Ayrıca, müzede yer alan geçici sergilerle, farklı sanatçıların ve akımların eserlerini görme fırsatı da bulabilirsiniz.
Ankara Resim ve Heykel Müzesi, sadece bir müze değil, aynı zamanda bir sanat ve kültür merkezi. Müzede düzenlenen konferanslar, seminerler, atölye çalışmaları ve konserlerle, sanatseverlere farklı deneyimler sunuluyor.
Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Türk resim ve heykel sanatının en önemli eserlerini bir arada görme fırsatı sunan eşsiz bir müze. Ankara’da sanat ve kültürle dolu keyifli bir gün geçirmek isterseniz müzeyi mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Atakule
Ankara’nın Çankaya ilçesinde, yüksekteki konumuyla şehrin siluetine hakim olan Atakule, başkentin en önemli simgelerinden biri. 1989 yılında açılan bu 125 metre yüksekliğindeki kule, hem alışveriş merkezi hem de seyir terası olarak hizmet veriyor. Modern mimarisi ve 360 derecelik Ankara manzarasıyla Atakule, hem yerli halkın hem de turistlerin uğrak noktası.
Atakule’nin en üst katında yer alan seyir terası, Ankara’nın panoramik manzarasını izlemek için eşsiz bir nokta. Burada, şehrin tarihi ve modern yapılarını, parklarını ve yeşil alanlarını kuşbakışı görebilirsiniz. Özellikle gün batımında, seyir terası romantik bir atmosfer sunuyor.
Atakule’nin alt katları ise, alışveriş merkezi olarak hizmet veriyor. Burada, giyimden elektroniğe, kozmetikten ev eşyalarına kadar birçok farklı kategoride ürün bulabilirsiniz. Ayrıca, sinema salonları, restoranlar ve kafeler de Atakule’de yer alıyor.
Bu ikonik yapıyı ziyaret ederek Ankara’nın güzelliklerini kuşbakışı izleyebilir ve unutulmaz bir deneyim yaşayabilirsiniz.
Etnografya Müzesi
Ankara’nın Namazgâh semtinde, eski bir Müslüman mezarlığının bulunduğu tepede yer alan Etnografya Müzesi, Türkiye’nin ilk müze binası olarak 1927 yılında inşa edilmiş. Bu tarihi yapı, sadece mimarisiyle değil, içindeki zengin kültürel birikimle de dikkat çekiyor. Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın önemli temsilcilerinden Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından tasarlanan müze, dikdörtgen planlı ve tek kubbeli bir yapıya sahip. Dış cephesi kesme taşla inşa edilmiş ve küfeki taşıyla kaplanmış olan bu yapı, geleneksel Türk mimarisini yansıtırken, iç avlusunda ise simetrik olarak sıralanan salonlar sizi karşılıyor.
Müzenin kapısından içeri adım attığınızda, 1927 yılında İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılan bronz Atatürk heykeli karşılıyor sizi. Etnografya Müzesi, Selçuklu Dönemi’nden günümüze kadar Türk sanatının izlerini taşıyan birçok eseri barındırıyor. Sergilenenler arasında geleneksel Türk kıyafetleri, takılar, halı ve kilimler, ahşap ve metal eşyalar, çanak çömlekler, silahlar ve müzik aletleri gibi çeşitli objeler var. Her biri Anadolu’nun farklı bölgelerindeki insanların günlük yaşamlarını, gelenek ve göreneklerini yansıtan bu parçalar, Türk kültürünün ne kadar zengin ve çeşitli olduğunu gözler önüne seriyor.
Müze, aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra 15 yıl boyunca geçici istirahatgahı olarak kullanılmış. 10 Kasım 1938’de vefat eden Atatürk’ün naaşı, Anıtkabir tamamlanana kadar burada muhafaza edilmiş. Müzenin iç avlusunda yer alan mermer bir yazıt, bu tarihi olayı hatırlatıyor: “Burası 10.11.1938 tarihinde sonsuzluğa ulaşan Atatürk’ün 21.11.1938 tarihinden 10.11.1953 tarihine kadar yattığı yerdir.” Bu alan, Atatürk’e olan saygının bir nişanesi olarak sembolik bir kabirle anılıyor.
Etnografya Müzesi, Türk kültürünü ve tarihini derinlemesine keşfetmek isteyenler için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Geleneksel sanat eserlerinden Atatürk’ün anısına kadar pek çok anlam barındıran bu mekan, ziyaretçilerine hem geçmişle bir bağ kurma hem de bu kültürel mirası yakından tanıma fırsatı sunuyor.
Ulucanlar Cezaevi Müzesi
Ankara’nın Altındağ ilçesinde yer alan Ulucanlar Cezaevi Müzesi, bir zamanlar Türkiye’nin en büyük ve en eski cezaevlerinden biriydi. Cezaevi, 1925 yılında inşa edilmiş ve 2006 yılında kapatılana kadar 81 yıl boyunca hizmet vermiş. 2011 yılında ise Altındağ Belediyesi tarafından restore edilerek müze olarak ziyarete açılmıştır.
Ulucanlar Cezaevi, Türkiye’nin siyasi tarihine tanıklık eden önemli bir yerdi ve birçok ünlü gazeteci, yazar, şair ve siyasetçinin burada hapsedilmiş olmasıyla bilinir. Cezaevi içinde, mahkumların kaldığı hücreler, yemekhane, avlular, işkence odaları, infaz alanları ve diğer bölümler aslına uygun şekilde düzenlenmiş. Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nin en dikkat çekici bölümlerinden biri, idam sehpasının bulunduğu bölüm. Bu bölümde, idam cezasına çarptırılan mahkumların son anlarını yaşadığı yer görülebiliyor. Ziyaretçiler, müzeyi gezerken cezaevinin kasvetli atmosferini hissedebilir ve o dönemin zorlu koşullarını gözlemleyebilirler.
Müze’de, Türkiye’nin siyasi tarihine ışık tutan birçok belge, fotoğraf ve kişisel eşya da yer alıyor. Mahkumların ailelerinden temin edilen özel eşyalar ve cezaevinde çekilmiş fotoğrafları, ziyaretçilere burada yaşananları daha iyi anlama fırsatı sunuyor. Cezaevinde yatan ünlü isimler arasında Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Yaşar Kemal, Bülent Ecevit, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve Yılmaz Güney gibi isimler bulunuyordu.
Ulucanlar Cezaevi Müzesi, sadece bir müze değil, aynı zamanda Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutan bir anıt. Bu müzeyi ziyaret ederek, Türkiye’nin siyasi ve sosyal tarihine tanıklık edebilir, özgürlüğün ve demokrasinin değerini daha iyi anlayabilirsiniz.
Eymir Gölü
Ankara’nın gürültüsünden ve karmaşasından uzaklaşmak, doğayla baş başa kalmak ve huzur dolu bir gün geçirmek isteyenler için Eymir Gölü ilk akla gelen yerlerden biri. Gölbaşı ilçesinde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) arazisi içinde yer alan bu doğal güzellik, Ankaralıların ve ziyaretçilerin gözde kaçış noktalarından.
1958 yılında Ankara’nın su ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan Eymir Barajı’nın ardından oluşan Eymir Gölü, 109 hektarlık bir alana yayılıyor. Göl çevresinde yer alan piknik alanları, yürüyüş parkurları, bisiklet yolları ve restoranlar, ziyaretçilere keyifli bir gün geçirme imkanı sunuyor. Gölde sandal ve kano kiralayarak suyun üzerinde keyifli bir gezinti yapabilir, olta balıkçılığı yapabilir veya sadece göl kenarında oturup doğanın tadını çıkarabilirsiniz.
Eymir Gölü, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda zengin biyolojik çeşitliliğiyle de dikkat çekiyor. Gölde yaşayan çeşitli balık türleri, su kuşları ve diğer canlılar, doğa gözlemcileri için bir cennet oluşturuyor. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında, göçmen kuşların uğrak noktası olan göl, kuş gözlemciliği yapmak için ideal bir yer.
Eymir Gölü’ne ulaşım oldukça kolay. ODTÜ kampüsüne giden toplu taşıma araçlarını kullanarak veya özel araçla rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Ankara’nın doğal güzelliklerini keşfetmek ve keyifli bir gün geçirmek için Eymir Gölü’nü ziyaret etmeyi ihmal etmeyin.
Hamamönü
Ankara’nın Altındağ ilçesinde yer alan Hamamönü, tarihi dokusu ve geleneksel Türk evleriyle ziyaretçilerini geçmişe götüren bir semt. Osmanlı döneminde hamamların yoğun olduğu bu bölge, günümüzde restore edilmiş evleri, dar sokakları, el sanatları atölyeleri, kafeleri ve restoranlarıyla Ankaralıların ve turistlerin uğrak noktası.
Hamamönü’nün tarihi, 15. yüzyıla kadar uzanıyor. Osmanlı döneminde, hamamların yanı sıra hanlar, kervansaraylar ve diğer ticari yapılarla da dolu olan bu semt, şehrin en önemli merkezlerinden biriydi. Günümüzde ise, Hamamönü’nde yer alan tarihi yapılar restore edilerek turizme kazandırılmış. Semt, adını Karacabey’in yaptırdığı çifte hamamdan alır ve tarihi Karacabey Hamamı burada bulunuyor.
Hamamönü’nde dolaşırken, kendinizi bir Osmanlı kentinde gibi hissedebilirsiniz. Arnavut kaldırımlı dar sokaklar, cumbalı evler, tarihi camiler ve çeşmeler, sizi geçmişe götürür. Semtte yer alan el sanatları atölyelerinde, geleneksel Türk el sanatlarının nasıl yapıldığını görebilir, bu el sanatlarına ait ürünler satın alabilirsiniz.
Semtte, İstiklal Marşı’nın yazıldığı ve günümüzde Mehmet Akif Ersoy Müze Evi olarak kullanılan yapı da bulunuyor. Mehmet Akif Ersoy Parkı içinde yer alan bu müze, Hamamönü’nün önemli duraklarından birisi. Ayrıca, Hamamönü özellikle Ramazan aylarında düzenlenen geleneksel etkinliklerle de ziyaretçilerin ilgisini çeker.
Hamamönü, Ankara’nın tarihi ve kültürel zenginliğini yaşamak isteyenler için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Siz de bu tarihi semtte dolaşarak, Osmanlı döneminin atmosferini hissedebilir ve geleneksel Türk el sanatlarının güzelliğini keşfedebilirsiniz.
Mehmet Akif Ersoy Evi Müzesi
Altındağ ilçesinin tarihi Hamamönü semtinde yer alan bu müze, İstiklal Marşı’mızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un bir dönem yaşadığı evi restore edilerek oluşturulmuş. Müze, İstiklal Marşı’nın yazıldığı yer olması nedeniyle büyük bir tarihi ve kültürel öneme sahip. İçeri adım attığınız anda, Mehmet Akif Ersoy’un yaşadığı dönemin atmosferini hissetmek mümkün.
Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Savaşı sırasında Burdur milletvekili olarak görev yaparken Taceddin Dergahı’nda kalmış ve İstiklal Marşı’nı burada yazmış. Müze, Mehmet Akif Ersoy’a ait kişisel eşyalar, kitaplar, cep saati, gözlük, tesbih ve yüz kalıbı gibi değerli objelerle dolu. Ayrıca, müze kütüphanesinde Mehmet Akif Ersoy’un eserleri ve döneme ait belgeler de sergileniyor.
Evin mimarisi, Ankara’nın geleneksel ahşap evlerinin güzel bir örneği. Yüksek avlu duvarları ve tahta tırabzanlı merdivenleriyle dikkat çeken ev, iki katlı ve oldukça samimi bir atmosfere sahip. Üst kata çıkan merdiven boyunca Mehmet Akif Ersoy’a ait fotoğraflar sıralanmış ve üst kattaki dinlenme ve toplantı odası, kalem işleriyle süslü tavanıyla göz kamaştırıyor.
Müze, Hamamönü’nde merkezi bir konumda yer aldığından, toplu taşıma araçları veya özel araçla rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Tarihi ve kültürel zenginlikleri keşfetmek ve Mehmet Akif Ersoy’un anısını yaşamak için bu müzeyi ziyaret etmeyi unutmayın.
PTT Pul Müzesi
Ankara’nın Ulus semtinde, Atatürk Bulvarı üzerinde yer alan PTT Pul Müzesi, 2013 yılında açılmış ve Türkiye’nin ilk pul müzesi olarak dikkat çekiyor. Türkiye’nin posta ve haberleşme tarihine ışık tutan bu müze, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet dönemine kadar uzanan geniş bir pul koleksiyonu sunuyor. Dünyanın dört bir yanından gelen tematik pullar ve posta malzemeleri de bu koleksiyonun parçası.
Müze oldukça zengin bir içeriğe sahip. Bodrum katında çocuklar için bir kulüp alanı bulunurken, çocuk temalı pulların sergilendiği özel bir bölüm de yer alıyor. Zemin katta ise geçmişten günümüze posta teşkilatlarında kullanılan kıyafetler, PTT tarihini anlatan odalar, 3D sinema, kafeterya ve hediyelik eşya dükkânı bulunuyor. Birinci katta Osmanlı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemlerine ait pullar kronolojik olarak sıralanmış. İkinci katta, farklı temalara göre ayrılmış yedi bölümde sergilenen tematik pul koleksiyonları ziyaretçileri bekliyor. Üçüncü kat ise Dünya Posta Birliği’ne üye 189 ülkenin pullarına ev sahipliği yapıyor.
Filateli meraklıları ve tarih severler için tam bir cennet olan PTT Pul Müzesi, sadece bir koleksiyon sergisi sunmakla kalmıyor, aynı zamanda çocuklar ve gençler için interaktif atölyeler, dijital sergiler ve oyun alanlarıyla modern bir müzecilik anlayışını yansıtıyor. Müze, sürekli yenilenen geçici sergiler ve dijital gösterimlerle her ziyaretinizde farklı bir deneyim sunmayı hedefliyor.
PTT Pul Müzesi, posta tarihine ve kültürüne ilgi duyanlar için keyifli bir keşif alanı. Burayı ziyaret ederek, posta pullarının tarih içindeki serüvenine tanıklık edebilir, farklı dönemlerden kalan posta malzemelerini yakından inceleme şansı bulabilirsiniz.
Ahi Şerafettin (Aslanhane) Camii
Ankara’nın kalbinde, tarihi Ulus semtinde yer alan Ahi Şerafettin Camii, ya da daha yaygın bilinen adıyla Aslanhane Camii, sizi hem tarihiyle hem de mimarisiyle kendine hayran bırakacak. 13. yüzyılda inşa edilmiş bu cami, Anadolu Selçuklu döneminin mimari zarafetini günümüze kadar taşıyan nadir eserlerden biri. 2022 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş olması, caminin ne kadar önemli bir yapı olduğunu da bir kez daha kanıtlıyor.
Caminin yapım tarihi tam olarak bilinmiyor, ama 1290 yılında Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Mesud’un camiyi onarttığını gösteren bir kitabe var. Caminin en dikkat çekici özelliği, iç mekânda yer alan 24 ahşap sütun. Bu sütunlar hem camiyi ayakta tutuyor hem de ahşap işçiliğinin ne kadar ince detaylarla işlendiğini gözler önüne seriyor. Minber ise yine ahşap oymacılığın en güzel örneklerinden biri; üzerindeki detaylara bakınca adeta o dönemin ustalarının ellerindeki sihri hissediyorsunuz.
Caminin minaresi de oldukça etkileyici. Sekizgen bir kaide üzerine oturtulmuş ve üzerindeki çini süslemeler, Selçuklu döneminin o zarif çini sanatını en güzel şekilde yansıtıyor. “Aslanhane” adı ise, eskiden caminin yanında aslan heykellerinin bulunmasından geliyor. Şimdilerde o heykeller olmasa da, cami adını taşımaya devam ediyor.
Eğer bir gün yolunuz Ankara’ya düşerse, bu tarihi camiyi mutlaka ziyaret edin. Hem tarihin derinliklerine kısa bir yolculuğa çıkacaksınız hem de şehrin içinde saklı kalmış bu manevi mekânın huzurunu hissedeceksiniz.
Ulus Atatürk Heykeli
Ankara’nın en önemli meydanlarından biri olan Ulus Meydanı’nda, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü simgeleyen görkemli bir heykel yükselir: Ulus Atatürk Heykeli, diğer adıyla Zafer Anıtı. 1927 yılında dikilen bu anıt, Kurtuluş Savaşı’nın zaferini ve Atatürk’ün liderliğini ölümsüzleştirirken, aynı zamanda cumhuriyetin ilanının ardından başkent Ankara’nın modernleşme sürecinin de bir simgesi haline gelmiştir.
Anıt, Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel tarafından tasarlanmış ve İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından tamamlanmıştır. Heykel, Atatürk’ü Sakarya adlı atının üzerinde, askeri üniformasıyla ve sağ eliyle ileriyi işaret ederken tasvir ediyor. Atatürk’ün bu duruşu, geleceğe umutla bakan ve ülkesini ileriye taşımaya kararlı bir lideri simgeliyor.
Heykelin tasarımında kullanılan semboller oldukça anlamlıdır. Heykelin ön yüzünde, bir eliyle arkadaşlarını savaşa çağıran, diğeriyle ufukları gözleyen iki Türk askerinin canlandırıldığı bir kompozisyon yer alır. Gövdenin sağ yüzünde, kabartma olarak Atatürk ve arkadaşları Başkumandanlık Meydan Savaşı’nda tasvir edilirken, sol yüzünde ise Türk bayrağını selamlayan istila ordusu görülür. En üstte, Atatürk’ün başkumandan kıyafetiyle at üzerinde gösterildiği figür bulunur. Bu detaylar, Cumhuriyet’in kuruluş sürecini ve Türk milletinin kahramanlıklarını simgeler.
Yan yüzündeki stilize edilmiş iki kurt başı, Türk ulusunun özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini temsil eder. Ayrıca, arka yüzde mermi taşıyan kadın figürü, Türk kadınlarının Kurtuluş Savaşı’ndaki fedakarlıklarını hatırlatır.
Ulus Atatürk Heykeli, Ankara’nın en önemli simge yapılarından biri. Heykelin bulunduğu Ulus Meydanı, şehrin en işlek meydanlarından biri ve Ankaralıların buluşma noktasıdır. Özellikle akşamları, ışıklandırılan heykelin etrafında dolaşmak ve şehrin panoramik manzarasının tadını çıkarmak oldukça keyiflidir.
Kuğulu Park
Ankara’nın Çankaya ilçesinde yer alan Kuğulu Park, şehrin gürültüsünden ve kalabalığından uzaklaşmak isteyenler için huzurlu bir kaçış noktası. 1958 yıllarda açılan ve 2003 yılında yenilenen bu park, adını içindeki yapay gölette yüzen kuğulardan alıyor. Yemyeşil ağaçları, rengarenk çiçekleri, şırıl şırıl akan suyu ve çeşitli aktiviteleriyle Kuğulu Park, hem Ankaralıların hem de şehir dışından gelen ziyaretçilerin gözdesi.
Parkın en dikkat çekici özelliklerinden biri, içinde yüzen kuğularıyla ünlü yapay gölet. Ziyaretçiler, gölette sandal gezisine çıkabilir, kuğuları besleyebilir ve gölün etrafında yürüyüş yapabilirler. Ayrıca, parkta çocuk oyun alanları, spor aletleri, kafeler ve restoranlar da bulunuyor.
Parkın tarihi ve doğal güzellikleri, özellikle fotoğraf tutkunları için harika fırsatlar sunar. Kuğuların ve ördeklerin süzülüşünü izlerken huzur bulabilir, parkın yeşil alanlarında dinlenebilirsiniz. Ayrıca, parkın hemen yanında yer alan Tunalı Hilmi Caddesi’nde alışveriş yapabilir ve çevredeki kafe ve restoranlarda keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Beypazarı
Ankara’nın batısında, tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Beypazarı, tarihi evleri, el sanatları, doğal güzellikleri ve yöresel lezzetleriyle ziyaretçilerini kendine hayran bırakan bir yer. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde önemli bir yerleşim yeri olan Beypazarı, özellikle Osmanlı döneminde önemli bir ticaret merkezi haline gelmiş. Günümüzde, Beypazarı’nda Osmanlı döneminden kalma birçok tarihi yapı bulunuyor. Bu yapılar arasında, konaklar, camiler, hamamlar, çeşmeler ve çarşılar yer alıyor.
Beypazarı, Osmanlı dönemi mimarisini yansıtan tarihi konakları, geleneksel el sanatları, zengin mutfağı ve doğal güzellikleri ile ünlüdür. Beypazarı Yaşayan Müze, ilçenin kültürel dokusunu yansıtan ve ziyaretçilerine interaktif bir deneyim sunan önemli bir yer. 20. yüzyılın başlarında inşa edilmiş tipik bir Osmanlı dönemi Türk evi olan bu müze, halk yaşamını ve ürettiklerini sergileniyor.
Beypazarı, aynı zamanda el sanatlarıyla da ünlü. Özellikle gümüş işlemeciliği, telkari ve ahşap oymacılığı, Beypazarı’nın en önemli el sanatları arasında yer alıyor. Beypazarı’nda bu el sanatlarına ait ürünleri satın alabilir, ustaların hünerli ellerinden çıkan eserleri yakından inceleyebilirsiniz.
Beypazarı’nın simgelerinden biri de İnözü Vadisi’dir. Doğal güzellikleri ve yürüyüş parkurları ile doğa severlerin ilgisini çeken vadi, aynı zamanda zengin flora ve fauna çeşitliliğine sahip. İlçe, ayrıca, Sulucaova, Kirmir Çayı, Hırkatepe ve Çakıloba Mağarası gibi doğal güzelliklere ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, Beypazarı’nda bulunan kaplıcalar, şifalı sularıyla sağlık turizmi açısından da önemli bir yere sahip. Siz de bu şirin ilçeyi ziyaret ederek, hem tarihi hem de doğanın tadını çıkarabilirsiniz.